Bu girişi niye yaptığıma gelince, Dosyalarım arasında unutulmuş 1.5 sayfalık bir yazıya ilişti gözüm. Nasılsa saklamışım. İyi de, kimin yazdığı konusunda bir not eklemeyi ihmal etmişim Ama belli ki Atatürk Lisesi’yle hayli ilgili, belki de benim gibi liseden mezun bile olmayan Eskişehirli bir araştırmacı. O dosttan özürler dileyerek aynen aktaracağım. Böylelikle ilgili diğer yazılarımla anlattığım “Eğitim Mabedinin” eksik yönleri de tamamlanmış olacak.
Başlayalım o halde…
***
Gazetemizin yayın danışmanı Hüsnü Arslan, Anadolu Gazetesi’ndeki bir yazısında “Atatürk adını en çok hak eden Lise” olarak tanımlıyordu Eskişehir Atatürk Lisesi’ni. Kentimizin bu en eski öğrenim kurumunun tarihçesine özetle bir göz atıldığında bu tespitin ne kadar yerinde olduğu görülecektir.
Okulun tarihi bir anlamda Cumhuriyet dönemi öncesine dayandırılabilir. Bir başka bakış açısıyla ise “Liseye duyulan ihtiyaç” nedeniyle 1929-30 öğretim yılından başlatılabilir. Yine de “Mekteb-i Sultani” dönemini kısaca hatırlatmakta yarar var.
Kayıtlar der ki…
Tarihçe ile ilgili olarak derlenen kayıtlara bir göz atacak olursak şu bilgileri buluruz. Bu aslında Cumhuriyet döneminden başlar. Bir anlamda Eskişehir’in yaklaşık bir asırlık “Maarif tarihine” de ışık tutar.
Okulun kuruluşu, Rüştiye Mektebi olarak açılmış İstiklal Savaşı öncesi yıllara kadar uzanır. İlk kez ortaöğretim düzeyinde eğitim veren, ardından da lise eğitimi veren İdadi Mektebi’ne dönüştürülmüştür. İlerleyen yıllarda isim değişikliği yapılarak Sultani Mektebi adıyla eğitim vermeye devam etmiştir.
Rüştiye Mektebi olarak hizmet veren bina, halen şimdiki lisenin bulunduğu eski bir yapıda eğitim veriyordu. İdadi Mektebi ise şimdiki (yıkılan) Yasin Çakır Un Fabrikası’nın bulunduğu alanda, eski bir yapıda hizmet vermekteydi. Okul daha sonra şimdiki Subay Orduevi’nin arkasında yer alan ve yakın zamanlara kadar Gazi İlkokulu olarak hizmet veren binaya taşınmış ve işgale kadar burada hizmet vermiştir. Liseye duyulan ihtiyaç 1929 yılında belirgin hale gelince şimdilerde Atatürk Müzesi olarak kullanılan Odunpazarı’ndaki yapıda eğitim, öğretime başlamıştır.
Başlangıç budur.
Atatürk’ün ilk ziyareti
Gerçi lise ilk 2 yılında ortaöğretim düzeyinde faaliyet göstermiş, daha sonra 1930-31 öğretim yılında lise öğrenimi de vermeye başlamıştır. Gerçekte çok uzun yıllar hem orta, hem lise olarak eğitim veriyordu. Eskişehir Lisesi’nin bu işlevinin 1960’lı yılların başına kadar sürdüğü biliniyor. Başlangıç budur, derken esas önemli başlangıcı unutmamak, asla atlamamak gerekiyor. O da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir Eskişehir ziyaretidir. Bu ziyaret sırasında liseye uğranışın öyküsü. 18 Ocak 1933 tarihli bir kayıtta olay şöyle anlatılır.
