Necip Fazıl Kısakürek, Hz. Peygamber’in hayatından bazı kesitleri “Esselam” adlı kitabında 101 hadisi şiirleştirmiş. Bir şiirinden alıntı ile yazıma başlamak istedim. Necip Fazıl: “Niçin? Ve nasıl? dan kurtuldun mu, anlarsın! Bırak, batakta akıl, dibi arasın varsın! / Bakmayın, namazlı, oruçlu kişi nasıl? Siz bakın kişinin parayla işi nasıl? / Var olmaya sebep, âleme rahmet! Son peygamber doğdu, ismi Muhammed!” demiş. N.F.K: “Esselam” da son Peygamberin yaratılış gayesini insani ve ilahi ilişkiler zaviyesinden değerlendirmiş. Peygamberlik mercii aklın ilerisinde bir komum.  O nedenle akıl bahsini daha fazla uzatmaya gerek olmadığına dikkat çekmiş.

İnsanlığın kaos yaşadığı dönemlerden Miladi 571’de Nur Çocuk dünyayı şereflendirmiş. N. Fazıl Esselam’da varlığın gayesini irdelemiş. Peygamber, bir hadis ile insanın insanı tanımasına dikkat çekmiş. Son Peygamber’in âleme gelişinden maksat toplumsal yaşamda güven, uyum, huzur hakkaniyet gibi ilişkilerin teşkilidir. İlahi sırların hududunu akılla aşmaya kalkışmak dünyayı baş üstü taşımak kadar imkânsız. Akıl bir noktaya kadar güçlüdür, o noktadan sonra mecalsiz. Kavgalar şu veya bu nedenli denilse de özde dünyalık paylaşım olduğu malum.

İnsanca yaşam için hakça paylaşım şart. Hakça paylaşım olmadıkça sevgiden, saygıdan, merhametten, insaftan, adaletten söz edilebilir mi?  Bir toplumda insani değerler yaşanmıyor, yaşatılmıyorsa vay o toplumun haline! İnsan, insanca yaşam için hakça paylaşım ihdas edemediğinden kavgalar çıkıyor. Güven bunalımları bu nedenle yaşanıyor. Adalet bozulduğunda uzlaşı zorlaşır. Uyum sarsılır. Merhamet yok olur. Sevgi, saygı tükenir. Adaletin göz ardı edildiği dönemde kız çocukları diri diri toprağa gömülmüş. Canilik almış başını gitmiş. Güçlü zayıfı ezmiş. Mazlum mağdur, mağdur mahzun olmuş. Aile, iş, ticari, sosyal ahlak çökmüş. Toplumsal çöküşe sebep daha ne olsun!

Ortaokul yıllarımdan beri muhtelif kitaplar okudum. Hem de ön yargısız. Okuduğum yazarlardan birisi de N.F. Kısakürek. Bir yazarda aradığım husus akıl, izan, hakkaniyet, insaf ve vicdan bağlamında insani değerlere bakıştır. Yazarların her birinde farklı ya da benzeri konularda olsa dikkate aldığım ilke adalet, merhamet, sevgi, saygı, uzlaşı gibi toplumsal uyum ve güveni sağlamaya yönelik insani değerlerdir. Gerisi maval… Toplumsal hayatın olmazsa olmazı insani değerlerin yaşanıyor ve yaşatılıyor olmasıdır.   

Kur’an’da anlatılan bir kıssada: “Allah, Resulünün nuruna, öbür peygamberlerin nurlarına bakmasını emir buyurdu. Öbür peygamberlerin nurları sordu: -Yâ Rab! Bu nur kimin nurudur? Cevap: -Sevgilimin nuru… O’na iman ederseniz peygamber olursunuz. Cevap: -O’na ve peygamberliğine iman ettik! Allah: -Sözünüze şahit olayım mı? Onlar: -Şahit ol Rab, dediler. Âdem Peygamber: -Allah’ım, beni niçin Muhammed’in babası diye hükmettin? Allah: -Ey Âdem, başını kaldır da bak! Âdem baktığında Arş üzerinde Allah Resulünün nurunu gördü. Allah, Âdem’e: -Bu senin zürriyetinden bir peygamberin nuru… Onun ismi göklerde Ahmet, yerlerde Muhammed olarak anılacak… O olmasaydı, seni yaratmazdım.” buyurdu. Ötesi, berisi, hepsinin hikmeti burada işli…

İlk insan Âdem hatası yüzünden cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderildiğinde Allah’tan af diledi: -Ya Rab! Muhammed hürmetine beni affet, dedi. Allah: -Ya Âdem! O, benim için insanların en sevgilisi… O’nun hürmetine suçunu bağışladım, buyurdu. O andan sonra bütün âlemler, Nur Çocuğun doğumunu bekleyişe geçti. Bekleyişin amacı, girdaplardan kurtulup iki cihan saadetine ermekti. İnsanca yaşam için insani ilişkilerde davranış biliminin yeniden dizaynı adına Nur çocuk her haliyle bir ibret, bir ders, bir yol gösterici olarak dünyayı şereflendirdi. Dünya denilen mekân kapısı olmayan küreye benzer tavanı da, tabanı da bulunmayan bir yapı.  Zamanın ne başı, ne de sonunu belli bir realite…

Akılsa elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir varlık. Münakaşaya, mesnede, mukayeseye, lafazanlığa kalkışmadan olmuş ya da olacakları aklın irfan ve insafında değerlendirmeli.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!