Trenin tarihi, insanlık tarihinde büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilir. İlk buharlı trenler 19. yüzyılın başlarında İngiltere’de sanayi devriminin bir ürünü olarak ortaya çıktı. 1804 yılında Richard Trevithick tarafından geliştirilen ilk buharlı lokomotif, kısa mesafelerde yük taşımada kullanıldı. Ancak trenlerin yaygınlaşması, 1825 yılında George Stephenson’ın tasarladığı ve Stockton-Darlington hattında çalışan "Locomotion No. 1" ile başladı.
Demiryollarının gelişimi, ulaşım süresini büyük ölçüde kısaltarak ekonomik ve sosyal hayatı kökten değiştirdi. Malların hızlı taşınması, ticaretin canlanmasına, şehirlerin büyümesine ve sanayileşmenin hızlanmasına yol açtı. 19. yüzyıl boyunca tren hatları Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya kadar dünyanın dört bir yanına yayıldı.
Trenler sadece yük taşımacılığında değil, yolcu taşımacılığında da devrim yarattı. İnsanlar şehirlerarası seyahatleri artık daha hızlı, güvenli ve düzenli bir şekilde yapabiliyordu. Özellikle Amerika’daki kıta içi demiryolları ve Rusya’daki Trans-Sibirya hattı gibi büyük projeler, ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynadı.
Günümüzde tren teknolojisi daha da gelişerek hızlı trenler ve manyetik levitasyonlu (maglev) trenlerle yeni bir boyuta taşındı. Ancak kökeni, sanayi devriminin motoru olan o ilk buharlı trenlere dayanıyor. Trenler, hâlâ hem ekonomik hem de çevreci ulaşımın temel araçlarından biri olmayı sürdürüyor.