Göçük altında kalan işçilere henüz ulaşılamadığını belirten Güçlüer, göçük nedeniyle siyanür ve toksik kimyasallarla koca bir Fırat havzası ve Fırat Nehri’nin geçtiği hat boyundaki tarım ve içme sularının da büyük tehlike altında olduğunu söyledi. Ne kadar alanın zehirlendiğinin henüz bilinmediğini aktaran Güçlüer, ‘‘Maden firması Anagold tüm uyarılara göz yummuş ve felaketin göz göre göre gelmesini beklemiştir. İliç’te yaşananlar ülkemiz için bir ilk değildir. Meydana gelen sonuca şaşırmadık ve çok üzgünüz. 2021 yılında “Çöpler Kompleks Madeni”nde kapasite artışı ve ek tesisler yapılmasına yönelik projeye verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali istemiyle TMMOB tarafından açılan davada; projenin çevre üzerinde yarattığı ve yaratacağı tahribat ifade edilmiş; siyanürlü altın madenciliği yönteminin barındırdığı riskler itibariyle vazgeçilmesi gereken bir yöntem olduğu, bölgenin depremsellik ve heyelan açısından tehlikeleri de ayrıntıları ile vurgulanmıştır. Tüm bunlara karşın üstelik yargılama sürerken belirtilen riskler gerçekleşmiş ve 2022 yılında siyanürlü solüsyon taşıyan borularda yırtılma neticesinde siyanürlü solüsyon sızdırmazlık alanı dışına taşarak çevresel tahribata neden olmuş olmasına rağmen, davanın reddine karar verilmiştir. Verilen “ÇED Olumlu“ kararı kanunlara, yönetmeliklere, uluslararası sözleşmeler ve sair mevzuat ile öngörülen yükümlülüklere, bilimsel gerekler ve teknik esaslar ile kamu yararına aykırılıklar taşımaktadır’’ ifadelerini kullandı.

‘Siyanür Liçli-1

‘RİSK ÇOK BÜYÜK’

Siyanürün doğada birçok yerde bulunduğunu ancak doğal olandan fazlasının çok tehlikeli olduğunu vurgulayan Güçlüer, ‘‘İliç örneğinde yaşadığımız gibi maden atıklarından ya da endüstri kuruluşlarından çevreye siyanür yayıldığı zaman havaya, toprağa, suya karışarak çok tehlikeli hale gelmektedir. Bu da çevre ve ekosistemler açısından risk oluşturmaktadır. Doğrudan ya da dolaylı etkileri nedeniyle insan sağlığını da etkilemektedir. En yaygın olarak hidrojen siyanür biçiminde ya da sodyum ve potasyum ile birleşmiş halde çevrede bulunmaktadır. Genellikle hidrojen siyanür havada acı badem kokusuna benzer bir kokuya neden olmaktadır. Bu siyanür yayılımı olabileceği anlamına gelmektedir. Toprağa ve suya karışacak olan siyanürlü zehirli atığın Fırat Nehri’ne ulaşmasını durdurmak yeraltı sularına karışmasını engellemek çevre ve canlı yaşamı için çok önemli. Siyanürün bir kısmı da hidrojen siyanür şeklinde buharlaşarak büyük risk oluşturmaktadır. Heyelan olan yığının içerisinde ne kadar siyanür bulunduğuna dair henüz ölçüm sonucu yok ancak risk çok büyük. Toprak kaymasının gerçekleştiği alanda siyanür miktarı yüksekse o alanda korunmasız çalışanlar da bundan etkilenecektir. Eğer orada çalışma sırasında hidrojen siyanürü solursanız, miktara ve ne kadar süre soluduğunuza bağlı olarak çeşitli sorunlara yol açar. Siyanür doza bağlı olarak tiroit bezini de etkileyebilir. Dolayısıyla kazanın gerçekleştiği alan ve çevresinde orta ve uzun dönemde başta guatr olmak üzere tiroit beziyle ilgili hastalıklar artabilir. Düşük miktarda olsa bile belli bir süre siyanüre maruz kalırsanız solunum güçlüğü, kusma, göğüs ağrısı, baş ağrısı vs. gibi belirtiler de söz konusu olabilir. Bu yüzden o bölgede çalışanlar kişisel koruyucu malzeme ve mutlaka eldiven kullanmalı. Maden göçük sahasında yapılan çalışmalarda normal tıbbi maskeler yeterli olmayacağından siyanürün etkisini azaltacak uygun maskeler kullanılmalıdır. Yaşanılan bu olay doğaya, tüm canlılara ve insanlığa karşı kasıtlı olarak işlenmiş bir suçtur. Çöpler Altın Madeni ve Anagold Şirketi acilen kapatılmalıdır. Suça ortak olan tüm kamu görevlileri ve şirket yetkilileri hakkında soruşturma açılmalıdır. Siyanür liçli madencilik yasaklanmalıdır. Ekokırım alanı, bağımsız gözlemcilerin denetimine açılmalı, süreç kamuoyuna açık biçimde yürütülmelidir’’ şeklinde konuştu.