-10 derece soğukta yabancı uyruklu 12 yaşındaki bir çocuğun çıplak ayakla dilendirilmesi yürekleri burkan görüntüler oluşturmuştu. Psikiyatrist Dr. Sıktı Karaca ve Baro Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı İdil Burcu Polat suça sürüklenen çocuklarla ilgili değerlendirmede bulundu.

devlet eliyle 2

Dilenme davranışına yönlendirilen çocuklarda daha sonraki zamanlarda ne kadar büyük sorunların yaşanabileceği ile ilgili bilgi veren Karaca “Gerekli destek verilmediğinde pasif çözüm denilen, dilenme gibi pasif yani sorunu çözmeyen davranışlara gider. Bunun sonucunda özgüven kaybı yaşanır. Bu çocuklar çevrelerine karşı güvensiz ve düşmanca hislerle büyüyorlar. Ergenlik sonrasında topluma güvenmeyen anti sosyal, sürekli duygu dalgalanması yaşayan bireyler yetişiyor.  Tüm bunların sonucu olarak bu çocuklar suç örgütlerinin elemanı haline gelebiliyor” şeklinde konuştu. Çocukta temel güven duygusunun oluşmasının ne kadar önemli olduğunu aktaran Karaca, “Toplum olarak çocuklarımıza temel güven duygusu vermeliyiz. Çocuklar büyüdükçe özgürleşmeye kendi ayakları üzerinde durmaya, kendi sorunları çözmeye başlarlar. Buna biz özgürleşme adımları diyoruz. Bu özgürleşme adımlarının sağlıklı olması gerekiyor. Çocuk özgürleşirken kendi sorunlarını çözmeye başladığında aile ve toplum destek vermeli” dedi. Bu çocuklara yapılacak desteğin devlet kanalı ile yapılması gerektiğinin altını çizen Karaca, “Çoğunlukta bunun bir sömürü aleti olarak kullanıldığının farkındayız. Gerekli hukuki yaptırımların uygulanmasının arkasında durabilmeliyiz. Sözlü ya da fiili şiddete başvurabiliyorlar. Vatandaşlar ilgili kurumlara bildirmesi gerekir. Burada önemli olan çocukların sağlığı söz konusu. Çocukları topluma sağlıklı bir şekilde katmış oluruz” sözlerini kaydetti.

devlet eliyle 3

‘CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL’

Çocukların suça sürüklenmesinin ve dilendirilmesinin çok fazla yaşanan bir olay olduğunu dile getiren Polat, “Adliye gelen bu konuyla ilgili onlarca olay var. Ailelerin bu çocukları kullanmasındaki amaç, 12 yaşındaki bir çocuğun cezaya ehliyeti yok. 12-15 yaşa arasında çocuğun ayırt etme gücüne göre, ceza yaptırımı uygulanıyor ya da danışmanlık eğitim tedbiri gibi bir tedbir uygulanıyor. Genel olarak hakimlerimiz çocuğa ceza vermeye yönelik değil, danışmanlık tedbiri uygulanması yönünde karar veriyorlar. Bu da bizim baskılarımızla uğraşımızla oluyor” şeklinde konuştu. Amacın hiçbir zaman çocuğu cezalandırmak olmadığını ifade eden Polat, “İlk önce yapmamız gereken o çocuğu rehabilitasyonu sağlayabilmek, topluma tekrar kazandırabilmek. Dilendiricilik TCK anlamında bir suç. Hatta 229. maddede yer alıyor. Kendini savunamayacak durumda olan çocukların bu işte kullanılmasından bahsediyor. Bunu yapanlar içinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası var. 2 yılın altındaki tüm hapis cezaları, Para cezasına çevriliyor. Bu insanların bu suçu bu kadar rahat işlemesine neden oluyor” dedi. Konu ile ilgili anayasada yer alan aile hukukundan kaynaklanan yükümlüğün ihlali suçuna dair bilgi veren Polat, “Cezalar asla yeterli değil. Dolasıyla bir caydırıcılık söz konu değil. Dilenen çocuk açısından baktığımızda bu bir suç değil, kabahatler kanuna göre bir kabahat olarak görülüyor. Bunun neticesinde bir para cezası var. Hukukumuz bu anlamda yeterli değil” diye konuştu. Çocuğun hangi durumlarda ailesinden alındığına dair değerlendirmelerde bulunan Polat, “Bir çocuk aynı suçtan birden fazla kez hakim önüne geliyorsa, ya da o aile hakim önüne çıkıyorsa yine hakim çocuğun alınıp kuruma verilmesine karar verebilir. Çok tercih edilen bir durum değil. Çocuğun üstün yararı çocuk koruma kanuna göre, aile yanında mı, kurumda mı kalması doğrudur. Bu incelemenin bu araştırmanın çok iyi yapılması gerekiyor. Aileden koparıp kuruma koymak çok sağlıklı bir işlem değil her zaman” dedi.

(Ufuk Azbay)