Eskişehir Çalışma Grubu (EÇG) olarak 2019-2021 yılları arasında düzenli olarak vatandaşların ‘deprem bilincini’ ölçmek için hazırlanan rapor hakkında konuşan Gürcan Banger, “Bu defa vatandaşa depreme karşı 'Sen olsan ne yaparsın' diye sorduk ve ilginç cevaplar aldık. Vatandaşların deprem öncesi oturdukları binanın zemini konusunda bilgilerinin olmadığı ve bu konuyu düşünmedikleri ortaya çıktı” dedi.
Eskişehir’de yaşanabilecek bir depremde vatandaşların kamu ve yerel yöneticilerden beklentilerini yansıtacak araştırma raporu hazırlandı. İki yıl boyunca bir mahallede vatandaşlarla birebir yapılan çalışmada, 'Vali ya da belediye başkan olsanız, deprem ile ilgili ne gibi çalışmalar yaparsınız?' soruları yönetildi. Konuyla ilgili Eskişehir Çalışma Grubu tarafından yapılan rapor sonrasında vatandaşların, Eskişehir’de yaşanacak bir deprem sonrasında yerel yönetimlerin sınıfta kalacağı ve çok eski binaların kentsel dönüşüme sokulmadığını yönünde düşüncesinin olduğu ortaya çıktı.
Yapılan çalışma hakkında konuşan Eskişehir Çalışma Grubu Üyesi Gürcan Banger, “Deprem Çalıştayı Değerlendirme Raporu, 2019-2021 yılları arasında düzenli çalışan ve gönüllü bir sivil toplum platformu olan Eskişehir Çalışma Grubu (EÇG) tarafından hazırlandı” dedi.
“Vatandaşa ‘Sen olsan ne yaparsın’ sorusunu sorduk”
Söz konusu çalışmanın bütünü ve raporun, Eskişehir’de öncelikle deprem, bir bütün olarak da afet farkındalığı ve bilinci oluşturmayı hedeflediğini söyleyen Banger, “Acil durum, afet ve özelde deprem gibi durumlarda yurttaşların söz konusu duruma hazırlık, eğitim, bilinçlenme, zararın en aza indirilmesi için önlem alma ve oluşabilecek zararın giderilmesi konularında pasif rolde kaldıkları gözlenmektedir. Çözüm yolu, söz konusu eğitici, bilgilendirici, hazırlayıcı, önlem alıcı ve giderici zarar süreçlere doğrudan halkın katılımını sağlamaktan geçmektedir. Bu çerçevede yurttaşların depremle ilgili algı, düşünce ve duygularının öğrenilmesi birincil derecede önemlidir. Vatandaşın doğrudan katılımı ile hazırlanan bu raporda verilen sonuçlar da bu durumu doğrulamaktadır. Deliklitaş Mahallesi’nin deprem şartları ve deprem hazırlığı konusunda vatandaşlar üzerine çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmada; katılımcılara çeşitli yönetici rolleri verilerek “Sen olsan ne yaparsın?” şeklindeki soruların doğrudan kendilerine sorularak vatandaşların deprem ile ilgili öz algıları ve toplumdan sorumlu kurum ve kişilerden beklentilerinin saptanmasına yönelik bir yaklaşım uygulandı” diye konuştu.
“Vatandaşların deprem anı ve sonrası ile bilgilendirilmesi gerekiyor”
Yapılan çalışma sonrasında çıkan tespitleri paylaşan Güngör, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Tüm vatandaşların kendi yaşam ve iş mekânlarında deprem afetine karşı önceden hazırlık yapmaları gerektiği ortaya çıkmaktadır. Deprem öncesi hazırlıklar kapsamında, deprem anı güvenliği açısından bina içi düzenlemesi gerektiği anlaşılmaktadır. Vatandaşların deprem anında nasıl davranmaları gerektiği konusunda çok yönlü uygulamalı bilgilendirilmesi yapılmalıdır. Vatandaşların yasal bir zorunluluk olan DASK sigortası yaptırmaları, oturduğu binanın uzmanlarca dayanıklılık konusunda sınanması, binaların depreme dayanıklılık bakımından iyileştirmesinin hangi yollarla yapılabileceği, iyileştirme için ödenebilir finansman desteğinin sağlanması durumu, oturduğu binanın yan binalarla ilişkisinin incelenmesi gibi konularda bilgilendirilmelidir. Deprem anında ve hemen sonrasında asansör, elektrik, doğalgaz, su gibi sistemlerin yaratabileceği problemler konusunda bina sakinleri arasında uygulamalı eğitimler yapılabilir. Deprem anında ve hemen sonrasında olaydan fazlaca etkilenerek eylemsiz kalabilecek vatandaşlar için psikolojik desteği de içeren özel eğitim uygulamaları gerçekleştirilmelidir. Deprem sonrası ortamında iletişim ihtiyacının büyük olacağı öngörülürse GSM operatörleri tarafından bir “Deprem İletişim Sisteminin” oluşturulması yararlı olabilir. Vatandaşların depremde oluşacak enkaz altında sağ kalmaları durumunda nasıl davranmaları gerektiği konusunda bilgilendirilmeleri can kurtarıcı olacaktır. Depreme yönelik eğitimlerin mahallelerde aile kesiminden başlaması gerektiği anlaşılmaktadır. Vatandaşların deprem öncesi oturdukları binanın zemini konusunda bilgilerinin olmadığı ve bu konuyu düşünmedikleri anlaşılmıştır. Deprem sonrasında vatandaşların güvenli yer arayışlarının öne çıktığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle güvenli yer konusunda mahalle-sokak temelli belirleme çalışmaları yapılabilir. Apartman yöneticileri, bina içinin güvenli biçimde düzenlenmesi, bina emniyetinin sağlanması ve bina sakinlerinin bilgilendirilmesi gerekiyor. Mahalle muhtarı AFAD ile iletişime geçerek eğitim almalarını sağlayabilir. Deprem odaklı olarak belediye başkanından beklenenler arasında bina emniyetinin sağlanması yer almaktadır. Bu konuda da belediyelerin yetki ve sorumluluğunda uygulanma imkânları da olan bir yaptırım düzenlenebilir. Belediyeler dış mekân ve çevre düzenlemesinden de sorumludur. Toplanma alanları ve emniyetli yerlerin deprem öncesi düzenlenmesi önemlidir. Deprem sonrasında belediye başkanından beklentiler, mahalle sakinlerine yardım edilmesi, vatandaşların ihtiyaç halinde belediye ile iletişim kurulabilmeleri, deprem nedeniyle hasar veya zarar görmüş binaların tespiti, zarar görenler veya ihtiyacı olanlar için güvenli yer ve muhtemelen iaşe malzemesi sağlanması olarak ortaya çıkmaktadır. Belediye şehir planlarını yaparken bu durumu gözden kaçırmamalıdır. Depremde hasarı ve can kaybını önlemek açısından bitişik nizam binalardan kaçınılmalı, kat yükseklikleri deprem riski dikkate alınarak belirlenmelidir.”