DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Sözcü TV'de yayınlanan Serap Belovacıklı ile “Aklın Yolu” programında Türkiye’de yargının siyasallaştırılmasını ve PKK’nın fesih sürecini değerlendirdi.
“İçerinin tahkimatı, 85 milyon vatandaşın güvende hissetmesiyle mümkün”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘içeriyi tahkim etmek’ söylemi hakkında konuşan Ekmen, “Sayın Devlet Bahçeli, Suriye'deki ve Ortadoğu'daki olası gelişmeler ile İsrail'in yayılmacılığı ve Türkiye’ye komşu olma riskine karşı ‘içeriyi tahkim etmek’ gerektiğini ifade etmişti. Doğrusu şudur ki içeriyi tahkim etmek kısmı hiç de yolunda gitmiyor. Bu 3 aylık süreçte teğmenlerin ordudan ihracı, müneccimlerin tutuklanması, kayyım atamaları, CHP'li belediyelere yürütülen yargı operasyonları, medyanın neredeyse her rengine dokunan gözaltılar, soruşturmalar ve tutuklamalar içeriyi tahkim etme söylemiyle çelişen bir tablo önümüze koyuyor. Sadece PKK'nın silahsızlanması ile içerinin tahkim edileceğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. İçerinin tahkimatı bu ülkede yaşayan 85 milyon vatandaşın kendini hukuk güvenliği içerisinde ve özgür hissettiği; siyasal düşüncesi, yaklaşımı, yaşam tarzı ne olursa olsun kendisini devletin koruması altında hissettiği ne kamu gücüyle ne de sokakta bu devleti ve Cumhuriyeti var eden değerlere karşı bir saldırı olmayacağı hissi ve güveni içerisinde olmasıyla mümkün” dedi.
“Af dileyeceğiniz soruşturmaların bir parçası olmayın”
Hukukun karşısında yer alanlara seslenen Ekmen, “Sayın Erdoğan, AK Parti’nin 8’inci Olağan Büyük Kongre’sinde büyük reformdan bahsediyor; ekonomik reform, yeşil ve dijital reform, sosyal devlet reformu, temel haklar reformu, idari ve sosyal düzenlemeler şeklinde. Bu reformların gereğini yerine getirin ancak bunu yapıyorken de bir yandan yargıyı muhalefetin ötekinin sırtında bir sopa olarak kullanmaktan vazgeçin. Yarın af dileyeceğiniz soruşturmaların bir parçası olmayın. Dün Ergenekon soruşturmalarının ya savcısı ya avukatıydınız ancak bugün bunun bir kumpas olduğunu ifade ediyorsunuz. Yarın karşınıza çıktığında savunmakta güçlük çekeceğiniz dosyaların bugün arkasında durmayın. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’a, 35 günlük tutukluluktan sonra ilk duruşmada beraat kararının verilmesi yargının, savcılık sürecinin muhalif kesimler üzerine bir sopa olarak kullanılmasının en bariz örneği değil midir? AK Parti bundan niçin bir ders çıkartmıyor? Velhasıl biz muhalefet olarak bu süreç içerisinde hem Meclis’te hem ekranlarda doğru gördüğümüzü desteklemekten imtina etmeyeceğiz ama yanlış gördüğümüz ise ister uygulama olsun ister Meclis’e gelen yasal ya da anayasal bir düzenleme olsun onun karşısında da milletimizin hukukunu, hakkını sonuna kadar savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” açıklamalarında bulundu.
Yapılanlar hukuk devletine aykırı
Ekmen, “Türkiye neredeyse 100 yıllık tarihinde hukuk devletinin tam anlamıyla egemen olduğu, yargının gerçek anlamda tarafsız ve bağımsız olduğu çok az ara kesitler yaşamış olabilir, bu sorunları hep yaşadık. Ancak son 3 ayda yürütülen iş ve eylemler, belediyelere yönelik operasyonlar, medyaya yönelik, hatta müneccimlere yönelik tutuklamalar ve daha birçok örnek gerçekten karanlık bir tünele işaret ediyor ve yargı kimin tarafından bir silah olarak kullanılmış olursa olsun bir bumerang gibi gelip sahibini vurmuştur. Bizim 100 yıllık tarihimiz bunu gösteriyor. Son 3 ayda yoğunlaşmış operasyonların hem bu PKK'nın silahsızlandırılması ya da feshi ile ilgili olarak ileri sürülen iç barış ve içeriyi tahkim etmek gerekçesine de aykırı olduğunu hem de hukuk devletini bırakın, kanun devletinin temel gerekliliklerine de aykırı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor” dedi.
“Birkaç çeşit kayyım grubu oldu”
Kayyım atanan belediyeler hakkında konuşmasına devam eden Ekmen, “Türkiye'nin en büyük yerleşimine sahip ilçesi Esenyurt Belediye Başkanı’na bir operasyon yönetiyorsunuz. Bırakınız bir hukukçuyu, sıradan insanları dahi tatmin edecek argümanları ortaya koymuyorsunuz. İddianameyi aylar sonra yazıyorsunuz. Aldığımız nefesin, yaptığımız her konuşmanın kayıt altında olduğu bir düzende, siz terör örgütüyle ne karar alma mekanizmaları ne de finans transferi açısından bir ilişkilenme ortaya koyamıyorsunuz. Üstelik bu süreci de ‘elindeki silahı bırak gel Parlamento’da konuş’, ‘Öcalan gelsin DEM Grubu’na katılsın’ veyahut da ‘bu sürecin en büyük kazananı siyasi alanın genişlemesi ve DEM’in Türkiyelileşmesi’ dediğiniz bir dönemde yapıyorsunuz. Ancak bunun açık bir çelişki olduğu ortada. Esenyurt'tan Akdeniz Belediyesi’ne uzanan tutuklamada, Akdeniz Belediyesi Eş başkanları için de terör örgütüyle ilişkilendirilebilecek sadra şifa bir delili hukukçu arkadaşlarımız dosyaya baktığında görmüyorlar. Diğer ve ilginç bir detay olarak aynı gün Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanlarına kayyım atandığında bu üç belediye başkanı henüz adliyeye ifade vermeye davet dahi edilmedi. Birkaç çeşit kayyım grubu oldu. Bu üçü hakkında soruşturma yokken kayyım olarak atananlar oldu. Belediye Başkanları ifade vermemişken Esenyurt ve Akdeniz Belediye Başkanları tutuklandığı için kayyım atandı. Kars, Siirt ve Van'da da yerel mahkeme süreci hızlandırılarak ve yine hukuken tartışmalı bir şekilde verilmiş kararlarla kayyım atanmış oldu. Ancak bizim bu itirazlarımız, eleştirilerimiz veyahut yer yer karşı duruşumuz PKK’nin feshi sürecini kendisini tartışma konusu yapmakla bir olmamalı, olmuyor da. Türkiye'nin 50 yılını yiyen, 100 bine yakın insanın hayatına mal olan, trilyonlarca dolarını doğrudan ya da risk primi üzerinden finansal piyasalardaki fiyatlama yoluyla yiyen bir terör örgütünün tek taraflı bir fesih kararının sonuçları, Türkiye'deki otoriterleşen iktidar tecrübesinden bağımsız olarak başarılı olmasını dileyeceğim bir süreçtir” açıklamalarında bulundu.