Önce basitçe bir tanım…

Self Oryantalizm Doğunun Batılıların bakışıyla kendisine bakmasıdır…

Bazen acıyan, bazen aşağılayan, bazen seven ama sürekli tanımlayan bir bakıştır bu…

Kavramı biraz daha irdelersek….

Self oryantalizm kavramının ulusal bağlamda ortaya çıkması, bölgesel bağlamdan daha baskın niteliktedir. Çünkü modern paradigmanın belki de en hızlı yayılan düşüncesi ulusal uyanış fikri olmuştur…

Buradan bakınca kolonyalizm ve kolonyalizm sonrası (temas bölgesi elitleri tarafından) kurulan devletlerde ya da kurucu bir (taşıyıcı elit) kadro tarafından kurulan devletlerde, ulusal proje dışında hareket eden, homojen bilince dil/din/ırk/kültür olarak aykırı ya da ters düşen bütün toplumsal gruplar, self oryantalist mantığın nesneleri olmuşlardır…

Çünkü temas bölgelerinde  dolaşımda olan taşıyıcı elitlerin, kendi toplumlarından ‘bir birim zaman önce modernleşme’ eksenine girmeleri, modern ‘değer-norm-kurum’ları kendi toplumsal ‘değer-norm-kurum’larıyla mukayese etmeleri ….

Ve…

Sonuç olarak da modern-batılı(!) değer-norm-kurum’ların daha üstün olduklarına inanmaları durumu ortaya çıkmaktadır…

Sahadaki sonuç olarak self oryantalizm, zaman zaman birini ya da birilerini ayrıcalıklı kılmaktadır…

Oryantalizm entelektüel bir emperyalizmdir…

Ancak emperyal anlayış her ne kadar Batı merkezli olsa da, uygulayıcısı salt olarak Batı(lı)  değildir…

Ayrıca…

Self oryantalist paradigmayı icat eden araçlardan bir tanesi olan kültürel milliyetçilik (!)  ve homojenite varsayımları, diğer araçlar gibi modernleş(tir)me çıkışı ile hareket etmektedir…

Kültürel milliyetçiliğin meydana çıktığı bütün toplumlarda tek tip bir yaşam halkası oluşturulmakta ve diğer bütün farklılıkları da bu halka içine dâhil etmek gayesiyle hareket edilmektedir…

Bu doğrultuda farklılıkların bastırılması iç hegemonyanın oluşturulması için zorunlu görülürken, aynı zamanda self oryantalizm algısı meydana getirilmektedir…

Edward Said “ Orientalism” adlı eserinde bu konuyu etraflıca değerlendirmiştir…

Şimdi bu kavram açıklamaları üzerinden bakınca Türkiye aslında kolonyal dönem yaşamamış olsa da süreçlerin benzerliği çok göze çarpmakta…

Etrafınıza bir bakın…

Ne kadar çok self oryantalist insan göreceksiniz…

Bizden adam olmaz diyenler…

Ülkesine ve milletine güvenmeyen, küçümseyen batı özentisi tipler…

Ne hikmetse çoğu CHP seçmeni…

Çoğu da aileden süregelen bakış açısı…

Bir kısmı da mevcut eğitim sistemi içinde devşirilen, bu self oryantalist mahalleye kabul edilme çırpınışında olan gençler…

Batının çöküşü bunların altındaki zeminin yok oluşudur…

Bakalım boşluğu neyle dolduracaklar?…

Batı, kendi değerlerinin çöküşüne radikalleşerek, faşizme ve ırkçılığa meylederek reaksiyon veriyor…

Ülkemizdeki yansımaları da sanırım böylesi olacak…

AZ DA SAĞLIK…

Endüstrinin desteklediği hiçbir araştırmanın zerre kadar kıymeti harbiyesi yoktur
Gazoz, kola gibi şekerli içecekler ile obezite ve tip 2 diyabet arasındaki bağlantıyı analiz eden 2001 ile 2016 yılları arasında yayınlanan 60 çalışma değerlendirildi.
Bu 60 çalışmadan 26'sı şekerli içecekler ile obezite veya diyabet arasında bir ilişki bulamazken 34'ü bir bağlantı bildirdi. 
İçecekleri hastalıklarla ilişkilendirmeyen çalışmaların tümü içecek endüstrisi tarafından finanse edilmişti. Bir bağlantı bildiren çalışmalardan ise yalnızca biri endüstri tarafından finanse edilmişti. 

ESKİLERDEN…

Tatil kavramı bugünle hiç benzerlik göstermezdi…
Güneşlen, ye, iç, yat değildi…
Çokça şey sığdırılırdı..
Harman, çıraklık, ailenin işlerine yardım, Kur’an kursu…