Eskişehir Özel Ümit Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikoloğu Mustafa Arı, okul öncesi dönemde çocuklarda görülen ağlama krizleri ve öfke nöbetleri konularında açıklamalarda bulundu.
Çocukların bu dönemde ebeveynlerine karşı, istedikleri her şeyi ağlayarak yaptırma eğiliminde olmasının nedenlerini de açıklayan Arı, "Bu çok sık karşılaşılan bir problem. Bir çocuk doğduğu andan itibaren ağlıyor. Acıktığında, rahatsızlandığında, tuvaleti geldiğinde bunu ağlayarak dile getiriyor. Aslında biz bunu alarm olarak kafamızda kodlamalıyız. Çocuk ağladığında, ailesi tarafından beklentisinin karşılandığını görerek, kendi için bir öğrenme geliştirmiş oluyor. Ben ağlarsam sonucunda bir yardım görürüm, sorunum giderilir ve istediğimi elde ederim düşüncesini geliştiriyor. Bu çok normal ve doğal bir şey. 2 yaşından itibaren konuşmaya başlayan çocuğun artık zamanla ağlayarak değil konuşarak kendisini ifade etmesi gerekiyor; fakat konuşma becerisini de tam olarak kullanmadığı için her şeyi ağlayarak yapmaya başlıyor ve istediği şey olmadığında öfke nöbetleri geçiriyor." diye anlattı.
Kreş için en uygun yaş 40 ay
Çocuklarda kreşe başlamak için en uygun dönemin 40 ay olduğunun altını çizen Psikolog Mustafa Arı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada çocuğun belli becerileri kazanmış olması bize kreşe hazır olup olmadığı konusunda işaretler verir. Bunlardan en önemlisi tuvalet alışkanlığıdır. Bu alışkanlığı elde eden bir çocuk ilk aşamayı geçmiş demektir. İkinci konu ise konuşabilme becerisidir. Kendisini ifade edebiliyorsa bu sosyalleşebilmesi açısından çok önemlidir. Ve üçüncü faktör de çocuk artık evde kaliteli vakit geçiremiyorsa kreşe gitmesi daha iyi olacaktır."
Kreşe adaptasyon erkenden yapılmalı
Çocukların kreşe başlarken huzursuzluk yaşamasının normal olduğunu, bunun onlar için güvenli alandan ayrılmaları sonucunda yaşadıkları bir kaygının yansıması olduğunun altını çizen Arı, " Bu kaygıyı atlatmak biraz zaman alan bir şey. Burada süreci iyi yönetmek çok önemli. Aileler tarafından çocuklara kreşin nasıl bir yer olduğu, orada neler yaşayacağı, neler yapacağı, kimlerin olacağı gibi bilgilerin verilmesi bu sürecin daha sağlıklı atlatılmasında önem taşıyor. Bir kreş tanıtım videosunun izletilmesi bile büyük kolaylık sağlıyor. Çocuğun kreşteki ilk günlerinde o ortama alışana kadar kısa bir süreliğine aile fertlerinden birinin yanında olmasını da biz uygun görüyoruz. Çocuklar ortalama 2 haftada yeni ortama alışıyorlar. Eğer çocuk bir ay sonra bile hala gitmek istemiyorsa bir uzmana başvurulması gerekiyor" dedi.
Çocuğun davranışları takip edilmeli
Kimi çocuklarda kreşe adaptasyon sürecinin çok uzun sürdüğünü de hatırlatan Arı, bu durum karşısında ailelerin dikkatli davranmaları gerektiği konusunda uyardı. Yeme bozukluğu, yüksek sese karşı tepkimeler, davranışlarda görülen farklılaşma gibi değişkenliklerin çocuğun aileye sunduğu bir yardım çağrısı olabileceğini belirten Arı, şöyle konuştu:
“Belki de çocuğun verildiği kreş ve kurum o çocuk için uygun değildir, ya da doğru yer değildir. Çocuk yakından takip edilmeli. Çocuğun 2 hafta ya da bir ay sonra bile isteksiz davranması, alışamaması, mutsuz olması adaptasyonla alakalı değil başka sorunlardan kaynaklı olabilir. Aile çocuğunu çok iyi tanımalı. Böylece farklılıklar daha kolay fark edilebilir. Bu durumda aile bir uzmandan yardım almalıdır."
Güven ilişkisi kurulmalı
Kreşe ya da okula gitmek istemeyen çocuklara karşı ailelerin tutumlarına ilişkin de önerilerde bulunan Mustafa Arı, konuya şu şekilde açıklık getirdi:
"İnsan sosyal bir varlıktır, belli dönemlerde belli aşamalarda farklı belli eğitimleri almalıdır. Çocuklar da belli bir yaşa geldiklerinde artık aileleri ve evleri dışındaki dünyayı tanımaya, öğrenmeye ve sosyalleşmeye gereksinim duyar. Çocuk bunun farkında değildir ama aile farkındadır. ‘Ben gitmek istemiyorum’ diyen bir çocuğa ‘tamam gitme’ demeyi ben sağlıklı bulmuyorum. Çünkü ileri yaşlarda bu çocuklarda uyum sağlama ve el becerileri gelişimin gibi konularda sorunlar yaşanmaya başlanıyor. Ailenin çocukla ilişkisi güvene dayalı olmalı. Güven ilişkisi olmayan çocuklarda çekingenlik ve özgüvende azalma görülüyor."
Öğretmen-veli uyumu
Çocukların kreş ve okul ortamına adaptasyonunda ve kendilerinin gelişiminde velilerle öğretmenlerin sağlıklı ilişki kurmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Psikolog Mustafa Arı, iki kesim arasındaki uyumun ve başarılı iletişimin çocuk için büyük avantajlar sağlayacağını kaydetti.
Paylaşmayı önce evde öğrenmeli
Kreşe ve okula başlayan çocuklarda en sık görülen bir diğer sorunun paylaşmaya kapalılık-paylaşamama olduğunun altını çizen Arı, paylaşmayı öğrenmenin kreşte değil önce evde başlaması gerektiğini söyledi. Yaşının gerekliliklerini yerine getirecek sorumlulukların aile tarafından erken yaştan itibaren çocuğa verilerek paylaşma duygusunun geliştirilebileceğini belirten Arı, verilen her bir sorumluluğun, çocuğun bilinçaltında sosyalleşmeye yönelik bir adım olduğunu da sözlerine ekledi.
Ağlama krizinde göz temasından kaçının
Ağlama krizine giren bir çocuğa karşı panikle yaklaşımdan ya da sırf susması için çocuğun istediğini ona sunmaktan kaçınılması gerektiğine de vurgu yapan Arı, ebeveynleri sakinliğe davet etti. Özellikle de bu esnada çocukla göz temasından kaçınılması gerektiğini çünkü çocuğun bu esnada anne ve babasını duygusal açıdan ele geçirdiğini belirten Arı, "Çocuklarda davranışın pekiştirilmesi çok önemli. Bizim bu ağlama davranışını söndürmemiz gerekiyor. Çocuk ağlamayı kestiği an hemen onu ödüllendirmeliyiz. 'Anneciğim, babacığım aferin bak ağlamayı bıraktın. Al bakalım ödülün. Hadi şimdi ne istediğini bana güzelce ağlamadan söyle' dediğimizde çocuk şunu fark edecek; ' Ben ağlamayı kesince ve sakin davranınca takdir gördüm ve onaylandım. Ben artık bunu bir kenara bırakıp konuşarak devam etmeliyim'. Nasıl ağlama yerleşiyorsa, konuşma da yerleşiyor. Sabırla bu süreç aşılabilecektir" şeklinde konuştu.