FİKRET DOĞANCI KİMDİR

1954 yılında Eskişehir’de doğdum, ilk, orta ve lise eğitimini Eskişehir’de tamamladıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrometri Bölümünde tahsil hayatımı sürdürdüm. 1975 yılında Etibank Maden Aramalar Dairesi’nde madencilikle ilgili plan, proje, fizibilite ve Ar-Ge konusunda çalışmalarıma devam ettim. 4 yıllık çalışma hayatından sonra ayrılarak kendi şirketim olan Doğuş Madencilik Müşavirlik Anonim Şirketi’ni kurdum. Bu şirkette madenlerin arazideki özel tetkikleri, haritaları, plan projeksiyonları, fizibiliteleri, maden dairesi ile ilgili ruhsatları ve teşvikleri konularında çalışmalara başladım.

Giderek artan kadromuzla ciddi bir çalışma yaptık ve Türkiye’deki yerli ve yabancı 300’e yakın firmanın müşavirliğini yapan kurumsal bir yapıya geçtik. Daha sonra Eskişehir Karaçam bölgesindeki demir, nikel, kobalt sahası tespit ettik. Soma’da kömür işletmemiz kuruldu, Türkiye’nin en önemli rezervlerinden biriydi. Bilecik’te mermer işletmesini kurduk, Süpren, Karapazar civarında da mermer işletmemiz devam etti.

Karaçam bölgesindeki nikel, kobalt sahamız şu anda Zorlu Şirketi tarafından nikel ve demir konusunda üretim çalışmalarına devam ediyor. 2023 yılına kadar genel madencilik faaliyetlerimiz devam etti, bu tarihte kendimi yarı emekli yaparak, daha sakin bir hayata döndüm. Sonra Eskişehir ile ilgili geçmişten bu yana gelen sosyal yaşantımıza devam ettim. Bunlar Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkan Yardımcılığı Osmangazi Spor Kulübü Başkanlığı, Eskişehir Eskişehirliler Derneği Genel Başkanlığı. Şehrimiz ile ilgili konularda partiler üstü çalışmalarımızı sürdürdük. Eskişehir’in önde gelen kişileriyle şehrimizin geleceğiyle ilgili çalışmalar yaptık.

JEODEZİ NE DEMEK?

Jeodezi, daha tanınır olan jeoloji ve jeoformoloji gibi harita ve yer bilimi olarak özetleyebiliriz.

ESKİŞEHİR’DEKİ MADENLER

Eskişehir’de madencilik denince ilk akla gelen lületaşıdır. Malum çok uzun 250 senelere dayanan bir geçmişi bulunan ve çok eski senelerde yer altı üretimi Macarlar tarafından başlatılan, daha sonra Eskişehir’deki kişilerin usta-çırak yöntemiyle yetiştirip, aynen bir heykeltıraş gibi vasıflandırılarak, uzun yıllar yurt dışına ağırlıkla pipo olarak ihraç edilen bir cevherdir. Ancak daha sonra sigara ve pipo yasaklarından sonra süs eşyalarına dönülerek devam etmektedir.

Lületaşını alfa sepiloit (lületaşı) olarak söylüyoruz, bir de beta sepiloit var. Macır Akçayır Sivrihisar bölgesinde İspanya’dan sonra dünyanın en önemli yataklarına sahibiz. Bunların bir kısmı heykeltıraşlıkta kullanılacak kalitede olmasına rağmen daha ziyade izolasyon ve kedi kumu gibi yüksek absorbon olarak kullanılan malzemedir.

Beta sepiloitler dona karşı absorvesi yüzde 100’ün üzerinde olduğu için asfalta mukavemet kazandıran bir mineraldir ve havalimanlarının pistlerinde de kullanılmaktadır.

Bunlar ilk olarak aklımıza gelen olmakla beraber dünya rezervinin yüzde 70’i Eskişehir’de olan boraks madeni vardır.

Boraks’ta rezerv ve kalite olarak dünyada çok önemli bir yerimiz var. Yalnız Eskişehir değil, Balıkesir’e kadar uzanan inkal, pandermit, üleksit, kolaminit gibi çeşitleri olan, bir değer taraftan da baktığımızda boraksla Beypazarı’ndaki tromalar, ki o da dünya rezervinin en büyük kısmını içeriyor, ikisi de yan yana gelerek çok önemli bir akü üretimine geçilebiliyor. Beypazarı’ndaki tromolar soda olarak da adlandırılır.

Bunun dışında kömür konusuna gelecek olursak, Eskişehir’de daha ziyade Koyunağılı bölgesinde, Alpu’da, bir de Sarıcakaya tarafında ince damarlardan teşekkül etmiş, genellikle ortalama 80 cm ve 1,5 metreler civarında teşekkül eden, yeraltı üretim mecburiyeti olan kömür yataklarıdır.

Bunlar kalori olarak 2000-3500’ler arasında olduğu için yakacak olarak kullanılması pek ekonomik değildir. Üstelik içinde bulunan istenmeyen mineraller nedeniyle de hava kirliliğine neden olabilir. Ancak santral konusunda bir takım çalışmalar olmuş, Koyunağılı’na ciddi bir santral kurulmuş 300 megavat civarında. Burada da bir proje hatası var bize göre çünkü yeraltındaki 1-1,5 metredeki kömürden 300 megavatlık santrali beslemek çok çok zor. Daha küçük 70-80 megavatlık bir santral olabilirdi.

ALPU’DAKİ SANTRAL

Aynı olay Alpu için de geçerli. Yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması için Alpu’da da yine 1, 1,5 metredeki düşük kalorili kömürlerden ibaret olan bir yataklaşma var. Oldukça iyi rezervlerden oluşuyor. Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak ve yer altı servetlerinin ülke ekonomisine kazandırılması için burada 100-150 megavat civarında bir santral kurulabilir.

Yeni santral teknolojilerinde çok çok iyi filtreler vasıtasıyla çevreye herhangi bir zarar vermeden çalışması mümkün. İkincisi yer altı çalışacağı için mera ve çevreye de önemli bir zararı olmamaktadır. Bazı kişiler su kaybı olacak gibi konularla iddialaşmaktadır. Yani yer altından sular çekilecek, su bitecek denmektedir.

Hayır, çok az bir su sarfiyatı olacak, çünkü; yer altından çekilen su kazanların soğutulmasında kullanılırken devamlı devir-daim olarak kullanılacak. Bundan dolayı da zararı yoktur. Kül denilebilir. Kül barajları yapılır, bu da çevreye zarar vermez . Küller de inşaat sektörünün önemli katkı malzemesidir, oralarda kullanılır. Burada esas önemli olan devlet menfaati olayıdır. Bugün termik santrallardaki birim kilovat maliyet 2 sent civarındadır. Doğalgazın maliyeti 12-14 sent civarında, nükleer santral çok çok daha tehlikeli bir santral ki şu anda yapılıyor. Dünyanın her yerinde yapıldığı gibi Türkiye’de Adana’da Ruslar tarafından yapılıyor. Onun maliyeti de 20 sentler civarında. Bu maliyet olduğu gibi halka yansıtılıyor, çok büyük elektrik maliyetleri çıkıyor. Biz kendi öz kaynaklarımızdan faydalanarak bu enerji kaynaklarımızı kullanmazsak tamamen yüksek maliyetlerle dışarı bağımlı hale geliriz ki şu anda durumumuz aynen böyledir.

ÇOK ÇOK ÖNEMLİ MİNERAL TORYUM

Bunun bir devamında ise toryum, çok çok önemli bir mineral. Toryum yine Eskişehir’de Sivrihisar, Beylikova’ya kadar uzanan kısımlarda dünyanın en önemli ve en kaliteli, yüksek tenörlü toryum rezerv kaynaklarından biri olarak tespit edilmiş vaziyettedir.

Nurlar içinde yatsın Profesör Engin Arık rahmetli Isparta’da ekibiyle birlikte uçak düşmesi sonucu vefat etti. Engin Arık, projesiyle toryumu çözüp enerjiye döndürmeyi başaran dünyadaki nadir insanlardan biriydi. Ne yazık ki meçhul bir uçak kazasında kendisi ve ekibi rahmetli olmuşlardır. Ondan sonra bu konu onlarca senedir askıya alınmış vaziyette. Eğer toryumu çözdüğünüz taktirde, Türkiye’nin ne nükleer enerjiye, ne güneş enerjisine, kömüre hiçbir şeye ihtiyacı yok. Çünkü 1 ton toryum, 1 milyon ton petrole eş değerdir. Kabaca bir hesap yaparsak Türkiye’nin enerji sıkıntısı olsun ki bu aynı zamanda nükleer enerjinin de, alt yapısını yapacak bir yer altı servetidir.

Bunun dışında yine Sivrihisar’da nikel, kobalt, demir konusunda da çok ciddi yataklar vardır. Bunlardan bir tanesi bizim bulup ortaya çıkardığımız Karaçam nikelleri. Şu anda Zorlu firması Manisa’da kurduğu bir fabrikaya naklederek, nikel ve bir miktar da kobalt elde etmektedir. Önemli bir yataklaşmadır. Bunların devamında Eskişehir’de Kaymaz’da bulunan altın madeni yataklarından uzun yıllardır altın üretimi devam etmektedir. Şehrimizdeyer yer sanayi talkı madeni mevcuttur. Talk madeni dışında çinko, kurşun, bakır, Sarıcakaya bölgesindeki yataklarda hatta altın, gümüş, platinyum gibi mineraller de bulunmaktadır. Bunlar 80-90 yıl önce tespit edilmiş, bilinen yataklardır. Şu anda bir takım firmalar projeler sunarak çalışmalarını sürdürmektedir.

ALTIN MADENİ

Altın madeni dere yataklarında serbest mineral olarak elde edebilir, Arizona’daki gibi, bizim Silifke civarında bulunan birkaç dere yatağı gibi.

Bir taraf alterasyon ile daha iri taneler serbestleşerek, dere yataklarında olabilir.

Diğeri mikronize, çok ince halde minerallerin içinde mahrut dediğimiz ya da

Birleşik, kollektif olarak cevherleşme halindedir. Bu kollektif birleşmeden sellektif birleşmeye dönmek yani ayrışma için siyanür hemen hemen tek ekonomik yoldur. Siyanürün çevreye zararı nedir.

Siyanür linçleme metodu denilen bir sistemdir. Siyanürün işletme kurallarına tam olarak uyulduğu taktirde çevreye vereceği önemli bir zararı yoktur. Aslına bakarsanız, kömürdeki kükürdün de pek zararı yoktur, çünkü filtrelerle kükürt ve partüküller çekiliyor, ayrıca kaçak baca gazı kükürtü olsa dahi tüm kaplıcalarda tarımda örneğin üzüm bağlarına da kükürt atılır, böceklere karşı. Ancak bir takım dış kaynakların halkımızı yanlış yönlendirerek yıllardan beri yer altı servetlerimizin üretilme çalışmalarını engellemek için bu tür faaliyetlerle durdurmak, engellemektedirler.

Bir çok altın arama çalışmalarında sürekli olaylar çıkartılmakta, bunların hepsi bir takım dış kaynakların Türkiye’deki yer altı servetlerinin çalıştırılmaması, ekonomiye girmemesi için müdahaledir. Söz gelimi ormanlarla ilgili mücadele ederler, şu kadar ağaç kesildi diye. Bir orman sahasında bir madencinin çalışabilmesi için bir kere Orman Bakanlığından izin alması gerekiyor. Restorasyon programı yapması gerekiyor, bir orman iznindeki ağaçlandırma, kullanma, mesceret denilen paralar ödüyor. Çalışma bittikten sonra ağaçlandırıp teslim etmek zorundasınız, yoksa ağır mükellefiyetleri var. Bu konuda da taahhütleriniz var zaten. İkincisi Orman Genel Müdürlüğü’nün gelirinin yüzde 75 civarını madencilerden kazanıyor. Gerek bu toprak kiralamak, gerekse ağaç satarak, yer altı işletmelerine. Türk Orman Genel Müdürlüğünün geliri madencilerdir. Başka da doğru dürüst geliri yoktur. Bir tarlanın bedelinden daha fazla yıllık kira ödenir ormana. Sanki bunlar hiç yapılmıyormuş, madenci gelip orayı işgal etmiş, ekili alanı yok etmiş, harap etmiş gibi konuşuluyor.

Çok enteresan ama sahilleri yakıyorlar, oralara taş binalar inşa ediyorlar, bunların üzerine giden yok, üç gün bağırıyorlar, dördüncü gün bir şey yok. Ama madencinin devamlı tepesindeler. Madenci ÇED raporu almak zorunda, orman izni almak zorunda, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nden her yıl ve her ay kontrole tabi olacak raporlar ve projeler vermek zorunda. Ayrıca her çıkarttığı ton için devlet hakkı ödemek zorunda. Bunun dışında buradan çekilirken de orayı restore ederek teslim etmek zorunda. Bunların devlete katkıları çok büyük, zaten devletin menfaatleri doğrultusunda yer altı servetleri ekonomikse çalışır. Çok sıkı denetimdedir. Ama kaçınılmaz bir takım kazalar olabilmektedir. Bunların bir çoğu kaçınılmaz kazalardır yer altında doğa ile çalışıyorsunuz, her an her türlü şey olabilir, bütün önlemleri alsanız da olabilir.

Çin’de yüzde 7-8 civarında kaza oranı var. Türkiye’deki maden işletmelerinin yüzde 20 oranında yer altında çalışma vardır, kaza olsa da hemen duyulur, kaza oranı yüzde yarıma bile tekamül etmez. Bununla ilgili Eskişehir’de söyleyebileceğimiz diğer mineraller, Mayıslar’da dünya literatürüne girmiş mor kalsedon vardır ki önemli yeri vardır. Süs eşyaları olarak kullanılır. Agat madeni vardır bu Gökçekısık istasyonu civarında yığılmalar halinde, yer yer de Karapazar’a giderken oluşum halindedir. Sarıcakaya bölgesinde Pazaryeri’ne giderken antimuan vardır akü yapımında kullanılır.

Gelelim mermerlere Eskişehir’de yıllar evvel dünya listelerinde çok önemli yeri vardı, şu anda arz talebi biraz azalmakla beraber Süpren, Karapazar yörelerindeki salome ve bordo grizo adı verilen birkaç tane daha renklerine göre isim verilen mermer oluşumu vardır ki, bazıları halen çalışıyor. Bunların dışında bej mermer olarak Sarıcakaya bölgesinde Sivrihisar Dümrek’te de yoğun olarak çalışan bej mermer ocakları Karaçam bölgesinde açık bej mermer yatakları bulunmaktadır. Sepiloid (lületaşı) yatakları ise Sivrihisar, Günyüzü, Kayakent,Yeni doğan, Macır Akçayır bölgelerinde B sepiloid dediğimiz yataklar bulunuyor.

DEDEDEN MADENCİLİK

Madencilik Eyüp Sabri Doğancı paşa dedemizden geliyor. Dedem 1. Dünya Savaşından sonra Türkiye maden envanterini ciddi bir şekilde hazırlayan ekiple çalışmış ordudaki görevinden sonra madencilikle ilgili alt yapısı da Cezayir’de havadan bölge haritası çıkartırken uçak düşüyor, dedem yaralı olarak kurtuluyor. Dedem Fransızların eline 2 yıl  esir düşüyor, orada jeoloji mühendisleriyle çok iyi Fransızcası olması nedeniyle Fransız maden kanunu ve jeoloji konusunda epey çalışarak ihtisas sahibi oluyor. Yurda döndükten sonra İsmet İnönü’nün de tavsiyesiyle Türkiye Maden envanterini başlatıyor. (İsmet İnönü ile devre arkadaşı) Daha sonra babam Necdet Doğan Doğancı bayrağı alıyor, uzun süre babam götürdükten sonra Türkiye manyezit yataklarının tespiti ve sanayisinin kurulması çalışmalarını gerçekleştirdikten sonra bayrak bana kaldı. Dördünce nesil arkamızdan çok meşakkatli bir iş olduğundan imtina ettiler ben de üzerlerine gitmedim.

MADENCİLİK KONUSUNDA HALKA MESAJ

Madencilik konusunda vereceğim mesaj; dış mihraklara kapılıp madencilerin doğayı tahrip ettiği, zarar verdiği, bir takım bilinçsizce karşı çıkıp, yürüyüşler yapmak yerine olaya daha hakim olup, öğrenip tam tersi memleketimizin geleceği yer altı servetlerindedir. Bunlara destek vermek, bu kadar önemli yer altı servetlerinin yer üstüne çıkarılıp değerlendirilmesi ve Türkiye ekonomisinin kurtulması tamamen yer altı servetlerine bağlıdır. Bunun dışında sanayi gibi dünya standartlarında üstünlük kurma gibi şansımız yok ama yer altı servetleriyle dünyada çok çok önemli yerlere getirebiliriz. Yurdumuz yer altı servetleri Arap ülkelerinin petrolünden çok daha değerli ve katma değere sahiptir.Yeter ki halkımız daha anlayışlı, daha bilimsel, araştırmacı olsun. Yer altı servetlerimizin yabancıların eline geçmesine mani olup yurdumuzun geleceğine sahip olsun dilerim.

ESKİŞEHİR SPORUNA KATKI

1988 yılında Osmangazi mahallemizdeki, Osmangazi kulübüne sponsorluk yaptım. Daha sonra Başkanlık teklif ettiler, önce siz götürün ben size destek olurum dedim, sonradan baktım ki olmuyor, o senelerden beri gazeteci Engin Bayrı’nın büyük destekleriyle ve hocaların katkılarıyla güzel bir kulüp kurduk. Yaş ortalamasını aşağıda tutarak bu grupta uzun yıllar uğraş verdik, çeşitli derecelerimiz, şampiyonluklarımız oldu, bu konuda mutluyuz. Kurduğumuz basketbol takımı Murat Özgül’ün büyük destekleri ve çalışması, Servet Aksoy hocamızın  çalışmasıyla Türkiye’de ilk sekize girerek ve Galatasaray gibi bir takımı eleyerek Türkiye 7. si olması bizim için kıvanç meselesidir. Basket takımımızın as kadrosunun Milli Takıma girerek 3-4 yıl spor hayatlarına devam ettiler. Futbola ara verdik, basketbol da alt yapı olarak devam ediyor.

ESKİŞEHİR ESKİŞEHİRLİLER DERNEĞİ

Çok düşündük, konuştuk, bunlar hep masalardaki konuşmalardı, kapalı alanların arkasındaki konuşmalardı. Eskişehir’de Eskişehirliler azınlık durumuna düştü, O kadar azınlık durumuna düştü. Ama dışardan gelenlerle adet, örf ve geleneklerimiz uyum sağladığı için, problemler yaşamadığımız, Türkiye’nin en uyumlu bir şehir halinde. Ancak bizim ağrımıza giden Eskişehir’in okumuş, tahsilli, terbiyeli, kendini yetiştirmiş, (ki bunlardan biri Yılmaz Büyükerşen’dir) insanlar dururken çeşitli yörelerden gelen hepsi bizim insanlarımız ama Eskişehir’den yolu dahi geçmemiş insanların milletvekili yapılması, kamuda üst düzey yöneticiliğe getirilmeleri bizi üzmeye başladı. Bunun üzerine ne yapalım, sahipsiz kalmayalım dedik. Bu tür dernekler şehirlerde genellikle azınlıklar tarafından kurulan derneklerdir. Büyük kentlerdeki hemşehri dernekleri. Eskişehir’de 30’a yakın dernek var. Biz de Eskişehir Eskişehirliler derneğini kurup faaliyetlerimizi yürütelim dedik, Arkadaşlarımız da olumlu karşıladı, güzel bir 10 yıllık çalışma yaptık. Ondan sonra yaşlar ilerleyip, bir de pandemi girince faaliyetler eskisi gibi olmadı. Biz Eskişehirli deyince başka şehirden gelmiş, oradan, buradan gelmiş ayırımı asla yapmayan bir şehiriz. Herkes eşit düzeydedir, ancak bu kişiler kendi aralarında bir takım gruplaşmalar yaparak topluma zarar vermedikleri, Eskişehirliyim dedikleri taktirde sonuna kadar kardeşimizdir. Zaten Eskişehirli olmuş insanlardır. Lületaşının tozuyla Kalabak suyu, bir de sıcak su bulaştı mı insan zaten otomatikman Eskişehirli olur.

ESKİŞEHİR DEYİNCE

Sevgi, dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde yaşayan bir şehirdeyiz. Özellikle üniversitelerin katkısı çok büyük, Eskişehir’e gelen öğrencilerin çoğu ayrılmak istemez, Eskişehir’de kalırlar. Bu alt yapısının bozulmamak üzere devam etmesini isterim, dünyada sayılı bir şehrimiz var, bununla övünç duyuyorum, umuyorum hep böyle sürer gider.

Eskişehir Sporuna Ve Sosyal Hayatına Da Katkıları Büyük.

Büyükce Bir Liletaşı Ve Ametis Madeni

Doğancı Nın Ofisinde Her Türlü Madenin Örneklerini Görmek Mümkün

Kaynak: Özel