Solun ve İttifakın iki kırılma noktası

Seçim bitti ve ikinci “tek adam hükümeti” 1 haftaya varmadan kuruldu. Evimin önünden geçen bankoya oturmuş iki emekliden birinin diğerine söylediklerine yanlarından geçerken kulak misafiri oluyorum;

“-Gördün mü, adam üç gün içinde hükümeti kuruverdi. Hatırlarsın eskilerde o zaman içinde bırak hükümet kurmayı, koalisyon müzakereleri bile başlamazdı.”

Düşündüm, doğru söylüyordu adam!

Yanlarından uzaklaşırken ben de o süreçleri hatırladım. Ta 27 Mayıs sonrasındaki ilk seçimden sonra toplumun hayatına girmişti koalisyon mecburiyeti. Bu uğurda ilk çabayı veren de rahmetli İsmet İnönü idi. Sonrasında (merhum Demirel’in bir ya da iki tek başına hükümet kurması dışında) devam edip gitti koalisyon hükümetleri.

Bir başka şeyi daha hatırladım. Rahmet olsun Bülent Ecevit’in yüzde 42 oy almasına karşın salt çoğunluk olan 226 milletvekili sayısını tutturamayınca hükümet kurmaya katkı olsun diye;

-Kumar borcu olmayan 11 milletvekili arayışını!..

Bulmuştu ve onlardan bazılarına Bakanlık vererek hükümeti kurmuş, ancak uzun ömürlü olmamıştı Hükümet. Anlayacağınız şudur;

-Emanet ipliklerle teyelleme yapılan yama tutmamış, kısa sürede patır-patır patlamıştı.

Bu noktada, 2002 ‘de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yüzde 35 oyla (Evet, yüzde 35) meclisteki milletvekillerinin yüzde 65’ine sahip oluşunu da hatırlatmış olalım!..




Kısa anekdotlar.

Aslında, yukardaki son paragraftaki özet AKP’nin, daha açıkçası Tayyip Erdoğan’ın siyasetteki doğuşunun başlangıcıdır.

1980 faşist darbesi o andaki siyasi partileri (CHP, AP, MSP ve diğer bazıları) kapatmış, lider kadrolarına siyaset yasağı getirmiştir. Böylelikle de merhum Turgut Özal ve partisi ANAP dönemi başlar. Sonrasında (1987 olmalı) yasaklar referandum sonucu kalkar, Erdal İnönü önderliğinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti kurulur.

Demirel DYP’nin, Erbakan ve Türkeş de sonradan açılmasına izin verilen partilerinin başındadır. Keza, Baykal bir iki defa merhum İnönü ile genel başkanlık yarışına girişir, kaybeder ve;

-CHP’de muradına erişir!..

Aynı anlarda Bülent Ecevit, eşi Rahşan Ecevit’e kurdurduğu Demokratik Sol Parti’nin başındadır. Bir seçim geçirilir bu partilerle ve DYP-SHP koalisyonu doğar,

-Erdal Bey ve Süleyman Bey iktidarı paylaşır!

Merhum Erdal İnönü “benden bu kadar” deyip, siyaseti bırakır, gelinir 1994 yerel seçimlerine




O seçimlerin dramatik anlatımı!

Sol partilerde bölünüp parçalanma burada en belirgin olarak kendini gösterir!.. Eskişehir’de yaşanmıştır aynı durum ama biz İstanbul seçimleri üzerinden örnekleyelim.

Dönemin en güçlü görünen partisi SHP, Zülfü Livaneli ile girer seçime. CHP ve DSP ise benzer adaylarla. Elbet DYP ve Refah da, soldaki partilerin oy yüzdelerine bakalım;

-SHP 23.5, DSP 8.7 ve CHP 4.6!..

Bu oranlar orada dursun. Refah Partisi’nin adayı da Milli Görüş’ten Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ne kadar oy aldı derseniz, unutanlar için hatırlatalım;

-Tamı tamına yüzde 25!..

Ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı…

Kabaca bir hesapla SHP ve DSP’nin oy toplamı yüzde 33!.. Baykal’ın CHP’sinin yüzde 4,5’u bile Tayyip Erdoğan’ın yüzde 25’nin ötesine geçmesine yetmez mi!..


***


“Sol” dediğime bakmayın!.. Gerçekte saydığım partiler kendilerini tanımlamalarıyla;

-Sosyal Demokrat, Demokratik Sol, Ortanın Solu!..

Bir şekliyle “sol”u temsil etme iddiasındalar ya. Başlık da bu anlamda “solun kırılma noktası” olarak uygun görülmüştür.

NOT; Gelecek yazı da Millet İttifakının “kırılma noktası” olsun!..   

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }