Programda konuşan Tekin, ana dilin eğitimin temeli olduğunu söyledi. Etkinliğin Türkiye'nin içinden geçtiği dönemde anlamlı olduğunu vurgulayan Tekin, "Bir tarafta ülkesinin siyasal çıkarlarını yabancı medya organlarına ve örgütlere şikâyet eden siyasetçilerimiz var, bir tarafta da Türkiye'de yaşamaktan mutluluk duyanların yarışmalara katıldığı yapılar var. Bu anlamda etkinlik, konjonktürel olarak da çok önemli." dedi. Tekin, bir memur sendikasının okullarda LGBT ile ilgili ders vermek istemesi üzerine Bakanlık olarak müdahale ettiklerini aktararak, şunları söyledi: "Mart ayının başında Türkiye'de bir memur sendikası, okullarımızda LGBT ile ilgili bir ders anlatmak istedi. Biz de Bakanlık olarak sendikal hürriyetlerle temel hak ve hürriyetler arasındaki çizgiyi anlatan bir uyarı yazısı yazdık. Dedik ki temel hak ve hürriyetler Türkiye'de güvence altındadır. Kamu kurumları ve otoriteleri olarak bireylerin hürriyetlerini özgürce yaşayabilmeleri için gerekli tüm tedbirleri alıyoruz. Bu tedbirlerin içinde sendikal özgürlükler de var ama tüm bu literatürde ortak bir konu var: Temel hak ve özgürlükler kullanılırken bir başkasının temel hakkı engellenemez." Tekin, sendikal özgürlüklerin sendika genel merkezinde ya da uygun toplantı salonlarında kullanılabileceğini söz konusu sendikaya ilettiklerini ancak kendilerine emanet edilen çocuklara, "Biz özgürlüğümüzü kullanıyoruz." diyerek kendi kafalarına göre bilgi aktaramayacaklarını yazılı olarak ifade ettiklerini anlattı. Bakan Tekin, "Şimdi ise bu sendika bizi uluslararası yapılara şikâyet etmiş. Bugün sabah gelirken uluslararası bir sendikadan bu konuyla ilgili uyarı geldi. Bir tarafta böyle bir tablo var. Öte yanda ise Türkiye'yle ilgili güzel ifadeler kullanan, ülkemizdeki güzellikleri yansıtan, burada misafir ettiğimiz öğrencilerimize ev sahipliği yapan ve yüzümüzü ak eden bir başkanlık var." diye konuştu.
"Test sistemi çocuklarımızı sınırlıyor"
Çocukların ifade gücünün test sistemiyle zayıfladığına dikkati çeken Bakan Tekin, üniversitede ders verdiği dönemde yaptığı bir gözlemi, "Gündüz öğrencilerine klasik, gece öğrencilerine aynı soruların test versiyonunu sordum. Sonuçlar arasında inanılmaz fark vardı. Çocuklarımız maalesef test üzerinden yetişiyor. Akademik başarıları bu nedenle sınırlı kalıyor." sözleriyle aktardı. "Çocuklarımız soruyu doğru anlayamıyor. Virgülün yerini kaçırıyor, kavramı tam anlayamıyor. Bu, tüm dersleri etkiliyor. Ana dili gelişmeyen bir çocuğun akademik başarısı da sınırlı olur." diyen Tekin, "Kendi ana dilinde yüz kelimeyle konuşan bir çocuktan yabancı dilde 500 kelimeyle konuşması bekleniyor. Bu, doğaya aykırı." ifadelerini kullandı. Göreve başladığı günden itibaren Türkçe eğitimine öncelik verdiklerini kaydeden Tekin, "Okullarda test değerlendirmeyi kaldırdık. Türkçe ve edebiyat derslerinde geçme notunu 70'e yükselttik. Ayrıca, değerlendirmeleri 4 temel beceri üzerinden yapıyoruz." bilgisini paylaştı. Bu doğrultuda yürütülen "Dilimizin Zenginlikleri" projesine de değinen Bakan Tekin, bu projeyle okul öncesi çocukların bile Türkçe'ye dair yeni kelimeler öğrendiğini velilerden aldıkları geri dönüşlerden bildiklerini anlattı.
"Müfredattan ideolojik kavramları çıkardık"
Müfredatta Türkçe ve Türk kültürüne ait değerlerin içselleştirilmesi gerektiğini belirten Tekin, "Mavi Vatan" gibi kavramlara müfredatta yer verdiklerini, emperyal unsurlar içeren kavramları ise çıkardıklarını söyledi. Tekin, "Orta Asya" yerine "Türkistan" kavramını, 1915 olaylarıyla ilgili olarak da "tehcir" yerine yasal adı olan "İskan Kanunu" ifadesini kullandıklarını bildirdi. Dil meselesinin Türkiye'de ideolojik tartışmaların merkezine yerleştirildiğini belirten Tekin, şunları kaydetti: "Bakın, bizim bir ajandamız yok. Bu konuyla ilgili özel bakış açımız da yok. Ben bu milletin içinden çıkmış bir kardeşiniz, bir arkadaşınız olarak bu ülkenin değerlerini gelecek kuşaklara aktarmak istiyorum ancak maalesef Türkiye'de, özellikle Türkçe, daha doğrusu dil meselesi çok fazla ideolojik zeminde tartışıldı, siyasal ayrışmalara konu edildi." Bakan Tekin, 1945'te 1924 Anayasası'nın dilinin değiştirildiğini, toplumun gündelik hayatta kullandığı ve rahatlıkla anladığı kelimeler yerine uydurulmuş yeni kelimeler konulduğunu, 1952'de demokratlar döneminde yeniden eski hâline döndürülmeye çalışıldığını anlattı. Bunların dilin ideolojik gerekçelerle kullanıldığını gösteren örnekler olduğunu aktaran Tekin, kendilerinin öyle bir kaygıya sahip olmadığını dile getirerek, şu değerlendirmeyi yaptı: "Çocuklarımızın ana dillerini doğru öğrenmelerini, kendi kültürlerinin değerlerini doğru içselleştirmelerini istiyorum. Müşterek değerlerimiz neyse, o doğrultuda yetişen bir kuşak temel arzum. Millî Eğitim Bakanı olarak da bu konuda elimden geleni yapıyorum. Bu alanda bize destek olan sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmaya da devam edeceğim ama biliyorsunuz, bu yüzden linç ediliyoruz. Maalesef Türkiye böyle bir ülke. Her eleştiriden sonra doğru bildiklerimizi yapmaktan vazgeçersek bu doğruları hiçbir zaman inşa edemeyiz. Cesaretle doğru bildiğimiz işleri yapmaya devam etmek zorundayız."
Yarışmayı düzenleyenlere ve katılımcılara teşekkür eden Tekin, Bakanlık olarak bu sürecin bir parçası olmaya devam edeceklerini de sözlerine ekledi.