Yıl 2017 , günlerden 16 Nisan Pazar. Yaklaşık 50 milyon seçmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kaderini belirleyecek tarihi önemi olan bir tercihi yapmak üzere sandığa gitti.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen bu yeni yönetim anlayışına “EVET” ya da “HAYIR” demek için insanlar oylarını kullandılar.
Seçim sonucunda , tüm itirazlara ve ilgili yasada yasak olmasına rağmen “Yüksek Seçim Kurulu”nun kararı ile mühürsüz oy pusulaları da geçerli sayılarak , referandumdan 1 milyon 379 bin oy farkı ile AKP bir kez daha galip çıktı.
AKP’nin başvurusu üzerine geçerli sayılan mühürsüz oy pusulası ve zarflarının olduğu bir referandum sonucu Türkiye’nin kaderi böyle bir ortamda bir gecede değişiverdi.
Ardından 24 Haziran 2018 seçiminin ardından Sn. Erdoğan , eski Atatürk Orman Çiftliği arazisinde yapılan ve Beştepe olarak adlandırılan ancak şatafatı çok da göze gelmesin diye “KÜLLİYE” denen yerleşkeye , Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başkanı olarak intikal etti.
Yeniden tesis edilen ve çok büyük yetkilerle donatılan bu başkanlık rejiminde , yaklaşık 6 bin karara imza attı. Atama ve görev süresi uzatmaya dair imzaladığı karar sayısı yaklaşık 2500 oldu. Yeni sisteme geçildikten sonra yaklaşık 100-120 arasında kararname ve genelge çıkardı.
Başkan Erdoğan , bu yeni sistemin kendisine verdiği geniş yetkileri kullanarak ;
Üzerinde yerleşim yeri olan orman alanlarını , orman sınırları dışarısına çıkarılmasına karar veriyor ,
Merkez Bankası Başkanlarını ve Maliye Bakanlarını bir gecede görevlerine son vererek , tabiri caiz ise bozuk para gibi harcıyor,
Üniversitelere seçim falan yapmadan rektör atıyor,
Daha önce TBMM’nin onadığı İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ nden tek bir imza ile çıkıyor,
1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye dönüştürülen Ayasaofya’yı tek bir cümlesi ile ibadete açıyor,
Yani sizin anlayacağınız Sn.Erdoğan’ın bu yeni başkanlık sisteminde sahip olduğu yetki sonucu neredeyse kendi kendinize , okulların okul aile birliği başkanlarını da seçecek mi acaba demeden geçemiyorsunuz…!
Tabii yukarıda saydıklarımın içine daha , en son karar mercii olan Anayasa Mahkemesi Üyeleri’nin seçimi ile ilgili sahip olduğu geniş yetkilerden bahsetmiyorum bile…
Sonuç itibarı ile Sn.Erdoğan 19 Haziran 2018’de halka “ 24’ünde bu kardeşinize verin yetkiyi , ondan sonra faizle , şunla , bunla nasıl uğraşılır görün” demişti…
Halk verdi yetkiyi…
Peki ne gördü.?
Dolar 3,79 TL. seviyelerindeydi , geldiğimiz noktada 26 TL.
Akaryakıt 5,65 TL. İken , günümüzde 25,25 TL.
Ekmek 260 Gr. ve 1,5 TL. , şimdi 240 Gr. 6 TL.
Peynir 16 TL. ‘lerden , 180 TL’lere satılmaya başlandı.
Etin kilosu 28,76 TL. iken günümüzde 350 TL.
Sütün litresi 1,47 TL idi. Şimdi 20 TL.
Elektrik birim fiyatı 45,4 kuruştu , günümüzde 2,22 TL. Oldu.
Su birim fiyatı 4,37 TL ‘den , 32,34 TL.’lere ulaştı.
Doğalgaz 115,1 kuruş idi. Günümüzde 120 TL.
Ev kiraları 1000-1500 TL’lerden günümüzde 10-18 bin TL. seviyelerine ulaşmış durumda.
Enflasyondan hiç bahsetmiyorum bile. Hatta TÜİK’in oranlarından bile…!
Bunaltıcı sıcakları yaşadığımız geçtiğimiz haftada , memurlara açıklanan ücret artışı ile birlikte , Edirne’den Hakkari’ye , Ardahan’dan Muğla’ya ZAM yağmuru tüm yurdumuzda etkisini hissettirdi.
Yapılan bu fahiş zamların yarattığı sıcaklık , güneşin yarattığı bunaltıcı sıcaklıkları hiç de aratmıyor…!
Yani bunlar daha başlangıç…
Öyle sanıyorum ki , Dolar kurunda yaşanılacak artışlarla birlikte daha nicelerini göreceğiz diye tahmin ediyorum.
Ama olsun bizim BAŞKANLIK sistemimiz var. Zaten bu sayede Devlet’i şirket gibi yönettiğimizden bunlarında üstesinden geliriz.
İyice fakirleştik…
Sokağa çıkıp sorsanız vatandaşa , “fakirliğin nedeni nedir” diye , halen “dış güçlerin bitmeyen nefreti” diyenler çıkar mı acep…?
Ya da bunca kötü gidişe rağmen halen , “açlıktan ölmek bize koymaz , kuru ekmek yeriz yine de vazgeçmeyiz sevdamızdan “ diyenler çıkar mı sizce.?
Kim ne der bilmem ama , sanki kurunun yanında yaş da yandı…!
Sözün özü ;
Verdik yetkiyi , göremedik etkiyi…!