ERZURUM YILLARI
Tayinim çıkınca doğrusu ya biraz üzüldüm. Çinuçen hoca bana “sende hocalık vasıfları var” demişti. Çünkü ben hocalıkla ilgili eğitim de verdiler yapılan sınavda birinci olmuştum. Erzurum’a gittim, değerli bir gazeteci arkadaşım vardı, ona gittim. Yerel gazeteleri dolaştım. Reklamlar verdim, Halk Eğitim Merkeziyle görüştüm, gazeteci arkadaş da yardım etti, beni çok desteklediler. Erzurum’da koroyu kurduk. Geliri Silahlı Kuvvetler Vakfına verilmek üzere ilk konseri Orduevi’nde verdim. Merkez Komutanı biraz kızdı. Kendisini eşiyle konsere davet ettim. Konseri dinledikten sonra tavrı değişti.
Erzurum’da çok Eskişehirliler de vardı. Sahneye de çıkmaya başladım, koroyu da çalıştırıyordum. Uğur Dündar ile haber spikeri Mesut Mertcan ile orada tanıştım. Erzurum’dan ağlayarak ayrıldım.
Sonra tayin şubesinde Eskişehirli bir kişi vardı. İstanbul’a tayin olmak istiyordum, çünkü orada radyo vardı, sanatçılar vardı. Bir bakımdan da diyordum ki Eskişehir’e gideyim, çünkü eniştem Halk Eğitim’de görevliydi.
Halk Eğitim Yalaman adasındaydı, bir gün merdivenden çıkarken müzik sesleri duydum. Birkaç kişi kendi kendilerine müzik yapıyorlardı. Sonra tayinimi Eskişehir’e yaptırsam, orada koro kursam diye düşündüm, İstanbul’a mı gitsem, Eskişehir’e mi gitsem diye düşünürken o tayin şubesindeki hemşehrim, İstanbul’da kurtların olduğunu söyledi, Şehirde ikinci olacağına köyde birinci ol atasözünü hatırlattı.
Bunun üzerine tayinimi Eskişehir’e istedim.
VE ESKİŞEHİR YILLARI
Eskişehir’e geldikten sonra rahmetli Selahattin Turfan’a “ben kurs yapmayacağım, koro kuracağım, büyük düşünüyorum” dedim, Hatta eniştem bunlar hayal kuruyor demişti.
Ve ben “Öyle yıllar gelecek ki buradan çok iyi sanatçılar yetişecek, hatta ülkenin en iyi amatör korusu olacak. Üstelik Türkiye’nin en farklı amatör korusu, profesyonel işler yapacak korosu olacak. Sonra koroyu kurduk, çok başvuru oldu, yetenek testi yaptım. Türk Sanat Musikisi eğlence musikisi değildir, elbette hobi var içinde ama hedefleri olan insanlar lazımdı bana. Hedefi olan insanları hoca da yönlendirir, ben öyle oldum örneğin. Bizim koroya gelen Filiz, Asuman, İnci, Nevzat hedefi olan insanlardı. Koro sırasında evde de çalışmalar yapardık. Koroyu kurduk.
KORO’NUN 50, ERBAY’IN 60. SANAT YILI
Bu yıl Türk Sanat Müziği Korosu’nun 50. Yılı. Benim de 60. Sanat yılım.
50 yılda çok öğrenci yetiştirdik. Bu süreçte albümlere bakıyorum da çok işler yapmışız.
Sözü Türk müziğine getireceğim. Türk Musikisinin ilerleyememesinin ve bugünkü hale düşmesinin sebebi bir batı sistemine gidilmemesi.
Sistem ve disiplin açısından. Sanat müziğinde herkes her şarkıyı söylüyor, olmaz ki. Erkeklerde ve kadınlarda ses tonlarına göre sınıflandırılması, herkes har şarkıyı okumayacak, bu kadar sanatçı olmayacak. Ben bunu yaptım, ben solist seçerken, güzelliğe falan bakmam. Önce ses disiplini gelir, Türkiye’de şu bilinmiyor, dert çok. Ses güzelliği başka şey, yetenek başka şey, yorum başka şey. Bunun üçü de olacak. Ses güzel olabilir, ben sesi çok güzel olanları eledim. Ses var ama kulak yok. Müzik kulağı olaak, bir de ritim kulağı olacak. Bunlar olmazsa çok kişi elenir. Ben kesinlikle taviz vermedim. Şimdi Türk müziğinde bu yok. Konserde hak edenlere solo verirken, elimdeki imkanlar dahilinde değişik ses tınılarına veririm, şen şunu oku yok bizde. Öyle şarkılar var ki gırtlak sesi ister, öyle şarkılar vardır sopranodur. Bunlara dikkat ederek solo veririm. Rastgele sen oku olmaz, bu halen öyle. Amatör korolarda da böyle, TRT’de de böyle. Hocalık da ayrı bir durum. Konservatuvar mezunu makam dersi almaya gelen bir öğrencime aralıkları anlatırken bir örnek verdim, “hocam konservatuvarda bu aralıkları ben bir türlü anlayamadım. Şimdi bana anlattın” dedi. Bilgilerin tazelenmesi lazım, halen eski hatta zamanı geçmiş bilgiler var, yorumda. Mesela Tamburi Cemil beyle eski tutucular 150 yıl önce kavga etmişler. Tamburi Cemil niye nüans kullanılmıyor demiş. Şu anda da kullanılmıyor. Şu anda bunu kullanan bizim koromuz var. Bunları kullanabilmek için çok iyi bir eğitim lazım.
