1 Mart’ta başlayıp 3 Mart’a sona erecek kongrede açılış konuşmalarını Eskişehir Bilecik Tabip Odası Genel Sekreteri Seçil Biçer, Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kol Yürütmesi Şükran Güleç Barutçu yaptı. Kongrede ilk konuşmayı Kongreyi Eskişehir Bilecik Tabip Odası Genel Sekreteri Seçil Biçer yaptı. Kongreyi ‘Kadınlar için nasıl bir sağlık sistemi’ başlığı adı altında düzenlediklerini belirten Biçer, kongre boyunca sağlık politikalarının kadına ve kadın sağlığına yaklaşımını kadının sağlık sistemi içerisinde hem hizmet sunan hem de hizmet alan olan yaşadıklarını şeklinde konuları konuşacaklarını kaydetti. Biçer, “Kadınlar için olması gereken sağlık sistemini birlikte kurgulayacağız. Aslında göz önünde olanın görülmezliğini anlatacağız. Kadınlar vardır diyeceğiz. Kadınların mücadelesi hep eşitlik mücadelesidir. Çoğu zaman kadınlar kendi sağlıklarını öncelemek konusunda, kendi dertlerini anlatabilme konusunda kendi bedenleri anlayabilme konusunda öyle yetersiz kalıyorlar ki şehir dışlarına taşıdığımız kocaman modern hastanelerimize birilerinin yardımı olmadan gelip yönlerini bulup çözüm aramalarının zorluğu son dönemde onların sağlığa erişimini zorlaştırdı. Eğitim durumu statüsü ne olursa olsun. Kadınların sağlık sorunlarını, hafife alma geçiştirme eğilimi bazen ahlak kavramı, bazen tabularımız, bazen de biz hekimlerin, sağlık personellerinin ön yargılarıyla birleşince kadınlar yanlış teşhis alma tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliyorlar.  Herkes için tedavi olan için de tedavi olan için de güvenli ortamlar en büyük önceliklerimizdendir. 3 gün boyunca olması gerekenleri konuşacağız” diye konuştu.

‘BİZİ YAKAMAYACAKLAR’

Eskişehir Bilecik Tabip Odası Genel Sekreteri Seçil Biçer’in sonrasında Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında Nilgün Toker’e de yer veren Fincancı, Toker’in üretim ekonomisinin yerine tüketim ekonomisinin geçtiğini söylediğini belirtti. Fincancı, “Toker, insanların üreten insan olmaktan çıkıp tüketen insana dönüştürüldüğünü ifade ediyor. Oysa kadınlık halleri üretim ile doğrudan ilişkili ki zaten insanlığı bir topluma dönüştürme becerisi, kadının üretim becerisinden kaynaklanıyor. Üretimin toplumsallaştırılması bir arada üretmeye dönük mücadele ile ilerliyor. Önceki dönemlerde hem de sonrasında bu üretim alanlarından kadının tekli ve sadece ev içi üretime yönlendirildiğini ve bizim cadıların torunları olarak, büyükannelerimizin yakıldığı dönemleri de gördüğümüzü unutmayalım. Neden? Çünkü sağlık alanında da, sağlığın üretiminde de başat üreticiler olarak kadınlar varken, onların o üretimden ev işine itilmesiyle birlikte aslında patriarkal kapitalizmin de o tüketime yönelik yüzünü oluşturmaya çalıştığı açık. O zaman ne yapmamız gerekiyor? Yeniden üreten insanlar olmalıyız. Yeniden üreten kadınlar olarak, toplumsal üretim ile beraber, toplumsallaşmayı, üretimin toplumsallaştırılmasını ve tabii ki bunun için de mücadelenin toplumsallaşmasını sağlamak gerekiyor. Halk sağlığı olarak mücadelenin başladığı ve yürütüldüğü ve böylece bizlerin hekim olarak hakkını kazandığı dönemlerden beri mücadele hiç bitmedi ve devam ediyor. Yakılan cadıların torunları olarak bizi yakmayı hayal edenlere karşı, sağlığın özellikle de kadını görmeyen, kadın bedenini görmeyen boyutunun ortadan kaldıracak ve kadınların yeniden sağlığın üretiminde en üretici güç olarak varlığını görülür kılacak bir çaba içerisinde olmamız, hepimizin sorumluluğu olarak değerlendirilmelidir. İyi ki varsınız, iyi ki birlikte mücadele ediyoruz. Bizi yakamayacaklar” sözlerini kaydetti.

‘TÜKENİYORUZ’

Kongrenin son açılış konuşmasını TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kol Yürütmesi Şükran Güleç Barutçu yaptı. Çok zor zamanlardan geçildiğini söyleyen Barutçu, bin bir emekle mücadele ile elde edilmiş İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı alınan 6234 sayılı yasaya da gözünü dikmiş bir iktidarın yarattığı iklimde nefes almaya hayatta kalmaya çalıştıklarının altını çizdi. Barutçu, “Her hafta kadın cinayetleri haberleri ile kavruluyor. Kadın cinayetleri politiktir, bir kişi daha eksilmek istemiyoruz diye haykırıyoruz. Kadın bedeni üzerinden otorite kurma çabası hiç bitmeyen patriarkale karşı kazanılmış cinsel sağlık uygulamalarına karşı gebelikten korunma yönetmelerini kürtaj hakkını ne yazıktır ki bu yüzyılda yeniden kazanmaya çalışıyoruz. Tüm bunlar olurken sınıfsal ayrımın derinleştiğini de görüp buna karşı ses çıkarmaya çalışıyoruz. Vahşi kapitalizm insan hayatını hiçe sayıp binalar dikerken toprağa, doğaya, suya, iyi güzel olan ne varsa acımadan gerekirse yok edip aç gözlü bir şekilde bir sınıfı zengin ederken felaketler yaşıyor. Binlerce insanı, hayvanı doğayı, şehirleri tarihimizi anılarımızı belleğimizi yitiriyoruz. Tükeniyoruz, şiddete uğruyoruz. Meslek ettiğini kaybediyoruz. Bu sorunların yanında umudumuzu yükselten en önemli şey, bir arada oluşumuz, dayanışmamızdır. Başka çaremiz de yoktur” şeklinde konuştu.