Türk İş, Mayıs ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Araştırmaya göre açlık sınırı 18 bin 969 bin TL’ye, yoksulluk sınırı ise 61 bin 788 TL’ye yükseldi. Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti ise 24 bin 609 TL oldu. 17 bin 2 TL olan asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki makas gitgide açılıyor. Vatandaşların satın alma gücü de her geçen gün düşüyor. Hükümet yetkilileri enflasyonun Mayıs’ta yüzde 75’i görerek en yüksek seviyesine geleceğini söylemişti. Bu doğru olsa ve enflasyon düşmeye başlasa dahi, aradaki makas kapanacak gibi bir anlam taşımıyor. Ürünler biraz daha az zamlanacak sadece. Sonuç olarak makas açılmaya devam edecek. Temmuz ayında da zam yapılmayacağı söylenen asgari ücretle geçinen milyonlarca kişinin de alım gücü, önümüzdeki aylarda daha da düşmeye başlayacak. Asgari ücretten yüksek maaş alan çalışanlar da bütçelerinde vergi diliminin getirdiği zorluğu hissedecek. Vergi dilimine girecekleri için maaşlarında düşüş yaşanacak. İşin özü Türkiye’deki birçok insan için önümüzdeki her ay diğerinden daha zor geçecek. Şahsi fikrim Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmalı. Daha yüksek ücret alanlara zam yapılmasa da vergi dilimleri aşağıya çekilerek bu şekilde telafi edilmeli. Çünkü yapılan maaş zamları da alım gücü artmadan, piyasayı etkiliyor. Bunun sonucunda da yapılan zamlar, vatandaşı rahatlatamadan eriyip gidiyor.


AİLELERE BU BİLİNÇ AŞILANMALI
Yoksulluk arttıkça üzerlerine yük binen en büyük kesim hiç şüphesiz ki çocuklu aileler. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de çocuklar için çok önemli bir çalıştay gerçekleştirildi. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu ile UNICEF iş birliğinde gerçekleştirilen çalıştayda çocuk işçiliği sorununa dikkat çekildi. Çalıştayda konuşan Esnaf Odaları Birliği Başkanı Ekrem Birsen, yoksulluğun çocuk işçiliğini artırdığını ve çocukların aile bütçesine katkı sağlamak adına çalışma hayatına itildiğini söyledi. Birsen, çocuk işçiliğine önlemede çıraklık kavramına ve mesleki eğitimin önemine de dikkat çekti. Ben çocukken birçok arkadaşım yaz tatilinde çıraklık yapardı. Lise çağına geldiğimizde de birçoğu meslek liselerine yöneldi. Şimdi hemen hemen hepsi mesleğinde çok başarılı birer usta oldu. Şu günlerde birçok esnaf çırak bulamamaktan yakınıyor. Mesleki eğitime verilen önemin gitgide azalması sonucunda da üniversite diplomalı işsizler ordusu oluşuyor. Nitelikli ara elemanlar, birçok üniversite mezunundan daha yüksek maaş alıyor. Buna rağmen aileler, çocuklarına bu meslekleri yakıştırmak istemiyor. Çocuk işçiliğinin önüne geçmek için çıraklık ve mesleki eğitimi önemin artırılmasının yanı sıra ailelere de bu bilinci aşılamamız lazım. Avrupa’da da ustalık gerektiren meslekleri yapanlar çok iyi paralar kazanıyor ve bilinç oturduğu için hem saygı görüyorlar hem de aileler, çocukları bu mesleği yapmak istediklerinde ve yatkın olduklarında onları destekliyor. Türkiye’de de aynı bilinç oluşturulursa birçok çocuk yatkınlığına göre erken yaşlarda bu mesleklere yönlendirilebilir. Bu sayede hem çocuk işçiliğinin önüne geçilir hem de üniversite mezunu işsiz genç sayısı azaltılır.
KAZANILAN HAK GERİ ALINAMAZ
Son dönemde gündemi en çok meşgul eden konulardan biri de Tasarruf Tedbirleri Genelgesi oldu. Özellikle ekonomik olarak geçirilen zor günlerde tasarruf gerçekten gerekli ama tedbir alırken kazanılmış hakların da kaybettirilmemesi gerekiyor. Memurların en büyük tepkisi de zaten toplu iş sözleşmesinde kazandıkları hakları olan servis kullanımının ellerinden alınmasına geldi. Tüm memur sendikalarının yaptığı açıklamalarda ilk ele aldıkları konu bu oldu. Bu uygulamadan yararlanan 120 bin kişi bulunduğu belirtildi. Hükümet tarafından bakıldığında ise bu hizmetin aylık maliyetinin 450 milyon TL’yi aştığı ifade ediliyor. Bu nedenle personellere toplu taşıma kartı verilmesi konuşuluyor. Nedeni ne olursa olsun bu kazanılmış bir hak ve öylece alınamaz. Zaten sendikalar da kararın iptali için başvurularını yaptı. Yargı yoluyla da olsa bu kararın uygulanmayacağını düşünüyorum. Bunun öncesinde hükümet kararı tekrar gözden geçirip, bu maddeyle ilgili bir çalışma yapabilir.