Hayat pahalılığının her geçen gün korkunç bir şekilde arttığı günümüzde yeni zamlar da gelmeye devam ediyor.
Akaryakıta birbiri ardına gelen zamlardan sonra dün itibariyle elektrik üretim amaçlı doğalgaz tarifesi ile büyük sanayi kuruluşlarında, küçük ve orta ölçekli işletmelerde kullanılan gazın satış fiyatı yüzde 20 artırıldı.
Elektriğe de bu oranlarda zam geldiği biliniyor.
***
Başta akaryakıt olmak üzere elektrik ve doğalgaza yapılan zam tüm ürünlerin fiyatlarının artması anlamına gelir.
Şimdi vatandaş, konutlarda kullanılan doğalgazın toptan satış fiyatında değişikliğe gidilmediği için “evlere zam gelmemiş, bana ne” diyebilir mi?
Diyebilir.
Ancak sanayide kullanılan, küçük ve orta ölçekli işletmelerde kullanılan elektrik ve doğalgaz fiyatının artması demek, buralarda üretilen ürünlerin fiyatlarının artması demektir.
Belki evde kullandığımız doğalgaza zam gelmeyebilir ama bunun acısı vatandaştan çok daha fazla çıkabilir.
***
Akaryakıta zam demek, başta ulaşıma zam demektir.
Otobüse, dolmuşa daha fazla para ödemek demek.
Şehirler arası yolculuklarda fiyatlar astronomik rakamlara ulaştı.
Bununun daha da artması demek.
Bir şehirden bir şehire ya gidememek ya da çok pahalıya gitmek demek.
Bugün fırınların çoğu elektrikle çalışıyor.
Ekmek fiyatlarının daha da artması demek.
Doğal gaz ile üretilen her ürünün vatandaşa daha fazla fiyatla ulaşması demek.
***
Her gün gittiğiniz marketlerden aldığınız ürünlerin ertesi gün aynı olduğunu görüyor musunuz?
Mutlaka fiyatı artıyor.
Bunlar hep doğalgaz, elektrik ve akaryakıt fiyatlarının artmasından kaynaklanıyor.
***
Fiyatlar böylesine artarken maaşlar ise yerinde sayıyor.
Emeklinin aldığı en düşük maaş 7 bin 500 TL.
Asgari ücret deseniz açlık sınırının altında.
Yoksulluk sınırına ulaşmak neredeyse imkansız.
Bir ailede iki-üç asgari ücretle çalışan olsa bile yoksulluk sınırına yaklaşamıyorsunuz.
Ekonomistler diyor ki; bunlar daha iyi günlerimiz.
Kötüsü nasıl olacak düşünmek bile istemiyor insan.
Yani turpun büyüğü daha heybede, o çıkmadı demeye getiriyorlar.