Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel'in kulakları da gözleri de çok açık

Kabul ediyorum, yazmayı özlemişim, ancak itiraf edeyim sizlerin de bu kadar özlediğini bilseydim, çok daha önce başlardım yazılarıma...
Yazmaya, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü buluşmalarıyla ilgili başlamıştım, yine oradan devam edelim, anlayışınızla. Yılda bir hafta kendi mesleğimizi, meslektaşlarımızı, sorunlarımızı ve güzelliklerimizi paylaşırsak, anlayışla karşılarsınız diye düşünüyorum...
Anadolu Üniversitesi'nin yeni rektörü Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel ile Anadolu Üniversitesi'nde aynı dönemde okuduk. Efendim, Rektör Hocamız, benden yaşça genç (1 yaş) olsa da üniversiteye geç katılmam nedeniyle; benden önce okumaya başlamış ve aynı bölümün üst sınıflarındaydı. Bazı ortak aldığımız dersler oldu tabii ki, ancak samimiyetimiz daha çok derslerin dışındaydı...
Fakültemizin popüler öğrencileri, Yusuf hocayı hatırlamalakta güçlük çekiyor, bana soruyor, ben de "Sizler, Anadolu'dan gelmiş, genellikle kazak giyen benim gibi öğrencileri hatırlamazsınız. Sizler daha çok başka işlerle ilgileniyordunuz" diye takılıyorum kendilerine...
Yusuf hocamız, salı sabahı, biz meslektaşlarıyla kahvaltıda buluştu. Birbirimizle konuştuğumuzu gören, sorular sormaya başladı. Yusuf hocamız da tıpkı benim gibi okul bittikten sonra Eskişehir ile bağlantısını koparmayanlardan. Zaten kendisi de "Rektör olacağımı bilmiyordum, ancak atamadan 3 ay öncesinde başka başka sebeplerle Eskişehir'e 5 kez gelmişim" dedi.
Fakültemiz ile alakamız yok ancak Yusuf hoca, aynı dönemlerde farklı fakültelerde okusak da Murat Özcan'ı da tanır, o dönem siyaseti 'il başkanı' düzeyinde yapan Murat Canözer'i de...
Diyeceğim şu ki, Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel'in Eskişehir ve Anadolu Üniversitesi anıları, dinlemekle bitmez. Siz bakmayın fotoğrafta kendisinden 10 yaş daha yaşlı göstermeme, dolu dolu yaşamış, ancak delikanlı görüntüsünden hiçbir şey kaybetmemiş kendileri efendim...

Kahvaltıda şahit olduk ki, Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel görevine çok hızlı başlamış...
Dün, ilgili haberimizde okudunuz, o kadar hakim ki hem üniversitesine hem de şehrimize; görev yaptığı yıllar içinde pek çok sorunu nihayetlendireceğine peşinen emin olduk. O sebeple de dün gazetemizde "Gurur duyduk" başlığını tercih ettik ekip olarak...
2Eylül gazetesi Koordinatörü İlker Gökçe'nin sorduğu "Tasarruf tedbirleri nedeniyle kamu kurumlarının gazete satın alması iyiden iyiye sınırlandı, acaba üniversitenin her kantinine Eskişehir'in yerel gazetelerini alabilir misiniz?" sorununa öyle bir cevap verdi ki, "Sadece üniversite ve Eskişehir'e hakim değil mesleğine de çok hakim" dedirtti Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel: "Öğrencilerle sohbet ederken kendilerine, 'en son ne zaman kağıt gazete okudunuz' diye soruyorum, yanıt alamıyorum. Sonra sorumu 'en son ne zaman kağıt gazete gördünüz' diye değiştiriyorum. Rüzgâra karşı koşmak boşa enerji harcamamıza neden olur. Basılı gazete dönemi bitiyor artık bunu kabul etmeliyiz. Birçok kişi gazeteleri, sizleri takip ediyor, ancak internet ortamından takip ediyor. Dünyada artık 'yerel' gazete ya da gazeteci kalmadı. Hepiniz uluslararası gazetecilersiniz. Dünyaya, Eskişehir'den bakan uluslararası gazetecilersiniz. Sizleri internet ortamından takip ediyor insanlar. Tıpkı öğrenciler gibi...
Dünyanın birçok ülkesinde büyük markalar ardı ardına kağıt baskıyı bırakıyor. Bakın Basın İlan Kurumu da artık internet gazetelerine ilan vermeye başladı. Medya sektöründe yıllar yıllar önce yaşanan değişimlerin bir türünü yaşıyoruz ve artık kağıt gazete döneminin sonuna yaklaşıyoruz. Bu dönüşümü birlikte yaşıyoruz..."

Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel haklı...
2000 yılında İstanbul'da bir 'internet dergisi'nde çalışan biri olarak yıllardır bunları anlatmaya çalışırım...
Televizyon kanalları bu sıkıntıyı henüz kağıt gazete kadar yaşamıyor, ancak dijitale dönüş dünyada çok hızlı bir şekilde yaşanıyor, kağıt gazeteler de 'bitmemek' için başkalaşması gerekirken, bu özdönüşümü yapamadığı için zamanla tarihe karışacaktır efendim...
Peki benim bu yazımı, dijitalde okuyanlar değil de 'kağıt gazeteden' okuyanlar için bahsettiklerim ironik bir durum oluşturmuyor mu?
Efendim, o ironik durumun sorumlusu da 'bütün uyarılarıma rağmen' Milli İrade gazetesini satın alan Gökhan Yıldırım olsun, öyle değil mi? :)))

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }