SURİYE İÇ SAVAŞINI KİMLER KAZANDI, KİMLER KAYBETTİ

Günümüz insanlığının sorunu doğruları konuşmamak, konuşamamak… Dürüst davranmamak, davranamamak… Söz doğru, davranış dürüst olmadıkça güvenden, adaletten, huzurdan, merhametten, sevgiden, saygıdan bahsedilebilir mi? İnsanlık gayretini birbirini yemek,  birbirini öldürmek, birbirini sömürmek üzere planlamışsa mazlum, mağdur, muhtaç güvende olur mu? Güvende olmayan nasıl huzur bulur? Örnek mi, Suriye iç savaşı başlayalı yaklaşık on üç yıl oldu. 2011 Yılında başlatılan Aralık 2024’te de on günde bitti denilen bu savaşı kimler niye bu kadar uzattı? Kim, kimler karlı kimler zararlı çıktı ya da çıkarıldı? Olan mazluma, mağdura mı oldu? 

Yazık değil mi, mazlumun mağdurun heba olan o değerli yıllarına? İnsan adaletiyle, merhametiyle vicdan muhasebesi yaptığında mazlum, mağdur, muhtaç Hz. Yunus’un sıkıntıdan kurtulduğu gibi zulümden kurtulacaktır. İnsan önce kendi nefsinin zulmünden kurtulmalı ki, başkalarını zulmetten kurtarabilsin. Toplumsal yaşamın gayesi güven ve huzurdur. Güven ve huzurun esası adalet ve merhamettir. Adaleti, merhameti olmayana güven olur mu?  Rahman suresi 3’den 9’uncu ayetlerde mealen Allah: “İnsanı yarattı. Söz söylemeyi öğretti. Ay ve güneş ölçüyle hareket etmekte. Göğü yükseltip ölçüyü koydu. Haddi aşmadan ölçüyü, tartıyı adaletle yapın.” buyurmuş. Müslüman adaletiyle, merhametiyle bulunduğu toplumda adalet, güven ve huzur sağlamakla mesuldür. 

Müslüman fırsatı hak bayram bilip mazlumun, mağdurun, muhtacın hakları üzerine karabasan gibi çöker mi? Müslüman fitneye, tefrikaya, fesada müsebbip olmaz.  Şafak vaktinin günü aydınlattığı gibi Müslüman gönülleri ilmiyle, irfanıyla, adaletiyle, merhametiyle aydınlatmaya mecburdur. İnsana namaz üç şarta farz olur. Müslüman olmakla, buluğ çağına girmekle ve akıllı olmakla... Akıl müdahil olmadan hiçbir mesele hallolmaz. Vicdanı olmayan akıl insanın kendisine yüktür. Adaleti olmayan akıl insanın kendisine züldür. Namaz, bedeni bir ibadet olduğu için ederi hiçbir maddi bedelle ödenmez. 

Her namazın kendi vaktinde kılınması şarttır. Vaktinde kılınamayan namaz eda değil, kaza namazı olarak kılınır. Kaza namazının, eda namazı yerine geçip geçmeyeceğini Allah bilir. Hz. Âdem,  yeryüzüne geldiğinde ilk akşamın karanlığı çöktüğünde korkmuş. Şafak vakti ortalığın ağarmasıyla da korkudan kurtulmuş. Ortalık ağarınca Mevla’ya şükür için iki rekât namaz kılmış. Sabah namazının iki rekât olarak farz kılınmasının hikmeti budur. Müslüman gecenin ortalığı kararttığı gibi bulunduğu yeri karartmaz.  İkindi namazı güneş aydınlığının azalmaya başladığında insanın gaflet haline düşmemesi bakımından yorgunluğun atılması, zindeliğin arttırılması için kılınan namazdır. 

İkindi namazını ilk kılan Hz. Yunus’tur. Hz. Yunus, balığın karnından çıkarıldığında sıkıntıdan kurtulmanın şükrünü ifa için kıldığı namazdır. İkindi vakti rızıkların dağıtıldığı anlardır. Peygamberimiz ikindi vakti ile akşam ezanı arasında uykuyu uygun görmemiş. Namazların hikmetlerini sınırlamak Allah’a saygısızlık olur. Allah’ın her bir buyruğunda insan aklının kavrayamayacağı zenginlikler vardır.  Dahası insan aklına havale edilmiş. İsteyen inanır, isteyen inanmaz. Müslüman ne pahasına olursa olsun, karşısına hangi fırsat çıkarsa çıksın başkasının hakları üzerine çökmez. 

Müslüman şafak vaktinin ortalığı ağartması misali ayak bastığı her mekânı aydınlatamıyorsa ilmini, imanını, ihlasını, insafını, izanını adalet ölçüsüyle sorgulamalı. Sorgulamalı ki kendisini kuyuya atıp sonrası köle niyetiyle satanlar ile sesiz kalan kardeşlerini bile affeden Hz. Yusuf misali mazlumu, mağduru affedici olmadıkça insanlık ne güven, ne de huzur bulur. 
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!
 

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }