İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu geçtiğimiz haftalarda çok net ve anlaşılır bir açıklama yapmıştı ve özetle, “İYİ Parti’nin başka bir partiye ihtiyacı yoktur, rüştünü ispat etmiş bir partidir, başka bir partinin koltuk değneği olmak zorunda değildir, yerel seçimlerde tüm bölgelerde kendi adaylarını çıkarmalıdır, ittifaklı bir biçimde seçime girecekse de partinin menfaatlerine göre ittifak tercihi yapılmalıdır” demişti.
Vay, sen misin bunu söyleyen!
Siyaset üzerinden zenginleşen ve onların zenginleştirdikleri mankurtlar tarafından linç edilmeye çalışıldı.
Niçin?
Hatipoğlu, “İYİ Parti belediye seçimlerinde tek başına yer alabilir veyahut CHP dışında başka parti ya da partilerle ittifak kurabilir” dedi diye.
Peki, diyemez mi?
Diyebilir, demokratik hakkı, aynı zamanda milletin vekili.
Ve bunu derken mensubu olduğu partinin menfaatlerini düşünerek söylüyor.
Ne yapsaydı? İYİ Partili olmasına rağmen AK Parti’nin, CHP’nin ya da MHP’nin menfaatlerine göre mi açıklama yapsaydı.
Bu şuna benziyor.
CHP’li İbrahim Arslan çıkacak, “İYİ Parti, MHP ya da AK Parti lehine politika üretmemiz gerekir” diyecek.
Olacak iş mi bu Allah aşkına?
*
Öyleyse, Nebi Hatipoğlu’na karşı yapılmaya çalışılan linç girişiminin amacı ne?
Amacı belli.
Belli bir çevre, Yılmaz Büyükerşen’in tekrar aday olmasını istiyor. O çevre, İYİ Partili seçmenin oyuna şiddetle ihtiyaç duyuyor. Nebi Hatipoğlu’nun partisi lehine çıkışları da o çevrenin hoşuna gitmiyor. Bununla beraber o çevre, Hatipoğlu’nun gardını nasıl düşürürüz de işlevsizleştiririz diye kafa yoruyor.
Peki, başarılı oldukları söylenebilir mi?
Kesinlikle hayır.
İnsanları kendi ikballeri uğruna çeşitli oyunlarla bayıltmayı pek seven bu çevre artık eskisi kadar başarılı olamıyor.
Bunun iki nedeni var; birincisi kafaları eski ve yeniliğe kapalılar, ikincisi ise Eskişehirli yurttaşların gözü açıldı, artık algı rüzgarına kapılmıyorlar.
*
Söz konusu çevre baktı başarılı olamıyor, -örneğin Meral Akşener’den Hatipoğlu’na olumlu bir yaklaşım var, örneğin İYİ Parti’nin üst düzey yöneticileri Hatipoğlu’nun yaptığına benzer açıklamalar yapıyorlar, örneğin İYİ Parti tabanı Hatipoğlu’nun görüşlerine sahip çıkıyor, örneğin yerel ve yaygın medyada Hatipoğlun ifadeleri masaya yatırılıyor, örneğin yine yerel ve yaygın medyada Yılmaz Büyükerşen yüksek sesle tartışılmaya başlanıyor- yeni bir oyunu devreye soktular.
*
Şimdi, o oyunun iç yüzünü, yapılan tamiri imkansız hatayı, siz değerli okurlarımıza aktaracağım.
*
Yılmaz Büyükerşen’i aday yapmak isteyen belli çevre, İYİ Parti’den bir şekilde yolu geçmiş bazı isimleri toplamış ve Büyükerşen ile buluşturmuş.
Amaç belli, ‘Büyükerşen İYİ Partililerin desteğini aldı’ algısı yaratmak.
Fakat Büyükerşen ile buluşturdukları isimlerin, şu anda İYİ Parti ile uzaktan yakından alakaları yok.