Benim bestelerim niye TRT denetiminden geçiyor, bir defa ilhamla beslenirim.
Bir de bestekarlıkta yenilikler buldum kendime göre. Ankara’da bestekarların bir toplantısında benim konum geçmiş. Bildiğini anlatan bir insan demişler. Şimdi ağzını açan para istiyor.
Konservatuvarlar bir aşama yapamadı. Benim gibi beste yapan Turan Taşan var, Zekai Tunca var. Benim bazı buluşlarım var, hocalıkta da öyle.
Şeflik de zaten öyle, şef de sahnede 4 kişi, bir şef bir bayan, bir erkek sesi olacak. Bu ne demek 10 tane 20 tane bayan varsa tek ses olacak, bir tane çatal ses olmayacak. Erkek de de öyle sazda da öyle.
Bizden yetişen bir öğrencimiz Ayla benim Bursa’da gecemi yaptı. Prova yapıyoruz, darbukacı oturmuş öyle boyuna vuruyor. Aslında ben darbukaya karşıyım. Sazlardan yarısı beni tanıyor. Dedim ki “Şu alaturka kafayı bırakın. Darbukacıya dedim ki ben eser icra ederken o darbukaya gelişigüzel vurursan seni dışarı atarım” dedim.
Bunu Türkiye’de hiçbir şef misafir olduğu yerde söyleyemez.
Batıda 50 tane keman aynı anda çalıyor, bir tane çatal ses olmaz. Bizde öyle değil, kanuncu başka çalar öbürü başka çalar. Bu sistemde disiplin yok. Ben bu disiplini koroda uyguluyorum da takviye sazlarda biraz uyulmuyor. Alışmışlar, biz de bir de aşağılık duygusu var. Saz ayarlarını yaptırırsın, konsere çıktığın zaman sen arkanı dönersin mikrofonla oynarlar. Türk müziğinde bir disiplinsizlik, bir dağınıklık var. Kendisini yenileyememe var, öğretimde bestekarlıkta sorun var.
YETİŞTİRDİĞİ SANATÇILAR
Şimdi hepsini tek tek saymak mümkün değil. TRT’ye giden sanatçılar emekli bile oldular. 10 kişi verdim, devlet korolarında 12 kişi, altyapılarını buradan alıp konsevatuvarlara giden 50’ yakın var, Senfoni Orkestrasında 3 öğrencim var. TRT’nin açtığı amatör ve yeni sesler yarışmalarında 50’ye yakın öğrencimiz kazandı. Eserleri denetimden geçen, ud kurslarımızdan çok kişi yetişti. 32 öğrencim Eskişehir dışında koro hoca şefliği yapıyorlar. Ama beni konserlerine davet etmiyorlar. Niye etmiyorlar? Korkuyorlar.
Benim davet ettiğim bestekar ve hocalar bizim koroyu bir görüyor, şaşırıyor.
Mesela ben de Çinuçen Tankırorur’u edemedim. Mesela bir konserde müdahale etmiş. Bizim öğrenciler de korkuyorlar benden, korolorumuzu beğenmez diye.
Davet eden öğrenciler de oldu tabi.
DENETİMDEN GEÇEN ESERLER
TRT’de denetimden geçen 91 eserim var. En çok eserleri çalınan bestekarlar arasında 5. Sıradaydım. Şimdi bizim yaşlarda 3. Sıradaydım. “Hadi Sev seveceksen” ile çok ödül aldım, ondan daha meşhur olan “Verdiğimiz o sözleri” var. Kaset de yapıldı bunlar. Bugünlerde “Dudağında izim” sahillerde dahi söyleniyormuş. Çok sanatçı da okudu.
Ben öyle eserlerimin çok çalınmasını istemem. Çünkü sıradanlaşıyor, Avni Anıl derdi ki, “her eserin dinlenmeye ihtiyacı vardır.”
Daha 10 kadar göndereceğim var. 100 besteye ulaşmak istiyorum.
Ben koro elemanlarına söz verdim. 3 yıl sonra Ankara’da veya İstanbul’da kalifiye bir stüdyoda 5-6 tane benim, bir o kadar da derslik klasik eserlerden tüm masraflar benden albüm yapacağım dedim. Kalıcı bir albüm yapacağım.
MADDİ DESTEK ALDINIZ MI?
Ben cepten veriyorum, bunu şikayet olarak da söylemiyorum. Solo konserlerde Halk Eğitim her şeyi karşılayamıyor. Türkiye’deki hocalar ben biliyorum en az 20-30 bin lira alıyorlar, bir tane koro da çalıştırmıyor. 10-11 tane çalıştıranlar var, bir de konserlerde konser başına alanlar varmış. Ben Halk Eğitimden yıllardır ücret almadım, bir keresinde “bana paranızı alın” dediler o da 300-500 lira bir şeydi. “Ben para istemiyorum” dedim. “Bunu vermek zorundayız, sen parayı al istersen buraya çay al” dediler. Severek, isteyerek yaptım.
Burada bir de kütüphane kurdum, öyle bir kütüphane var ki düzen açısından ilk 5’e girerim. Ben seve seve katkıda bulunuyorum, arkadaşlarımız da katkıda bulunuyor. Ben kendimi Eskişehir korosuna, Türk müziğine adamış bir insanım. Bana çok teklifler geldi. Devlet Klasik Müzik Korosu, bunu yapan da Teoman Ünal’dır. Hiç birini kabul etmedim, geçen Büyükşehir’den de dolaylı olarak geldi. Ben Halk Eğitim’de mutluyum, ben orada konservatuvar kurdum.
SENFONİ ORKESTRASI
Ben ona üzülüyorum, bir gün konserde Yılmaz hocaya (Yılmaz Büyükerşen) seslendim. Şu eserimi bir Senfoniye çaldır dedim. Ben isterim ki, bazı bestelerim güzel, batıya da uyuyor. Çalsa iyi olur, koro olarak da gideriz. O yönden Eskişehir biraz zayıf. Senfoni orkestramız başarılı konserler veriyor.
Kürdi bir şarkım var o da güzel. Ben hayal kuruyorum umuyorum olur.
Kürdi eserle bir de Üsküdar Musiki Cemiyeti’nden ödül aldım. Devler arasından ödül aldım.
İLHAM GELMESİ
Bir eseri ilham ile yaptığın zaman tadına doyulmaz. İlham diye bir şey var.
İlhamı kabul etmeyenler de var, ilham şöyle. Ben bana çok şiir geliyor, onları alıyorum, özellikle yaz mevsiminde o şiirlere yıldız veririm. Onları alır çantama koyarım, zaman zaman okurum. Beğendiğim güfteyi bayan kabul ederim. Kendimi de erkek. İkisini güfteyle yapıştırıp el ele gönderirim. Onlar güftekarla, bestekar ele ele tutuşuyorlar, sonsuz denizlere, ufuklara gönderiyorum. Onlar dönüp geldiği zaman bana o ilham oluyor işte. İlham olduğu zaman alkol almış gibi olurum. Bir keresinde, evimden çıktım bir ilham geldi hemen koşarak eve geri döndüm, eşim korktu, hatta ne oluyor diye sordu.
“Özlüyorum” diye girdim, benim torun Almanya’dan gelecekti, gecikti biraz, güfte de beynimdeydi. Yaptım onu şimdi TRT’de çalıyor. “Özlüyorum seni çok özlüyorum” diye. Bana ilham öyle geliyor. İlhamsız da yaparım da mekanik beste olur.
Öğrencileri yönlendirmek de çok önemli. Sadece eğitimle olmuyor, onları yönlendirmek de gerekiyor.
ESKİŞEHİR DEYİNCE
Bir defa Eskişehir’i çok seviyorum. Sevmeseydim başka korolara giderdim yüklü paralar da kazanırdım. Gitmedim. Mesela Kilis’e 12 saat gider gelirdim, ben söylerdim de “sen kafayı mı yedin” diyorlardı. Ücret falan da almıyordum.
Eskişehir deyince önce Eskişehirspor gelir. Yılmaz hoca gelir, lületaşı gelir. Çibörek gelir, gelen sanatçılara yediririm. Son zamanlarda da güzel bir şehir gelir. Batı müziği denince Mithat Körler gelir, Halk müziği deyince de Ali Gürlü gelir. Bir de Sivrihisarlılar gelir. Sivrihisar sucuğu, Gönül Dağı dizisi.