Merhabalar sevgili dostlar. Bir önceki yazımızda tabiatın doğal bir oluşum olduğundan, şehirlerin ise tabiatın üzerinde insanlar tarafından bina edildiğinden bahsetmiştik. Aynı zamanda doğa yasalarıyla insanların yapmış olduğu yasaların birbirine uyumlu olması gerektiğini anlatmış ve bu minvalde şehrimizde sizlerle beraber küçük bir tur düzenlemiştik. Bugün yine aynı kapsamda medeniyet ve şehir temalı yeni bir yazı ile küçük bir tura çıkacağız efendim.
Bu butik şehrin içerisinde bir süre birlikte gezelim istiyorum.
Şehrin sokaklarını, yapılarını birlikte dolaşırken aynı zamanda medeniyetimizin tarihimizin de sayfalarında sizlerle dolaşmak, medeniyetimize bir ayna tutmak hem bir farkındalık oluşturmak hem de günlük hayatımız içerisinde fark etmediğimiz yapıların tarihçelerini anlatmak, gelecek nesillere bunları aktarmak bunu yaparken de zaman zaman kadim Türk tarihinin sayfalarından örneklerle mukayeseler yapmak oldukça kıymetli benim için.
Haydi Buyurun efendim ilk durağımız Hamamyolu…
Şehrin simgelerinden biridir Hamamyolu. Akarbaşı’ndan doğan ve Hamamyolu’nu boydan boya geçtikten sonra Çukur Çarşı önünden Porsuk’a dökülen eski Akar Deresi...
Şimdilerde ise üzeri plastikle kaplanan, doğal güzelliklerinin büyük bir bölümünün yok olduğu, estetikten uzak, Eskişehir'in merkezinde; kuzeyde, porsuk, güneyde tarihi Odunpazarı Bölgesi'nin arasında 1.2 kilometrekarelik uzun bir cadde. 25 bin metrekarelik arsa alanı üzerinde inşa edilen, ticaretin yüzyıllardır devam ettiği ama son haliyle hem esnafın hem de vatandaşların eleştirilerine maruz kalmış Hamamyolu. Böyle olmasına karşın; 2017 yeni ‘’Arayışlar Girişimi Platformu Derneğinin 13. Kent ve Yaşam’’ ödüllerinde en başarılı tarihsel dönüşüm olarak kabul ettiği, 2019 Türk Serbest Mimarlar Derneği Mimarlık ödülleri kapsamında Yapı Kategorisi Ödülü alan bir cadde Hamamyolu.
İbrahim Karaoğlanoğlu Caddesi ile kesişen, tuhaf bir köprü yapılarak iki yönden açık bir müze oluşturulmuş şehrin ortasında tuhaf bir alan. Bu tuhaf, biçimsiz, gereksiz köprüsü ile eski Hamamyolu’nu sizler de özlemiyor musunuz?
Üzerine; Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından 1. Ulusal Mimarlık akımının nadir camilerinden biri olan "Çarşı Camii" Evkaf adına yapılmış.
Şehirler inşa edilirken ya da yeniden imar edilirken inşaat faaliyetleri toplumun taleplerine göre ama en önemlisi vicdan ve haya duygusuyla yapılmalıdır.
Burada yapılan düzenlemeler, yenilemeler hem tarihi hem de Eskişehir halkını inciten düzenlemelerdir.
Hamamyolu; Odunpazarı belediye başkanı Kazım Kurt'un Eskişehir halkına sunduğu plastik bir güldür.
İnsan; insana baktığı zaman huzur duyduğu gibi şehre bakarken de huzur bulmalıdır. Maalesef Hamamyolu son hali ile insana bu huzuru verememekte.
Şimdi buradan sizlerle Anıt Parka gidelim ve size orada dikkatimi çeken bir şey göstereyim.
Büyük Park yani Anıt Park Tepebaşı'nda Gazi Yakup Satar Caddesi üzerinde yer alan, yaklaşık 70.000 metrekarelik alana yayılan eski Mutalıp Mezarlığı'nın dönüşmesi ile park haline getirilmiş bir bölge. Yunus Emre’nin temsili makamının bulunduğu, şehrin en önemli yeşil alanlarından birisidir burası.
Keşke burası da tıpkı Dede Korkut Parkı gibi olsa. Etrafı duvarlarla çevrili olmasa. Çünkü duvarlar bu alanı içine kapatan, insanların kullanımını zorlaştıran unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Parkın önündeki şu iki kadın ve erkek tuvaletlerinin yönlerinin Kıbleye doğru bakıyor olması beni oldukça rahatsız ediyor. Oysa ki Türk toplumunda Kıbleye doğru ayak uzatılmaz, tuvalet yapılmaz ama maalesef burada tuvaletler Kıbleye doğru bakıyor.
Gözden mi kaçmış dersiniz ya da art niyet olabilir mi? Elbette hayır. Ama muhteşem Türk medeniyetini oluşturan, Türk varlığının değerlerinden kopuk bilinçsizce yapılan bir hizmet olduğu aşikar.
