Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü’nde çalışmalar yapan Prof. Dr. Şükrü Torun, müzikli terapinin nasıl ve kimlere yapıldığı hakkında bilgiler verdi.

Nöroloji Uzmanı ve tam zamanlı olarak Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü’nde çalışmalar yapan Prof. Dr. Şükrü Torun, Türkiye’deki müzikli terapi uygulaması hakkında açıklamalarda bulundu. Müzikli terapinin kimlere ve nasıl uygulanacağı konusunda konuşan Torun, ayrıca müzikli terapi eğitimine kimlerin katılabileceği gibi detaylar verdi.

“Sağlık Bakanlığı onaylı ilk müzik terapisi ünitesinin kurucusuyum”
Nöroloji Uzmanı ve tam zamanlı olarak Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü’nde çalışmalar yapan Prof. Dr. Torun, Türkiye’de böyle bir disiplinin oluşmasına vesile olan olmuştur. Kısaca kendisinden bahseden Torun, “Türkiye’de yetkili bir şekilde müzik terapisi uygulayan ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı ilk müzik terapisi ünitesinin kurucusuyum. YÖK’ün 11 Ağustos 2021 tarihinde onayladığı, Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk Müzik Terapisi Yüksek Lisans Programı’nı yürütmekteyim. 2014’ten bu yana Türkiye Nöroloji Derneği çatısı altındaki Nörorehabilitasyon, Demans-Davranış Nörolojisi, Yaşam Kalitesi ve Nöromodülasyon çalışma gruplarında ve 2017’den bu yana da Sağlık Bakanlığı Geleneksel, Tamamlayıcı ve Fonksiyonel Tıp Bilim Komisyonu’nda çalışmaktayım. Bilimsel araştırma ve uygulamalarımı son yıllarda Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, İnme, Afazi, Multipl Skleroz gibi nörolojik hastalıklara ve Özgül Öğrenme Bozukluğu- Disleksi ve Otizm Spektrum Bozukluğu gibi nörogelişimsel bozukluklara yönelik olarak yapılandırdığım Nörokreatif Müzik Terapi yaklaşımı üzerine yoğunlaşmış bulunuyorum” dedi.

“İnsanlar, müziğin sağlık üzerindeki olumlu etkilerini binlerce yıl önce fark etmiş”
Müzik terapisini, geçerli eğitimleri tamamlamış ve yasal olarak yetkilendirilmiş bir müzik terapisti tarafından, bireyin ya da grupların sağlık ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirebileceği terapötik bir süreçtir diye tanımlayan Profesör Torun, “Müzik terapisi, çeşitli hastalık ve bozukluklara bağlı fiziksel, psikolojik, belişsel ve sosyal sorunları hafifleten; ilaveten rehabilitasyon süreçlerini desteklemek amacıyla kurulan yardımcı bir sağlık disiplinidir. Diğer bilimsel terapi uygulamalarında olduğu gibi, müzik terapisi uygulamalarında da çeşitli nedenlerle bozulmuş, kaybedilmiş veya yeterince gelişmemiş olan işlev ve becerileri geliştirmeye veya yeniden kazandırmaya dönük çalışmalar yapar. Aslında insanlar, müziğin sağlık üzerindeki olumlu etkilerini binlerce yıl önce fark etmiş ve tedavi yaklaşımları arasında müzik kullanımına oldukça geniş bir yer vermişlerdir. Bu bağlamda, Anadolu topraklarında özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki sağlık uygulamaları arasında müzikle tedavinin kurumsallaşarak, şifahanelerde yüzlerce yıl boyunca kullanılmış olması da ayrı bir değer taşımaktadır. Ancak, tüm sağlık uygulamalarında olduğu gibi müzikle tedavi uygulamaları da modern bilim çağında gelişerek değişmiş ve 1950’lerden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak zaman içinde bilimsel bir kimlik kazanarak bugünkü yapısına kavuşmuştur. Günümüzde gelişmiş birçok ülkenin üniversitesinde bilimsel müzik terapisi eğitimi veren lisans ve lisansüstü programlar mevcuttur “diye beyan etti.

“Olağanüstü bir şekilde tüm problemleri ortadan kalkmasını beklemek yanlış bir tutumdur”
Müzikli terapinin, Türkiye tarihinde güçlü kültürel köklere sahip olduğunu ve 2021-22 Bahar Dönemi’nde YÖK tarafından onaylanarak, Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müzik Terapisi Anabilim Dalı bünyesinde Müzik Terapisi Tezsiz Yüksek Lisans Programı’nın öğrencilerine kapılarını açmak için gün saydığını söyleyen Prof. Dr. Torun ayrıca müzikle terapinin uygulama biçiminden bahsetti. “Terapiden her yaştan insana uygulanabilir fakat, olağanüstü bir şekilde tüm problemleri ortadan kalkmasını beklemek yanlış bir tutumdur. Müzik terapisi alan kişiler, aldıkları tıbbı-cerrahi tedavileri ve diğer rehabilitasyon uygulamalarını, sorumlu hekimlerin onayını almadan asla bir kenara bırakmamalıdır. Müzikli terapinin hastalara müzik dinletmek, birlikte hoşça vakit geçirmek veya müzik eğitimi vermek olmadığını hatırlatmak isterim. Terapinin en büyük avantajı, terapi sürecinde araç olarak kullandığı müziğin veya müziği oluşturan titreşim, ses, melodi, ritim, tempo gibi bileşenlerin; hareket, duyu, algı, bellek, dikkat ve dil gibi bilişsel becerilerle ilgili işlemleri yürüten sistemler ile kolayca etkileşime girebilmesidir. Böylesine geniş etkileşimler içeren bir aracı, her bireyin ihtiyacı doğrultusunda bir planlama ile bilimsel, etik ve etkili bir bağlamda kullanarak terapi sürecinin yürütülebilmesi, ancak disipline özgü müzik terapisi ve yöntemlerine hâkim olmakla mümkündür. Müzik terapisi uygulamalarında; terapiye katılacak bireyin tıbbi durumunu, sorunlarını, fiziksel, sosyal ve psikolojik durumlarını kavrayıp; müzik beğeni ve deneyimlerini ayrıntılı bir şekilde analiz ederek, terapi sonunda kanıta dayalı yöntemlerle değerlendirmek gibi gereklilikler vardır “mesajını verdi.

“Yetkili ve deneyimli bir terapist, en baştan önlemlerini almalıdır”
Herhangi bir ilaç veya madde kullanılmadığını ve müzikli terapi sürecinde sağlığı tehdit edebilecek önemli bir bulunmadığı söyleyen Torun, “Bazı özel durumlarda; örneğin işitme güçlüğü çeken hastalarda, belirgin ruhsal bozukluğu veya madde bağımlılığı olan bireylerde daha dikkatli olunmalıdır. Özellikle uygulayıcının yeterince güven veren bir terapötik ilişki kuramaması durumunda, uygulamadan rahatsız olma şeklinde sorunlarla karşılaşma ihtimali vardır. Böyle durumlarda, müzik terapistinin daha özenli ve dikkatli olması, tıbbi tedavi süreçlerini yürüten ilgili hekim, psikolog ve diğer sağlık mensupları ile yakın bir iletişim içinde bulunması gerekmektedir. Yetkili ve deneyimli bir terapist, istenmeyen durumların oluşmasını engellemeli ve en baştan önlemlerini almalıdır. Bu nedenle, müzik terapisi uygulamaları için gereken eğitimleri alarak yetkilendirilmiş olmayan kişilerce önerilecek uygulamalara rağbet edilmemelidir “diye belirtti.