SİZİ TANIYALIM

Ben bir köy çocuğuyum, Mihalıççık Ahırözü köyünde doğdum, köy çocuğu olmanın bütün şartlarını yaşayarak ilkokul 2. Sınıfa kadar köyde bulundum, sonra babam esnaf dükkanı açması nedeniyle Mihalıççık’a taşındık, bir esnaf çocuğu olmanın şartlarını yaşayarak büyüdüm. Mihalıççık’ta ilkokul 4. Sınıftaki öğretmenimin sayesinde hayatımın dönüm noktasının atıldığını ve hayatıma yeni bir yön verildiğini şimdi hissediyorum. İlkokul öğretmenin Zihni Özgür bey, bir dükkanda boş otururken geldi, niye kitap okumuyorsun diye sordu. O zamana kadar bir iki kitap okumuştum, okuduğum kitapları söyledim, onlarla olmaz dedi ve beni ortaokul kütüphanesine götürerek müdür ile tanıştırdı. “Ahmet’e kitap vereceksin, okuyacak getirecek yenisini vereceksin. Oradan aldığım kitapları okumaya başladım, bende bir alışkanlık bir zevk haline geldi. Ortaokulu bitirip Eskişehir’de liseye başladım, okulun ilk günü edebiyat öğretmenim Ganime hanım çocukları yokluyor, kitap okuyup okumadıklarını soruyor, hangi kitabı sorsa ben elimi kaldırıyorum. Dünya klasikleri dahil çok kitap okumuşum. Beni tahtaya çağırdı ve Honore de Balzac’ın Vadideki Mektuplar kitabı var, anlat kitabı dedi ben anlattım. Sonra o öğretmenin gözdesi oldum. Ahmet Vural köy çocuğu olmanın o baskıyı yırtan, kasaba baskısını yırtan bir çocuk oldum okuma alışkanlığım sayesinde Atatürk’ü gerçek olarak tanıdım. Siyasi partilere girdim, partilerde insan üzerinde bir baskı var, liderin söylediğinin dışına çıkamazsınız. Ben her yerde kendim olabilmeyi, özgün düşünceli bir birey olabilmeyi başarmış bir insanım.
Ahmet Vural ortaokulu Mihalıççık’ta, liseyi Eskişehir’de Hukuk Fakültesini Ankara’da bitirdi. 1971 yılında avukatlığa başladım, 5 yıl Mihalıççık’ta avukatlık yaptıktan sonra Eskişehir’e taşındım, o gündem bu yana avukatlık mesleğini severek yürütüyorum, üç çocuğum var, üç de torunum var.

SİYASİ HAYATI

1965 yılından sonra Ankara Hukuk çok hareketliydi. Sol faal bir durumdaydı. Hukuk Fakültesi Talebe Derneği Başkanı Uğur Mumcu idi. Çok faal, çalışkan bir gençti. Benim babam Demokrat Partiliydi, Anadolu’dan gelen Demokrat Partili çocuklar da biz de Adalet Partisi’ne meyilliydik. Fakültede Köycülük derneği diye bir dernek vardı. Bu derneğe başkan seçildim. Başkan olunca Fakülte Dekanına gittim. O zaman bir Milli Türk Talebi Birliği bir de Milli Türk Talebe Federasyonu vardı. Uğur Mumcu’lar federasyona bağlı biz de Talebe Birliğine meyyaldik. Dekana “Onlar oturumlar, toplantılar, yapıyorlar konferans salonunda, bize de verir misiniz” dedim. Hoşuna gitti, “15 günde bir defa veririm ama 1 hafta önceden bize haber vereceksiniz” dedi. 
Ben bu sözü alınca, kimi getireceğim, münazaraları kimle yapacağımı, kimi getireceğimi düşünmeye başladım ve Adalet Partisi Genel Merkezi’ne gittim. Genel Başkan Ragıp Gümüşpala, Genel Sekreter Şinasi Osma, Şinası Osma’nın yanına gittim görüştüm, Ben Hukuk Fakültesi Köycülük Derneği Başkanıyım dedim. Fakültede açık oturumlar yapacağız, dekan izin verdi, konu ve konuşmacı lazım. Bana destek olur musunuz diye sordum, böyle bir taleple ilk kez karşılaşıyor olacak ki bana üç gün sonra gelmemi söyledi.
Üç gün sonra gittim, daha sonra birkaç kez daha gittim. O zaman Gökhan Evliyaoğlu diye bir gazeteci vardı, Adalet Partisi’nin hızlı milletvekiliydi. Onunla temas kurdum.
Bana dedi ki: “buradan bir şey çıkmaz Dündar Taşer’in Kızılay’da bir ofisi vardı, oranın bana adresini verdi ve oraya git, ben de onlarla konuşurum” dedi.
Dündar Taşer’in bürosuna gittim, büroya girdim, içerde Alparslan Türkeş’i gördüm, gazetelerden tanıyordum (Dündar Taşer 14’lerden Milli Birlik Komitesi üyesi sürgüne gönderilen 14’lerden onlar da yeni döndüler, bir parti kurma hazırlığındalar Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer, Alparslan Türkeş)
anlattım durumu  tamam dediler bir hazırlık yapalım sana bir program veririz, dediler. Konu ve isimler verdiler ne zaman istersek hazır olduklarını söylediler. Böylece ben Alparslan Türkeş ile tanıştım, daha sonra evine gitmeye başladım, müdavimi oldum. Bahçelievler’de konferans vermeye başladım. Böylece ben Türkeş’in yakınında biri oldum. Aslında babam Demokrat Partili biri olduğu için ben Milli Birlik Komitesi üyelerine soğuk bakan bir adamdım. Ama Türkeş önce aklımızı sonra gönlümüzü kazandı. Böylece Ülkü Ocakları üyesi oldum, Türkeş’i fakültede bir Tarhana Günü’ne çağırdım. Kasım Gülek de vardı aynı masada oturduk, fotoğrafım da var. Böylece siyasi hayata Ülkü Ocakları’nda başladım. Okulu bitirdikten sonra iki yıl askerlik hayatımı da tamamladım ve döndüm geldim. Avukatlık bürosunu Eskişehir’de açmak istiyorum fakat param yok, kira, açılış masrafı derken ilk avukatlığa Mihalıççık’ta başladım. Beş yıl yaptım.

GÜN SAZAK İLE İLİŞKİ

Mihalıççık’ta avukatlığa başladıktan iki-üç ay sonra Gün Sazak Mihalıççık’a geldi, benim ülkücü olduğumu öğrenmiş, yazıhaneme geldi, oturduk, konuştuk. Benim MHP İlçe Başkanı olmamı istedi.
Gün bey de MHP’de Genel Başkan Yardımcısı. Gün beyle tanışmadan önce müdürleri kanalıyla tapulama, kadastro işlerime bakmaya başlamıştım. Babamın muhalefetine rağmen, (o benim Adalet Partisi’ne girmemi istiyordu) MHP’li oldum ve İlçe Başkanı oldum 4 yıl bu görevi yürüttüm.
1977’de Eskişehir’e geldikten sonra ilk genel kurulda beni İl yönetimine seçtiler. 1980 yılında Gün bey öldürüldüğü zaman Sabri Öztezcan il başkanı ben de yönetim kurulu üyesiyim. O gün Eskişehir’de olayların önlenmesi konusunda saat başı Türkeş bizzat il başkanını arıyor ve olay çıkartılmamasını, mani olunmasını, duruma hakim olunmasını istiyordu. İl binasında gece yarısına kadar oturduk, sakinleştirmeye çalıştık, ortalığı karıştırmak isteyenler vardı, misilleme yapmak isteyenler oldu. Bilahare 12 Eylül’den sonra ben siyasete ara verdim. Benim kayınpederim de MHP Çorum Milletvekili Mehmet Irmak idi.

SİYASETTEN UZAK YILLAR

Siyasete ara verdikten sonra kendimi tamamen mesleğime verdim. Baro Başkanı olmak için aday oldum. 7 oy ile kaybettim o seçimde Aydın Güngör kazandı. Özden Balamir de adaydı, ben Özden’i geçmiştim, biraz daha yüklenseymişim seçimi kazabilirmişim. Baro Başkanlığı için hazırlanırken Alparslan Türkeş’ten gelen bir haber ile görüşmek üzere Ankara’ya gittim. Kayınpederim bir şey demedi, onun haberi varmış. Gittim, Eskişehir’de olaylardan şikayetler oluyormuş, seni il başkanı olarak atayacağız dediler, Düşündüm, kayınpederimle görüştüm, birden sürpriz bir şey, bu iş atamayla olmasın genel kurul yapılsın aday olayım dedim. Peki dediler. Bu yıllar 1990’lı yılların başı.
Sonra olmadı İl Başkanı Ahmet Korkmaz ve arkadaşları genel kurulu yapmaktan vazgeçtiler, sonra onları feshettiler, beni il başkanı atadılar. Benim il başkanı oluşum böyle oldu.

SİYASETE YENİDEN DÖNÜŞ

1995 seçimlerinde milletvekili adayı oldum, birinci sıraya koydu beni genel merkez. İkinci sırada da meşhur emniyet müdürü Atila Aytek vardı. Biz Eskişehir’de umulmadık oy aldık, ancak parti barajı aşamadı. İki sene sonra Türkeş vefat etti. Türkeş’in vefatından sonra, ben Tuğrul Türkeş’i destekledim. 53 il başkanı bir araya geldik, organizatörler arasında ben bayağı bir rol oynadım. Tuğrul beyi desteklemek üzere açıklama yaptık. Genel Kurulda Tuğrul Türkeş en yüksek oyu aldı. 435 civarı bir oydu, Devlet Bahçeli de 300 küsur oy aldı. Ramiz Ongun, Muharrem Şemsek adaydı Enis Öksüz adaydı. Tuğrul Türkeş kendisinden o kadar emin ki, 53 il başkanı destekliyor. Ancak gelişen süreçte istenmeyen bazı olaylar nedeniyle Tuğrul Türkeş seçilmek için yeterli oyu alamadı, 550 oy alması lazımdı 400 küsur oyda kaldı. Bir genel kurulda ne olur?
Az oy alan adaylar en yüksek oy alan aday etrafında toplanır, lehine çekilirler, normali budur. Ama bizim o genel kurulda öyle olmadı sonuçlar ilan edilince diğer adaylar Devlet Bahçeli’nin etrafında birleştiler. Devlet Bahçeli lehine çekildiklerini açıkladılar. Bazı olaylar olunca Divan Başkanı seçimi erteledi, döndük geldik. Ondan sonra toplanan ikinci genel kurulda Tuğrul Türkeş yine aynı oyunu aldı ama diğer oylar Devlet Bahçeli’ye gitti. Ben açıkça Tuğrul beyi desteklediğim için, istifa ettim. Genel merkeze bir dilekçe yazarak seçimde Türkeş’i desteklediğim için yeni seçilen Genel Başkana kendi kadrosunu kurma imkanı vermek amacıyla istifa ettiğimi bildiren dilekçemi Genel Merkez’e gönderdim.
Üç dört gün sonra Devlet bey aradı. Başka bir sebep var mı diye sordu. Ben de hayır dedim.
Bana ayrılmayacaksınız sizinle devam edeceğiz, lütfen istifanızı geri çekin dedi. Ben de peki dedim. Devlet bey genel başkanlığında da il başkanlığım devam etti. Sonra MYK üyesi seçildim.

MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI

Ben il başkanıyken Devlet Bahçeli’nin ilk seçiminde ben merkez yoklaması yapmayacağım, ön seçim yapacağım. O zaman ben teşkilata hakimim. Aday olmak istiyorum. Ama daha sonra yaptığım istişareler sonunda düşündüm. Benim hayatta tanışmaktan son derece mutlu olduğum iki kişi vardır. Bunlardan biri Gün Sazak, diğeri de Selami Vardar’dır.
Gün Sazak ile ağbi-kardeş ilişkimiz oldu, Mihalıççık’a geldiği zaman beni çiftliğe çağırırdı, bazen köylere gider geç dönerdik o da bende kalırdı.
Vardar’ın babası ile benim babam da iyi dostumdu.
Vardar bana dedi ki; İşini bir daha bulamazsın, milletvekili olduktan sonra da avukatlığı zor yaparsın gel vaz geç dedi. Onun üzerine ben Gün Sazak bey için çok uğraştık, milletvekili yapamadık ama oğlu Süleyman Servet Sazak’ı yapalım istedik, gittim Ankara’ya Süleyman ile konuştum, gel seni Eskişehir’den milletvekili olmasını istedim, biraz süre istedi. O zaman il başkanıyım, il başkanlarının adaylık için istifa etmesi gereken son gün tekrar gittim Süleyman’a “Bak ben il başkanlığından istifa etmek gerekir eğer aday adayı olmayacaksan ben olacağım” dedim.
“Hala kararımı veremedim” dedi.
İl Başkanlığından istifa ettim, milletvekili aday adaylığı için başvuru yaptım, para da yatırdım.
Üç gün sonra Süleyman Servet Sazak telefon etti, aday adayı olacağını söyledi, onun üzerine ben aday adaylığından çekildim. Basın toplantısı yaparak adaylıktan çekildiğimi açıkladım. Sonrasında Süleyman bey milletvekili seçildi. Seçimden sonra etrafımızdaki arkadaşlarımız, Süleyman bey milletvekili oldu, sen de il başkanı ol, ikiniz sırt sırta verip çalışın dediler. Bunun üzerine ben il başkanı oldum.
 

Editör: Kübra Şeker