SİZİ TANIYALIM
Eczacı, iki çocuk annesi, mesleğimi severek yapan bir kişiyim. Mesleğimi ilk okuldayken seçtim. Kendimi geliştirmek istedim, çevreme dokunmak isterim. Sosyal konularla da ilgilenmeye başladım, sivil toplum kuruluşlarında çalışıyorum. Siyasetle uğraşıyorum. Toplumun kanayan neresi varsa burnumu sokan bir insanım.
BAĞIMLILIK NEDİR?
Bu konuda o kadar çok konuşulacak şey var ki. Bizim Grubumuzun adı aslında madde bağımlılığı idi, fakat daha sonra madde bağımlılığını biraz daha genişleterek tüm bağımlılık gruplarını birleştirdik. Madde bağımlılığı, narkotik maddeler, sosyal bağımlılık gibi pek çok bağımlılığı içinde barındırsın diyerek genel bir terim olarak bağımlılık adıyla birleştirdik.
Elbette ki çalışma alanımız içinde en önemli konu narkotik maddeler. Çünkü en tehlikelisi o. Müteselsilen de madde bağımlılığı konusuna öncelik veriyoruz. Son zamanlarda sosyal bağımlılık diye baktığımızda kumar bağımlılığı, gençlerin en çok asosyal olmalarının altında yatan internet bağımlılığı, gibi bağımlılıklar var.
TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK
Benim bu konuda yazdığım bir kitabım var. Henüz basım aşamasında adı “Atatürk’ün Z Kuşağı” özellikle Z kuşağını ele aldım, son zamanlarda Z kuşağıyla ilgili pek çok sıkıntılar var, Önceki kuşaklar Z kuşağından şikayetçi. Z kuşağı önceki kuşaklardan şikayetçi. Bir iletişimsizlik söz konusu. Z kuşağı aslında bizim geleceğimiz Atatürk’ün Gençliğe hitabesinde ülkeyi gençliğe bırakması bizim için önemli, dolayısıyla bu gençler bizim gençlerimiz. Bu iletişim kopukluğunu nasıl düzeltebiliriz, bu konuda yaptığım bir çalışmadır. Kitapta hem saha çalışması, hem literatür taraması var. Karşılaştığım en önemli noktalardan biri internet bağımlılığı şeklide oldu. Kitabımda şöyle bahsettim Asosyal Duygusallar. Aslında çok hassaslar, konulara çok duyarlılar. Ama iletişim yok, kendilerini bir oda içinde bir PS veya cep telefonuyla iç içe yaşıyorlar ailelerinden de kopuklar. Bütün iletişimleri sanal ortamda geçiyor.
Bir saha çalışmasında gençlere sorular soruyorum, cevaplar almaya çalışıyorum. Neden asosyal olduklarını sorgularken arkadaşlarıyla ilişkilerini sordum.
“Çok arkadaşım var” dedi.
Nasıl görüşüyor musunuz, tartışıyor musunuz, kavga ediyor musunuz, barışıyor musunuz diye sorduğumda “hayır dedi biz genellikle yazışma şeklinde oluyor, internet üzerinden yapıyoruz.” Dedi.
Tartıştığınız zaman ne yapıyorsunuz diye sordum.
“düğmeye basıp çıkıyorum” şeklinde yanıtladı.
Bunu bir örnek olarak söylüyorum ama pek çok gençle görüştüğümde aldığım cevap böyle oldu.
Sonrasında ne yapıyorsun dediğimde onları bir daha aramadığını, telefonumdan siliyorum, diye cevapladı. Hemen yok ediyorlar, bu konuda çok acımasızlar.
Bizim jenerasyonuma çok zor geldi. Biz de tartışırdık ama bir süre sonra uzlaşma yolunu bulurduk. Tekrar aynı yerden devam ederdik, Onlarda uzlaşma diye bir şey söz konusu değil. Çok çabuk tüketiyorlar. Çok yalnızlar.
Son zamanlarda pek çok çalışmada yapay zekayı kullanmaya başladılar. Yapay zeka da yine sanal bir şey. Sizin yapay zekadan dostunuz olabilir mi?
Sizin üzüntünüzü yapay zeka ne kadar anlayabilir?
Yapay zeka gözyaşı dökebilir mi? Belki dökebilir bir damla su dökmek için programlanabilir ama bu o duygunun içtenliğini verebilir mi? Bu tartışılır. Ben bu yapay zeka olaylarını çok doğru bulmuyorum.
Ebeveynler bu durumda ne yapıyorlar?
Ebeveynler çocuklarıyla en iyi şekilde ilgilenmeye onların isteklerini en doğru şekilde yapabileceklerine inanıyorlar. Her istediklerini sağladıklarında doğru anne-baba olduklarını sanıyorlar. Oysa doğru anne-baba olmak böyle bir şey değil. İstediklerini alarak onları mutlu ettiklerini düşünüyorlar, aslında çocukların nereden nereye geldiğini, beraber ağlayıp beraber gülemediklerini fark edemiyorlar çalışma hayatı içinde.
Uyuşturucu kullanımı da bunların içinden çıkıyor bana göre. Yalnız olan koluy bulunur bir yere sığınır.
SOKAKTA OYNAYAN ÇOCUK KALMADI
Açık havada oynamanın getirdiği pek çok avantaj var. Bizler sokakta büyüdük, gün ışımasından gün batımına kadar sokaktaydık. Şimdiki çocuklar apartman çocukları, sokakta oynama gibi bir lüksleri yok. Yüksek binalarımız var belki akıllı binalarımız var her türlü konfor var. Bu durumda bir rezidanstaki çocuğun aşağıya inip oynaması mümkün değil. Suni parklar var, daha güzel yapalım derken daha yapaylaştırıyoruz.
O kadar yüksek binaların arasında çocukları aşağıya gönderim, sokakta oynamalarını da beklemek mümkün değil. Bunlara baktığınızda pek çok cinsel istismarlar, çocuk kaçırma olayları, şiddet uygulamalar görüyoruz.
Ailelerin de korumakla yükümlü olduğu çocuğunu bırakamaz. Buna bir çözüm bulmak zorundayız. Yapaylıktan uzak güvenli ortamlar oluşturmalıyız. Yüz yüze ilişkiler oluşturmak zorundayız bu geleceğimiz için son derece önemli. Hepsinin altında yatan sebep bu.
Psikopat, bencil gençler yetişiyor. Bunların ilerideki yaşamında, meslek yaşamında doğru insan olmayacağı bir gerçek.
KÖTÜ UNSURLARIN ALTINDA SEVGİSİZLİK YATIYOR
Bu konuyla ilgili bir proje yaptık, Bağımlılıkta bilinç arttırma, farkındalık yaratmayla ilgili. Yola çıkış noktamız şuydu. Çocukları yetiştiren anne. Dolayısıyla biz anneleri bilgilendirirsek, çocuktaki en ufak bir değişikliği, bağımlı olup olmadığını, en azından doğru gözlemleyerek farkına varırdan yola çıktık.
Başarılı da olduk. Şunu fark ettim. Anneler çocuklarıyla daha fazla ilgileniyor vakit geçiriyorlar ama çalışma hayatında sadece anneler değil, babalar da sorumluluk sahibi ve bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Bu neden kaynaklanıyor kökene bakmak gerekiyor. Bütün kötü unsurların altında sevgisizlik yatıyor.
Madde bağımlılığında da öyle, sevgi eksikliği içinde büyümüş bir çocuğun bağımlı olma ihtimali çok yüksek. Yalnızsa, doğru arkadaşları seçecek yeteneği yoksa, o bilgiye sahip değilse ya da biz öğretmemişsek bir şekilde bağımlılığın içine düşmesi, o yokluktan, boşluktan kaynaklanan bir durum ortaya çıkartıyor.
Ebeveynler bunu nasıl fark eder?
15-25 YAŞ ARALIĞI ÖNEMLİ
Bağımlılıkta bizim üzerinde durduğumuz 15-25 yaştır. Farklı yaşlarda da bağımlı olunabilir ama 15-25 yaş tam ergenlik dönemini kapsar. O dönemde bağımlı olan çocukların tedavisinin yapılması, hatta bağımlı olmadan önce bunu reddedebilecek bilince sahip olması gerekir. Çıkış noktamız bu.
Ergenlerin genel karakteristik özellikleri şudur. Egosantriktirler.
Bu ne demek? Ben merkezli yaşarlar, o yaşına kadar geldiği süreçte şöyle bakar olaylara. Ergenliğe gelene kadar, ailesinin, öğretmeninin dediğini, yaptığını yaparlar. Ergen olduğu zaman ise ayrı bir kişilik olarak karşı taraftan kabul görmesi gerektiğini düşünür. Bu sebeptendir ki, ailesinin ya da yakınlarının yanlış gördüklerini uyardıklarında isyankar davranır. Bu durumda dost olunmalı onun ayrı bir kişilik olduğuna saygı duyulmalı verdiği kararlarında yanında olunmalı.
Şu anda gençlerde bir moda olayı var.
Alfa erkek diye bir kavram var.
Gençlerin kendilerine ait bir jargonları var.
Alfa erkek olursa güçlü bir erkek olur, kızlar peşinde dolaşır.
Bunun peşinde koşuyorlar, zaman zaman aileleri buna karşı çıkıyor, burada amaç kendini kız arkadaşlarına beğendirmek, çünkü cinselliğin de yavaş yavaş farkına varmaya başladığı için beğenilmek istiyor, tercih edilen olmak istiyor. Ergen kızlar da bu türleri beğeniyor. Ergen dönemde bu yaygın. Erkek ya da kız olsun değişik olmak ister, Saçlarını değişik renklere boyar, kılık kıyafet anlamında çarpıcı, abuk-sabuk giyinir. Bunlar hep dikkat çekmek içindir. Bu durumda ailelerin çok da büyük tepki vermemesi gerekir. Ailelerin bu dönemi dikkatle izlemeleri gerekir. Yalnız değilse, bir süre sonra normale döner.
Ama bu sürede belli bir gruba dahil olduysa, o gruptakiler de böyle şeyler yapıyorsa, o gruptakileri incelemeye almak gerekir. Bunların içinde herhangi bir uyuşturucu durumu varsa çocuk da uyuşturucu olarak başlangıç noktasına girebilir. Çünkü o gruplara girebilmek için “Bizden biri” olma durumu vardır.
Ben kullanıyorum, hiçbir şey olmuyor diye bunlara dikkat etmek lazım.
FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER
Kullanılan maddenin kişide gösterdiği fiziksel değişiklikler var. Burnunun kızarması, aşırı sinirlilik, uykusuzluk. Ergenlikte de olabilir, bağımlılıkta da olabilir. Altta yatan sebebi iyi görmek gerekir.
Uyuşturucu bağımlısıysa çok neşeli, çok aktif olabilir, bazen de herkes ile bütün ilişkisini kapatmışa sosyal, kimseyle konuşmayan, agresif, sinirli, huzursuz, mutsuz bir yapı da sergileyebilir. Ergendir böyle olabilir diye geçiştirmemek lazım, bağımlılıktan olabilir, arkadaş olmak lazım.
Bu durumda saygı da önemli. Burada otoriteyi kast etmiyorum. Sevgi, saygı olmadan olmaz
Yoksunluk durumlarında bunu tedarik edebilmek ile ilgili örneğin ailesini öldürebilir. Bunlarla ilgili de çok üstüne gitmemek gerekir. Bu denge unsurudur.
TEDAVİ ORTAMI YETERLİ Mİ?
Amatemler vardı adını değiştirdiler Arındırma Merkezi yaptılar. İsmi değişti ama sistem aynı, yalnız içine Çamatem diye bir şey koydular
Çocuk bağımlılarının tedavi edildiği yer.
Bağımlılık tedavisinin olabilmesi için uzmanların olması gerekir. Buradaki en büyük eksiklerden birisi bu.
Psikiyatrinin bir dalı olduğu için bağımlı tedavisi de psikiyatrların işi uzman olarak baktığınız zaman. Fakat bana göre, psikiyatrın bir üst dalı yapılması gerekir. Bağımlılıkla ilgili ayrı bir üst dal yapılması gerek. Bu kişi orada uzmanlaşması yazım, böyle bir uzman yok. Psikiyatrlar mevzuat gereği hastalarla direk diyalog gereği sıkıntı yaşıyorlar. Bir bağımlı psikiyatra gittiğinde hekim onun bağımlı olup olmadığını anlar fakat narkotik madde kullanımı olduğu için kayıtlara geçmesi gerekir. Kaydı da bildirmesi lazım yasal olarak mecburiyetlerinden birisi. Bunu yaptığı anda o uzmana hasta sen beni afişe ettin diye düşmanlık duyuyor. Bu tür hekimler madde kullanıyor dahi olsa, çok çok belirleyici bir durum olmadığı taktirde böyle bir teşhis koymuyorlar. Üstü örtülüyor. Hekim de kendini korumak amacıyla yapıyor. Hekimi koruyacak çalışma yapılması lazım.
ESKİŞEHİR DEYİNCE
Beş şehrimizi çok seviyorum, Eskişehir yaşanacak bir kent, pek çok ile oranla kadınlar özgür. Yaşayanların beyinlerinin içi geniş, insani ilişkilerinde saygı unsuru fazla pek çok yerden acılar çekerek gelenler var. Saygıyla komşuluk, dostluk etmeyi bilmişler. Bu kültürü bozmamak gerekiyor. Doğal güzelliklerle dolu, iyi ki burada yaşıyorum.