Öyle ki İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Emine Edizgil bunu net ifadelerle aktararak, "Yılmaz Büyükerşen'e İYİ Parti adı altında destek verenlerin partimizle uzaktan yakından ilgileri yoktur" dedi.
Peki nasıl yok?
Bu ‘yokluğu’ açarsak çok daha iyi anlaşılacak.
*
Şimdi, Büyükerşen’in toplantısına katılan isimleri tek tek sıralayacağım ve özelliklerini aktaracağım.
• Bahattin Şeker…Partili ilgi göstermedi, temayül yoklamasında gerilerde kaldı. Bununla beraber o çok inandığı(!) partisinden istifa etti. İnanmış bir isim milletvekili olamadığı için istifa eder mi?
• Hüseyin Arabacı…İl Başkanlığı yarışında Emine Edizgil’e karşı başarılı olamadı. Akabinde istifa ederek Ata Partisi’ne geçti ve orada genel başkan yardımcısı oldu. İl Başkanı seçilseydi yine istifa edecek miydi?
• Tepebaşı İlçe eskiBaşkanı İsmail Türkil başkan adayı olduğunu ilan etti, her nedense son anda adaylıktan çekildi. Sonrasında partide bir daha görülmedi.
• Bekir Sıtkı Saraç’ı bilmeyen yok. DYP’li Saraç, DSP’li Saraç, CHP’li Saraç, bağımsız Saraç, vesaire… O Saraç ile Adnan Sagay ve Seçkin Teker,eski Bakan Bahattin Şeker milletvekili temayül yoklamasından çıkabilsin diye ilçe ilçe gezdiler, ciddi organizasyonlara imza attılar.Fakat Bahattin Şeker’in temayülden çıkmasını sağlayamadılar, kaybettiler. Seçim süreci gelip çattığında onları da gören olmadı.
• Belki kulağınıza çalınmıştır. Mehmet Emin Yeşil… Her dönem milletvekili aday adayı olur.Son seçimde de aday adayı oldu. Aday olmak için temayül yoklamasına girdi, kaybetti. Sonrasında buhar olup uçtu.
• Tepebaşı İlçe eski muhasibi Tamer Özdemir,Tepebaşı İlçe Başkan adayı oldu, seçimde kaybetti. Seçimden sonra kimse kendisine rastlayamadı.
• Mehmet Tahta…İl Başkan Adayı Hüseyin Arabacı’nın seçilmesi adına ciddi destekler verdi. Sonuç itibari ile seçimde Hüseyin Arabacı kaybetti. Ardından Tahta ortadan kayboldu.
• Ramazan Gültekin…Milletvekili temayül yoklamasından çıkamadı, seçimde kaybetti. Bir daha gören olmadı.
• Menderes Çelik’in İYİ PartiGenel Merkez yöneticisine seçim sathında hakaret ettiği iddia edildi. Bu iddia üzerine disipline sevk edildi. İddia geçerli kılınarak partiden ihraç edildi.
• Erdoğan Küçükçolak’ın Yılmaz Büyükerşen ile yapılan toplantıya katıldığı söylendi, ancak toplantıya katılmadığı ortaya çıktı. Yine Salih Çetin de iradesi dışında benzer bir duruma maruz kaldı, kamuoyuna toplantıya katıldı diye duyuruldu ancak katılmadığı ortaya çıktı.
• Ve Zafer Soysal… Toplantıyı protesto etti! Kendisi, İYİ Parti’nin kurumsal bir toplantısı olduğu söylenerek davet edilmiş. Davete icabet etmiş. Ancak Yılmaz Büyükerşen’in toplantıda olduğunu görünce, alanı terk ederek protestoda bulunmuş. Toplantıyı protesto eden Zafer Soysal’ı da Büyükerşen’e destek verenler arasında göstermişler iyi mi?
