Türk Ocağı Eskişehir Şubesi’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamaya göre, Prof. Dr. Yitik konferansında şu görüşlere yer verdi.
“Oruç İslam dininin beş temel esasından biridir. Yetişkin ve sağlıklı her Müslüman için farz bir ibadettir. Oruç ibadeti her yıl Ramazan ayında 30 gün süreyle aralıksız olarak tutulur. Ramazan orucu, hicretin ikinci yılı Şâban ayında farz kılınmıştır. Orucun farziyeti kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Bakara suresinin şu ayeti orucun farziyetine dair en temel dayanaktır. “Ey iman edenler! Her türlü kötülükten korunup sakınmanız; sorumluluk sahibi, bilinçli ve duyarlı bir mümin olmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır.”
Görüldüğü gibi burada sadece orucun hikmeti de “bireyi kötülüklerden sakınan, sorumluluk sahibi, bilinçli ve duyarlı bir kimseye dönüştürmek olarak açıklanmakta, ayrıca İslam öncesi dinlerde de bu ibadetin olduğundan haber verilmektedir.
Yahudilik’te oruç ise “nefsi alçaltmak veya geçmiş dönemlerde yaşanan felaketlerden ders almak ya da böyle felaketlerle bir daha karşılaşmamak” gayesiyle icra edilen bir ibadettir. Ancak oruçlu kimselerin kötülüklerden uzak durması, mütevazı olmaları, mazlumlara ve düşkünlere yardım etmeleri de gerekmektedir. Bütün bu salih ameller oruçtan beklenen yararı çabuklaştırır ve kesinleştirir. Günümüz Hıristiyan dünyasında ise, başlıca iki çeşit oruç dikkati çeker. Bunlardan ilki, şükran orucu diye isimlendirilir ve her hafta Pazar günleri icra edilen evharistiya (ekmek-şarap ayini) töreninden önce alkollü içki almamak şeklinde eda edilir. Bunun süresi konusunda Hıristiyan mezhepleri arasında farklı görüşler vardır. Katolikler ve Ortodokslara göre şükran orucu, Cumartesi akşamından veya akşam yemeğinden hemen sonra başladığı halde, özellikle farklı Protestan mezheplerinde, Evharistiya’dan üç saat önce başlar ve hepsine göre de törenin tamamlanmasıyla sona erer. Diğeri ise Kiliseye mensubiyet oruçlarıdır.Protestanların dışında (Anglikanlar hariç) diğer bütün mezheplerce benimsenen fakat farklı biçimlerde uygulanan bu tür oruçların en yaygını ve uzun sürelisi Paskalya’dan önce tutulan 40 günlük oruçtur. Bundan başka Noel orucu ve Meryem Ana oruçları da bilinen ve ruhbanlarca tutulan oruçlardır. Hint Yarımadasında ortaya çıkan Hinduizm, Budizm, Caynizm ve Sihizm gibi dinlerde de oruç ibadeti, günümüzdeki uygulanış biçimi itibariyle sadece din adamları sınıfını ilgilendiren bir ibadet durumundadır. Çünkü bu dinlerde dünyevi ve dini görevler, dindarlar arasında paylaşılmış gibidir. Şüphesiz, böyle bir durumun ortaya çıkışındaki en önemli faktör Hinduizm’deki kast uygulaması ve bu anlayışın bölgedeki diğer dini sistemleri etkilemesidir. Budizm, Caynizm ve Sihizm gibi bölge dinleri, bilhassa ortaya çıktıkları dönemlerde kast anlayışına açıkça karşı çıkmış olsalar bile zamanla kasta benzer sınıflı toplum yapılar bu dinlerin mensupları arasında da ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, kasta benzer yapılar ve toplumsal sınıflar Hint Müslümanları arasında da yaygındır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, amacı, uygulanış biçimi farklı bile olsa, tıpkı ilgili Kur’an ayetinde işaret edildiği gibi şu anda dünyamızdaki hemen her dinde oruç veya perhiz türü bir ibadetler hemen her dinde vardır. Yani oruç din olgusunun ayrılmaz bir parçasıdır.”