Teknolojinin hayatı kolaylaştıran yüzü kadar, kontrolsüz kullanımı da önemli sorunlara yol açıyor. Son yıllarda artan dijital bağımlılık, özellikle çocuklar ve gençler arasında alarm verici düzeye ulaştı. Uzun süreli ekran maruziyeti; dikkat eksikliği, uyku bozuklukları, sosyal izolasyon, öfke problemleri ve fiziksel sağlık sorunları gibi pek çok riski beraberinde getiriyor.
Dijital bağımlılık, yalnızca telefon ya da bilgisayar kullanımıyla sınırlı değil. Oyunlar, sosyal medya uygulamaları, video platformları ve çevrim içi sohbet kanalları, bireyleri gerçek dünyadan uzaklaştırarak sanal bir döngüye hapsedebiliyor. Bu durum, özellikle ergenlik çağındaki bireylerin kimlik gelişimlerini olumsuz etkiliyor.
Psikologlara göre dijital içeriklere yönelim, çoğu zaman yalnızlık, can sıkıntısı ya da gerçek hayattaki ilişkilerde yaşanan zorluklardan kaynaklanıyor. Bu noktada hem ailelere hem de eğitimcilere büyük sorumluluk düşüyor. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak, alternatif sosyal ve fiziksel aktiviteler sunmak, ekran süresini sınırlamak bu bağımlılığın önüne geçmede etkili yöntemler arasında yer alıyor.
Türkiye'de yapılan araştırmalar, öğrencilerin büyük bir kısmının günde ortalama 4 ila 6 saatini ekran başında geçirdiğini gösteriyor. Bu durum, sadece akademik başarıyı değil; çocukların fiziksel sağlığını, postürlerini ve göz sağlığını da tehdit ediyor.
Uzmanlar, dijital içeriklerin tamamen yasaklanmasının doğru bir yaklaşım olmadığını; aksine dijital araçların bilinçli ve sınırlı kullanımının desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Çünkü teknoloji doğru yönetildiğinde öğrenme, iletişim ve yaratıcılık açısından büyük avantajlar sunabiliyor.
Dijital bağımlılıkla mücadele ise sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk gerektiriyor. Bu konuda bilinçlendirme çalışmaları, okul programları, seminerler ve yerel destek projeleri daha fazla önemsenmeli. Aksi halde gelecek nesillerin fiziksel ve zihinsel gelişimi ciddi risk altına girebilir.