*
Hatırlayalım…
Söz konusu toplantı, İYİ Parti’nin kurumsal yapısından habersiz ancak İYİ Parti’nin Yılmaz Büyükerşen’e destek veriyor algısını yaratmak için gerçekleştirildi.
Fakat toplantıya katılanları yukarıda sıraladım, -katılmayıp katıldı gibi gösterilenleri de kamuoyuna sundum- sıraladığım isimlerin İYİ Parti ile uzaktan yakından alakaları var mı?
Görüldüğü üzere yok.
Bir dönem İYİ Parti ile yolları kesişmiş ve ‘bir şey olabilmek’ için güya particilik yapmışlar. Güya particilik diyorum, çünkü istediklerini alamadıkları an partiden ya istifa etmişler, ya partiyi itibarsızlaştırma gayreti içerisine girmişler, ya da partiden uzaklaşmışlar.
Söz konusu isimlerin ortak özelliği, her birinin girdiği tüm seçimlerde istisnasız kaybetmiş olmaları.
Yani bahse konu isimlerin oluşturduğu topluluğa bir isim vermek gerekirse, ‘kaybedenler kulübü’ diyebilmemiz mümkün.
İşte, Yılmaz Büyükerşen gibi sürekli kazanmış bir ismi, İYİ Parti ile uzaktan yakın alakası olmayan ‘kaybedenler kulübü’ diyebileceğimiz bir grupla bir araya getirdiler.
Daha da ileri gittiler, ‘kaybedenler kulübü’nün kendisine destek verdiğini kamuoyuna ilan ettiler.
Bu ilanı yaparken de öyle bir amatörlüğe imza attılar ki…
*
Amatörlüğü şöyle açayım…
Belediyelerin basın yayın ve halkla ilişkilerden sorumlu olan birimleri vardır; o birimin personeli, lojistiği, bütçesi vardır.
Söz konusu birimin görevi, belediye hizmetlerini kamuoyuna duyurmaktır, aksaklık yaşanırsa önceden haber vermektir, belediye hizmetleriyle ilgili herhangi yanlış anlaşılma varsa o yanlış anlaşılmanın düzeltilmesini sağlamaktır.
Yani, anlaşılacağı üzere, yurttaşın parasıyla yönetilen bir birimin siyaset yapmak gibi bir görevi yoktur, siyasi organizasyonları duyurması hem etik değildir hem de yasal değildir.
Peki, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Daire Başkanlığı ne yaptı?
Gitti, tam manasıyla siyasi hedefler doğrultusunda yapılan bir toplantıyı kamuoyuna duyurdu! Yani, Yılmaz Büyükerşen’in ‘kaybedenler kulübü’ ile buluşmasının, kaybedenler kulübünün Yılmaz Büyükerşen’e destek verdiğini açıklamasının, belediye hizmetleriyle ne alakası var?
Dediğim gibi, bu büyük bir amatörlüktür! İş bilmezliktir! Veyahut ‘arkam sağlam’ özgüvenidir!
Hatırlatmam gerekirse, vatandaşın parasıyla yürütülen bir organizasyonun, siyasi algı operasyonuna alet olması hem etik değildir hem yasal değildir.
*
Bu noktada, tam da bu konuyla alakalı bir örnek vereyim.
Odunpazarı Belediyesi ile ilgili kamuoyuna yansıyan bir haber vardı. Haberde, Odunpazarı Belediyesi’nin 71 Evler mahallesindeki bir parkın yapımını dört yıldır bitiremediği yazıyordu. Bu haberin hemen ardından Odunpazarı Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü kamuoyuna bir bilgi notu geçti. O bilgi notunda, dört yıldır bitirilemeyen parkın Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne ait olduğu yazıyordu.
İşte, belediyelerin basın yayın ve halkla ilişkiler birimlerinin görevine bir örnek. Ne demiştim yukarıda, belediyelerin basın yayın ve halkla ilişkiler birimleri hizmetlerin duyurusunu yapar, aksaklık yaşanacaksa önceden haber verir, yanlış anlaşılma varsa düzeltir. Yukarıdaki örnek, yanlış anlaşılmanın düzeltildiği örnektir.
*
Şimdi konumuza geri dönelim…
Yılmaz Büyükerşen’i aday yapmak isteyen malum grubun, Büyükerşen gibi marka bir isme son dönemde verdiği zararın haddi hesabı yok.
• ‘Hazırlık’ yapmadan çıkılan ve büyük tepki çeken televizyon programları.
• Gazetecilerin Büyükerşen ile görüşmesini engelleme gayretleri, gerçekleri anlatacak isimlerden Yılmaz Büyükerşen’i saklama çabaları.
• Yılmaz Büyükerşen’i padişahlaştırıp halkın içine sokmama, halktan koparma uğraşları.
• Yılmaz Büyükerşen’in değişim çağrısı yapan muhalif Kazım Kurt’u provokasyon ve kalleşlikle suçlamasına rağmen, aynı Büyükerşen’in eski İYİ Parti muhalifleri ve şimdi İYİ Parti ile alakası bile kalmayan kaybedenler kulübünden destek istemesi.
• Büyükerşen’in İYİ Parti’nin içişlerine müdahale etmek suretiyle partiyi karıştırmak üzere yönlendirilmesi ve fakat CHP’yi karıştırması. Ve dahası…
*
Bütün bunlar büyük bir kaygı, büyük bir korku nedeniyle panikle yapılan büyük hatalar.
Koltuk kaygısı, koltuk korkusu!
Koltuk eşittir güç…
Güç?
Makam gidecek, makam zoruyla gösterilen saygı gidecek, devletin havadan yağan bütçesi gidecek, insan kaynağı gidecek, lojistik ağ gidecek, yaptırım kuvveti gidecek, akraba saltanatı gidecek, göbekleri kaldırıma sürten nemacılar gidecek ve hemen ardından, zulüm ettikleri insanlar gelerek yakalarına yapışacak.
*
Yılmaz Büyükerşen büyük akıl, büyük zeka, büyük bir siyaset adamı.
Eskişehir’e yaptıklarını kimse inkar edemez; zira AK Partililer dahi inkar etmiyorlar, ilk iki döneminin başarılı olduğunu söylüyorlar.
Evet, bu doğru, Yılmaz Büyükerşen ilk iki döneminde Eskişehir’in çehresini değiştirdi. Fakat sonraki dönemlerde Eskişehir’in gelişimine ilişkin kültür ve sanat faaliyetleri dışında mega denebilecek bir projeye imza atmadı. Buna rağmen ideolojik korkularla, lobi faaliyetleriyle ve başarılı bir algı çalışmasıyla seçilmeyi başardı. Evet seçildi belki seçilmesine de, maalesef Eskişehir’in sorunları dağ gibi birikti, Eskişehir’in gerisinde olan şehirler bir bir Eskişehir’i geçip gitti.
*
Her neyse…
*
Sonuç olarak…
Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir ile özdeşleşmiş bir marka.
Ancak bu marka, giderek zedeleniyor. Yılmaz Büyükerşen yanlış yönlendiriliyor. İletişimi çok iyi bilen Büyükerşen’in kendi markasına zarar veren bir hale gelmesine şaşırmıyor değilim.
Dediğim gibi; çevresi büyük bir panik içerisinde, eskide kalarak kendini geliştirememiş, enerjisi düşük, ne yapacağını bilemeyerek tüm tuşlara basıyor.
Olan ise Yılmaz Büyükerşen’e oluyor.
Zirveye çıkmış Yılmaz Büyükerşen’e gösterişli bir mağlubiyet tattırmak için canlarını dişlerine takmış uğraş veriyorlar.
Yaşananların özeti tam manasıyla bu.