Konuşmak ve dinlemek temel insan hakkıdır. İster söylemek olsun, isterse dinlemek fesat söze itibar insana ihanettir. Muteber konuşmanın, dinlemenin ölçüsü üç husus üzeredir. Birincisi hukuki çerçevede iaşe ve ibate gibi hayatın zaruri ihtiyaçlarının karşılanmasında... Aile kurmak, iktisadi gelişim, eğitim, öğretim, ulaşım ve barınma gibi ihtiyaçların hukuki zeminde sağlanmasında. İkincisi sosyal ile teknik ilişkilerde açılım ve atılımda… Üçüncüsü hurafe ve batıl itikattan arınıp istikamet üzere yaşamda… Gerisi beyhude… Diğer bir tabirle boş laf... İnsanın meşru zeminde hakkını aramaktan, teminden, istemekten daha doğal haklı isteği ne olabilir? Fitne, gıybet, laf taşımak, iftira, yalan gibi sözlerin söylenmesi de, dinlenmesi de haramdır. 

Hiçbir söz insan onurunu rencide etmekten daha aşağılık bir söz olamaz. Hakkının ne olduğunu, nerede nasıl başladığını, nasıl şekilleneceğini bilmeyenden kime ne hayrı olur? Okumuş yazmış takımı bilinçsiz, yaptığının farkında olmadan başkalarının estirdiği algı rüzgârlarında savrulup gider mi? Sözü doğru, işi dürüst olmayan hakkı müdafaadan bihaber olandan akil adam olur mu? Bilmediği hâlde bildiğini zannedenler çoktur. Doğru, yanlış demeden konuşur da konuşur. İslam Peygamberi bir hadisinde: “Ya hayır söyle ya sus.” buyurmuş. Sorun fayda sağlamayan, zarardan korumayan kelam sarfın da. İnsanın meşru ihtiyaçlarını karşılamak için konuşması da, dinlemesi de temel insan hakkıdır. İnsan, Allah’ın vakarıyla vakarlı olmakla mükelleftir. Söylenecek söz canı, malı, aklı, inancı, iffeti korumak maksatlı olduğunda söylenmesi de, dinlenmesi de farzdır. 

Söylenecek söz cana, mala, akla, inanca, iffete zarar kabilinden ise haramdır. Söz, iyiliğe yönlendirmek ya da kötülükten men nitelinde olmalı ki, değerli olsun. Bakara suresi, ayet 44’de, Allah: “Hakkı batıla karıştırmayın. Bile bile hakikati gizlemeyin.” buyuruyor. Durum böyle olunca, doğru konuşmak, doğru dinlemek gerek. Hud suresi ayet 78, 79, 80 ve 81’de mealen Lut kavmi sapkınlık yaşadığı sıra Lut Peygamber’e erkek misafirler geldiğinde Ad kavmi erkekleri: “Ya Lut, onları bize teslim et.” dediler. Lut, onlara: “Ben, sizin kötü emelli olduğunuzu biliyorum. Misafirlerim yerine kızlarımı vereyim. Onları nikâhlamanız daha doğru.” dediğinde, Ad kavmi erkekleri: “Bizim, senin kızlarında gözümüz yok.” dediler. Lut: “Ne yazık ki, size karşı mukabelede bulunacak gücüm yok.” dedi. Misafirler, Lut’a: “Biz Rabbin elçileriyiz. Gecenin bir vakti aileni al ve arkanıza bakmadan bu beldeden uzaklaşın.” dediler. Geride kalanlarsa felaketlerini yaşadılar.  

Söylemenin de, dinlemenin de farzı olduğu bir mesele, böylesi mesele. İnsanın sorumluluğu Allah’ın kendisine verdiği helal değerler özelinde yaşamaktır. Hûd suresi ayet 84, 85 ve 86’da bildirilen ayetlerde mealen Şuayb Peygamberin Medyen halkına: “…Ölçüyü, tartıyı eksik yapmayın… Ölçüyü, tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların mallarına, haklarına haksızlıkla zarar vermeyin… Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın… Helal kazanç sizin için daha hayırlıdır.” sözünü, hangi Müslüman hafife alabilir. Hud suresi ayet 64, 65’de: Salih Peygamber’e kavmi: “Ey Salih, biz senden ümit üzere idik… Artık senden endişeliyiz.” dediklerinde Salih Peygamber Semud kavmine: “ …İşte ise gelmesini istediğiniz mucize dişi bir deve. Ona kötülükle mani olmayın.  O, Allah’ın arzında dolaşıp otlasın. Yoksa sizi yakacak bir azaba müstahak olursunuz.” dedi. 

Zararlı sözleri söylenmek ya da dinlenmek bir gün insanı mutlak üzer.İslam’ın müşfik eli dünyaya açıldıkça ilim, irfan, izan, insaf gibi insani değerler insanı yaşatmak adına gelişti. İnsan erdemli olduğunun farkına İslam anlayışıyla kavuşabildi. İnsanlık aradığı huzuru, güveni, erdemliliği İslam’a yaklaştıkça yaşadı. İslam’ın insaf ve vicdanından uzak duran sömürmenin derdine düştü. Kendisini sömürü akıntısına kaptırdıkça öldürmeyi ilke ve ideal edindi.  Batılının ivme kazandığı zannı insanı bencilleştirdi. Bencilleşen insan ise kendisinden başkasına yaşam hakkını reva görmez oldu.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!