1897 yılında İngiliz fizikçi J.J. Thomson tarafından gerçekleştirilen katot ışınları deneyi, bilim tarihinde dönüm noktalarından biri oldu. Bu deney sonucunda, atomun bölünemez en küçük parça olmadığı, aksine negatif yüklü çok daha küçük bir parçacık içerdiği keşfedildi: elektron. Elektronun keşfi, o güne kadar kabul gören atom modelini temelinden sarsarak modern fiziğin ve teknolojinin gelişimine muazzam bir ivme kazandırdı.
Thomson'ın deneyleri, vakum tüplerinde elektrik akımı geçirilirken yayılan katot ışınlarının manyetik ve elektriksel alanlardan nasıl saptığını incelemeye dayanıyordu. Bu incelemeler sonucunda, katot ışınlarının kütlesi ve elektrik yükü olan parçacıklardan oluştuğu kanıtlandı. Bu parçacıklara "elektron" adı verildi. Elektronun keşfi, atomun yapısı hakkındaki mevcut bilgileri altüst etti ve atomun pozitif yüklü bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen negatif yüklü elektronlardan oluştuğu yeni bir atom modelinin ortaya çıkmasına yol açtı.
Elektronun keşfi, sadece atom teorisi için değil, aynı zamanda elektrik, manyetizma ve kimya gibi birçok bilim dalı için de derin etkiler yarattı. Elektronların hareketiyle elektrik akımının oluştuğu anlaşıldı ve bu sayede elektrik enerjisinin kontrolü ve kullanımı mümkün hale geldi. Radyo, televizyon, bilgisayar gibi modern teknolojilerin temelini oluşturan elektronik cihazların geliştirilmesi de elektronun anlaşılması sayesinde gerçekleşti. Bugün kullandığımız pek çok teknolojik ürün, 1897'deki o çığır açan keşfin bir sonucudur. Elektronun keşfi, bilimsel düşünce ve teknolojik ilerleme arasındaki güçlü bağı gözler önüne seren önemli bir örnektir.