“Ziyaret programına lise dahil değildi. Fakat Eskişehir Lisesi’nin önünden geçerken Gazi dayanamadı, ani bir kararla mektebin içine girdi. Bu beklenmedik ziyaret karşısında sınıflardan fırlayan, merdivenlerden kendilerini atan gençliğin, büyük Türk’ü nasıl kucakladıklarını anlatamam. (…) Kız-erkek genç talebelerin nasıl çırpındığını, gözlerindeki istikbalin ümitli mana ve ifadesini okuduktan sonra eminim ki inkılap artık gençliğin elindedir.”
Bir başka ziyaret
Bu olaydan yaklaşık iki yıl sonra Gazi trenle Eskişehir’den geçiş yapmaktadır. Duraklama esnasında şehir yöneticilerini kabul ederek kısa bir görüşme yapar. Kimler vardır heyette onları da sayalım.
Vali İsmail Hakkı Bey, o sıralarda hava alanında görevli Sabiha Gökçen, Lise Müdürü Sami Kuman, Edebiyat öğretmeni Cemal Duran, Belediye Başkanı Kamil Kaplanlı, Gazeteci Faruk Şükrü Yersel, Parti Müfettişi Osman Işın, temyiz mahkemesi üyeleri ve bazı üst düzey bürokratlar bulunmaktadır. Bir şekilde iki yıl önce ziyaret ettiği lisenin yetersiz kaldığı kendisine arzedilir. Kısa bir fikir teatisinden sonra Atatürk, hükümet konağı olarak yaptırılan ve tamamlanmak üzere olan yapının liseye tahsisi konusunda ilgililere gerekli direktifleri verir. Böylece “Eskişehir Lisesi” bugünkü yerinde 1934-35 öğretim yılından itibaren başlamış olur.
Hükümet Konağı, ya da bugünkü anılışı ile valilik binasının bir eğitim kurumuna tahsis edilmiş olması, Ata’mızın eğitim öğretime verdiği önemin çarpıcı bir örneği değil midir? Bu konuda başka düşünceler de vardır. Ancak olayın bu şekilde geliştiğinin somut kanıtı, Bursa’daki eski hükümet konağının mimarisi itibariyle tıpa tıp bizim liseye benzemesidir. Demek ki o yıllarda vilayet binalarına tek tip proje uygulanmıştır.
***
Eskişehir Lisesi bugün o binada 70 yılı aşkın bir süredir bizlere Ata’mızın bir armağanı bir “Anıt”olarak eğitim, öğretim faaliyetine devam ediyor. Ünlü ünsüz binlerce mezun vererek… Lisenin adı 1965’lere doğru “Atatürk” olarak değiştirildi. Yazının başında da değindiğimiz gibi;
-Atatürk adına en layık lise olma onurunu taşıyarak.
Yapının da, kurumun da temelleri sağlamdır. Daha nice yıllar aynı onurlu adı taşıyarak Eskişehir gençliğine eğitim öğretim hizmeti vermeye devam edecektir.
Birkaç eklemeyle, son.
Evet, “meçhul dostumuzun” anlatımları bu kadar. Yerinde ve doğru olduğuna da inananlardanım. Anlaşılacağı üzere sonuçta, bugün itibariyle 90 yıllık eğitim mabedimizin “varoluş hikayesi” böyledir. Bu denli eski bir lisenin kuruluş öyküsü söz konusu olunca anlatılanlardaki değişik tanımlamalar aynen bir “şehir efsanesini” yansıtan türdendir.
O efsane liseden on binlerce kişi eğitim görmüş, nice ünlüler yetişmiştir. Örneğin yıllar sonra bir başka eğitim kurumunun (Anadolu Üniversitesi) birincil kurucularından ve lisenin ilk mezunlarından merhum Orhan oğuz gibi. Ucundan başladım!. Belki o ünlüleri de bir başka yazımda yazar, ahar ve hatırlatırım…
-Şimdilik bu kadar.
Hüsnü ARSLAN / Milli İrade Gazetesi
Fotoğraflar Azmi Kerman'ın arşivinden alınmıştır.