Sadece Kıbleye doğru bakan tuvaletler burada mı karşımıza çıkıyor? O zaman hadi hep beraber hızlıca yönü Kıbleye bakan tuvaletleri içine alan binalara bir göz gezdirelim.
Haller Gençlik Merkezi
1930'lu yıllarda yapılan ve 1998 yılına kadar hizmet veren ‘’Eskişehir'in yaş sebze ve meyve hali’’ Tarihi dokusu korunarak 2001 yılında gerçekleşen dönüşümü ile şehrin içerisinde muhteşem bir yapı olarak karşımıza çıkıyor.
Almanya Çiçek Hali binasından esinlenerek restore edilen ve gençlik merkezi haline dönüştürülen binada ağırlıklı olarak ahşap ferforje ve doğal taş kullanıldığını görüyoruz. Kapalı bir avlu ortasında, oturma yerlerinin, kafeteryaların, restoranların, bar, büfe, hediyelik eşya satıcılarının bulunduğu Haller Gençlik Merkezi’nin istasyona bakan kısmında; yaz aylarında faaliyet gösteren çevre mekanlardan çok daha ucuza hizmet alabildiğimiz, güler yüzlü personelinin konukları keyifle ağırladığı bir çay bahçesinin arasından geçip restorasyon sonrası yapılan tuvaletlerine bir göz atalım. Ben buraya ne zaman girsem; tertemiz, bakımlı, eksiksiz bir ortamla karşılaştığımı ifade etmekle birlikte tuvaletlerin Kıbleye doğru bakıyor olması beni oldukça rahatsız ediyor.
Binalar inşa edilirken, binaların oluşturduğu şehirler meydana gelirken ya da şehirler yenilenirken estetik ne kadar önemliyse kültür ve medeniyet, haya duygusu da bir o kadar önemli olmalı. Neticede bu topraklar dedelerimizin bizlere bıraktığı birer miras. Bu miras sadece topraktan ibaret değil, aynı zamanda haya duygusuyla inşa edilmiş bir medeniyet. Türk tarihinde kamu veya evlerde tuvalet taşları asla kıbleye bakmazdı.
Şimdi hızla Büyükerşen Bulvarı'ndan devam edelim turumuza. 2011 yılının temmuz ayında faaliyete geçen ‘’19 Mayıs Gençlik Merkezi’’ Tepebaşı Belediyesi'nin gençlere sunmuş olduğu güzel hizmetlerden biri.
Gençlerin bir araya gelebilecekleri toplantı salonları ve ücretsiz olarak kullanabildikleri bilgisayar laboratuvarları bulunan Gençlik Merkezi’nin alt katına inip, tertemiz lavabolarına göz gezdirdiğimizde maalesef buranın da tuvaletlerinin Kıbleye doğru olduğunu görüyoruz.
Tepebaşı İlçesi sınırları içerisinde bulunan Vecihi Hürkuş Havacılık Parkı; Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Yerleşkesinin karşısında, 1998 yılında Havacılık Müzesi olarak açık teşhir ile ziyarete açılmıştı. Anadolu Üniversitesi tarafından hizmete sunulan çeşitli tip ve modellerde sivil ve savaş uçaklarının bir arada bulunduğu Park, 2020 yılında Tepebaşı Belediyesi'nin sorumluluğu altına girdi.
Efendim temizlik imandandır. Buranın da tuvaletlerini yeterli derecede temiz olduğunun altını çizerek' maalesef tuvaletlerin Kıbleye baktığını söylemeden geçemeyeceğim. Ama bir müze yerleşkesine alkollü mekan açılması, belediyenin buna izin vermesi, pilot olmak isteyip de olamayan vatandaşlara halk arasında alkolden ‘’pilot olmuşsun’’ dedirtmek için mi verildi? Müze alanında alkollü mekanın ne işi var sayın Ataç?
Haydi gelin şimdi de Behiç Erkin Spor kompleksine gidelim.
Ertuğrul Gazi Mahallesi'nde bulunan ve ulusal demir yollarımıza çok önemli katkılar sunan değerli devlet adamı Behiç Erkin Bey'in isminin verildiği Spor Kompleksi aynı zamanda yarı Olimpik Atatürk Yüzme Havuzu birçok vatandaşımızın spor faaliyetlerine ev sahipliği yapıyor.
Hem Behiç Erkin Spor Kompleksinin hem de Atatürk Yüzme Havuzunun tuvaletlerinin Kıbleye doğru bakması beni oldukça rahatsız etti.
Hazır buraya kadar gelmişken Sazova Parkı'na gitmeden olmaz.
Lakin yol üzerinde bulunan Tapu ve Kadastro 17. Bölge Müdürlüğü'ne de uğrayalım mı? Son derece çağdaş, oldukça ergonomik vatandaşların hizmetine sunulmuş büyük bir yatırım olan tapu Bölge Müdürlüğü tuvaletleri de kıbleye bakmasın mı? Hay ALLAH…
Hemen yakınında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 2. katında bulunan tuvaletin kapılarını açarken epey tedirgin oldum. Tuvalet kapıları kıbleye doğru baksa da çok şükür taşlar yan konularak bu hayasızlık önlenmiş. Ama şunu da unutmayalım Çevre Şehircilik binası oldukça eski bir bina. Sanırım burası da yeni yapılsaydı muhtemelen aynı sorumsuzluk ve hayasızlıkla karşılaşacaktık.
Ve geldik Sazova Parkına.
Masal Şatosu, Korsan Gemisiyle( Tüm Türk Tarihindeki donanma komutanlarına rahmet diliyorum, hırsız korsanlar şöyle dursun) binlerce metrekarelik yeşil alanı ile yaz kış ziyaretçisi eksik olmayan Sazova Parkı'nın tertemiz, üstelik ücretsiz tuvaletlerinin kıbleye bakıyor olması ve mevcut mescidin benim ölçümlerime göre 37 derece kıblesinin şaşmış olması umarım benim hatamdır.(45 derece kurtarıyor, namaz kılınabilirmiş, araştırdım sizler için)
Efendim ben sizden önce hafta içi buraları gezdim ve güzergahımda Tıp Fakültesi vardı ama Sazova'dan ayrılmadan Türk Dünyası Vakfı;’nın şehre kazandırdığı Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi’nin tuvaletlerinin özellikle bina yapılırken buna dikkat edilmesi gerektiğinin altının çizildiği tuvaletlerinin kıbleye bakmıyor oluşu beni ziyadesiyle mutlu etti. Kendilerini teşekkür etmek için aradığımda bu hassasiyetin bina yapılırken iletildiğini söylediler.
Evet hızlıca Tıp Fakültesi’ne uğrayalım ve burada yatan tedavi gören tüm hastalarımıza Allah'tan şifa dileyelim. Burada iki ayrı bölümde tuvalete girdim ve birinin yine kıbleye doğru bakıyor olmasını, diğerinin ise küçük bir açıyla yönünün başka tarafta olmasını gözlemledikten sonra Atatürk Kültür ve Kongre Merkezine geçelim.
Bakın burası 1400 kişilik kapasitesi ile birçok sahne sanatlarına ev sahipliği yapan, Büyükşehir Belediyesi'nin şehre kazandırdığı güzel hizmetlerinden bir tanesi.
Özel izin ile içeri girebiliyoruz. Ben izin aldım buyrun girelim. Şaşırdık mı? Kültür Merkezi….
Evet tuvaletler Kıbleye bakıyor….
Kentpark'a geçelim mi dostlar?
Evet yanılmıyorsunuz Ben burada iki ayrı noktada konteynerdan yapılan tuvaletlere girdim ve bunların da kıbleye doğru olduğunu tespit ettim. Birisi biraz kurtarıyor bu arada.
Peki koskoca Kentpark'ta sadece bunu mu gördük? Hayır elbette öyle değil, yemyeşil bir alan, müthiş bir peyzaj, pırıl pırıl bir park.
Görüyorsunuz ki; bu hassasiyet belediye binalarında dikkate alınmamışken yeni yapılan koskocaman Tapu Bölge Müdürlüğünde de dikkate alınmamış.
Efendim; Türk kültürüne yakışmayan, dini hassasiyetlere yakışmayan, babadan oğula aktarılan yüzlerce yıllık bir alışkanlığın bugün kamu binalarında uygulanmadığını görmek gerçekten üzücü.
Müteahhit firmaların asla iktifa etmediği, mevcut arsalar üzerine maksimum şekilde kullanım alanları oluşturmak istemelerinden dolayı ve bu hassasiyetlerin yok olmasından dolayı, bugün yapılan birçok dairelerin tuvaletlerinin de maalesef kıbleye doğru baktığını tahmin edebiliyorum.
Türkler; İslamiyetten önce çadırlarının kapılarının yönlerini doğuya çevirirlerdi. Kut’ da Kızılelma'da doğuda idi. Çadırların üstlerine açtıkları pencereler ise (Tüynük/ Tündük) sayesinde Göğe bakarlardı. Rabıtaları Gök Tanrıya idi. İslamdan sonra ise çadırların kapılarını (ilk Karahanlılar’da) Kıbleye bakmaya başladı. Göçebe hayatta da, yerleşik düzende de asla kıbleye karşı tuvalet yapmadılar. Bu hürmet Necip Tür Milletinin en önemli hassasiyetlerindendir.
Turumuzu konu ile alakalı bir ayet ve bir de hadis paylaşarak sonlandıralım. Haftaya görüşmek dileği ile hoşça kalın…
“Ey iman edenler! Allah’ın koymuş olduğu sembollere saygısızlık etmeyin.” Maide (5/2)
“Biriniz tuvalete gittiğinde, önünü veya arkasını sakın kıbleye doğru dönmesin!” Buhari, Vudu 11