KÜLTÜR & SANAT

Modanın en farklı şekli: “Giyilebilir sanat eseri”

Akademisyen Sibel Sevim, “giyilebilir sanat eseri” adı verilen ürünlerle, hem eski dönem çini yansımalarını yaşatıyor, hem de farklı materyalleri bir araya getiriyor.

Eskişehir’de seramik sanatına olan ilgisini takılarla birleştirmeye karar veren akademisyen Sibel Sevim, “giyilebilir sanat eseri” adı verilen ürünlerle, hem eski dönem çini yansımalarını yaşatıyor, hem de farklı materyalleri bir araya getiriyor.

Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Sibel Sevim, yaklaşık 2 yıl önce seramik kullanarak kolye, yüzük ve bilezik gibi takılar üretmeye başladı. İlk Çağ, Neolitik Dönem, Frig, Hitit, Selçuklu ve Osmanlı dönemi çinilerinin yansımalarından esinlenen Sevim, seramiklerin kırılgan yapısından dolayı hazırladığı ürünleri metal ve benzeri materyallerle birleştirdi. “Giyilebilir sanat eseri” adı verilen takıların, aynı zamanda da küçük heykeller olduklarını dile getiren Prof. Sevim, konuyla ilgili doktora tez çalışması yaptıklarını da vurguladı. Takıları görenlerin ilk başta şaşkınlıklarını gizleyemediğini dile getiren Sevim, sanat eserlerinin insan bedeniyle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti.

“Çok az sanatçı buna ilgi duymuş ya da üretim yapmış”
Giyilebilir sanat eserleri hakkında yapılan çalışmaların az olduğunu belirten öğretim üyesi Sevim, “Dünyaya baktığımızda takıların insanlık tarihi kadar eski olduğunu görüyoruz. Neredeyse milattan önce 50 bine kadar tarihi uzanıyor. Çok önemli bir şey ve insanın vazgeçilmez bir parçası. Kimi zaman inançlar doğrultusunda, güç göstergesi olarak, birikim aracı veya sosyal iletişim aracı olarak takı, hep insanla var olmuş. Son zamanlarda dönüp baktığımızda gerçekten bir sanat eseri olarak, giyilebilir sanat eseri dediğimiz takıların etrafta çok az olduğunu görüyoruz. Çok az sanatçı buna ilgi duymuş ya da üretim yapmış. Ben duvar tabakları gibi büyük form projelerden sonra buna yöneldim. Son 2 yılda yapmış olduğum takılar beni inanılmaz mutlu ediyor. Bu planlı bir hareketti, 1985 yılında takı üretmeyi tasarlamıştım. 2 yıldır üretiyorum ve takılarla ilgili ayrıca doktora tez çalışması da yaptık” dedi.

“Üretimlerimin hepsi birer kültürel öge”
Tasarladığı ürünlerde Anadolu medeniyetlerinin yansımalarına yer verdiğini söyleyen Sibel Sevim, konuyla ilgili olarak şunları aktardı:
“Üretimlerimin hepsi birer kültürel öge. Çok kadim topraklar üzerinde duruyoruz. Ben de bunu göz önüne alarak takıları Anadolu medeniyetlerinin birer yansıması olarak tasarladım. Takıları üretip, küçük heykeller halinde bedenlerle buluşturmak inanılmaz keyif verici. İsterim ki kadınlar bünyelerinde birer sanat eseri taşısınlar. ‘Ruh hissetti, akıl tasarladı, bedenlerle buluştu’ mottosuyla yola çıktım.”

“Seramiğin kırılgan özelliğinden dolayı farklı metallerle birleştiriyorum”
Seramiklerin kırılgan olmasından dolayı ürünlerinde farklı materyalleri bir araya getirdiğinin altını çizen Sevim, “Malzeme bende sınırsız. Tabi ki seramik sanatçısı olduğum için her eserimde mutlaka bir seramik var ama o seramiğin kırılgan özelliğinden dolayı farklı metallerle onu birleştiriyorum. Hem tasarıma çok destek veriyor, hem de yapılan eserleri daha görkemli hale getiriyor. Metal, metal kil ve olmazsa olmazımız seramik kullanıyorum. Çeşitli birkaç aşamada fırınlanıyor” ifadelerini kullandı.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }