Alişan Kapaklıkaya “Annemle babam bana danışmadan beni dünyaya getirmişler.” diyerek neşeli bir giriş yaptı hayat hikayesine. “Var”ın olmadığı “yok”un çok olduğu bir dönemin çocuğuydu. O dönemin bir diğer can acıtıcı özelliği de babaların çocuğuna sarılmasının ayıp olmasıydı. Alişan bey de o sarılmadan mahrum kalmıştı ancak babasının onu okutmak için verdiği çabayı, fedakarlığı öğrenince yaraları sarılmış adeta.
Öğretmenlik yapmaya başladıktan sonra ek ders ücreti alır almaz babasına sürpriz olarak o parayı verip onu mutlu etmeye niyetlendi ancak nasip olmadı. “Ben para gönderecektim babam vefat etti param nasip olmadı babama” derken içim yandı. Bu kaybın öncesinde pantolon hikayesi olarak bilinen kardeşini çok acı bir şekilde kaybettiği hikayeyi bilmem de büyük etkendi.
Birçoğumuzun pantolon hikayesi ile tanıdığı Alişan Kapaklıkaya “ Biz kardeş kokusu ile büyüdük, kardeşim 4 gün pantolonumu istedi vermedim, 5.gün verecektim ama traktör altında kaldı.” diye kısaca bahsetti bu hikayeden ve bu acı olaydan çıkarımını şöyle özetledi “Sevdiklerimize hayattayken sevdiğimizi gösterelim”
39 yıllık evlilik hayatının 30 yılı kavga ile geçti ama eşiyle muhabbetlerinden vazgeçmemişler. Neden mi? Yama yapılan pantolonlar, dikilen çoraplar, tamir edilen oyuncaklar ona her şeyin onarılabileceğini öğretmiş. Bu, evliliğe olan bakışını da şekillendirmiş.
Bu evlilikten 3 çocuğu olan Alişan beyin kardeş baba derken bir kaybı da kızı Zuhal olmuş. Şimdi insan soruyor buna yürek nasıl dayanır? O yürek öyle ulvi bir hassasiyete sahip ki bakın bu ölümü nasıl karşılamış: “ Şimdi bakıyorum Zuhal gibi bir sevgi meleğiyle 30 yıl aynı evde yaşama lütfuna erişmişim, ona sarıldığımda cennetin kokusunu tatmışım. Şimdi düşünüyorum Allah yavrumu 30 yaşındayken yanına çağırdı diye isyan mı edeyim, yoksa onun bana hediyesi olan yavrumla bu güzellikleri 30 yıl yaşadım diye şükür mü edeyim...” burada da buruldu yüreğim. Alişan bey, olayların olumlu yanlarının paçasını bırakmayan hepimize ilham olacak nadir insanlardan biri.
Dünyanın birçok yerini gezen ve kültürel yapısını irdeleyen Alişan beyin Türk toplumu için görüşleriyse hepimize kılavuz niteliğinde. Bireyselliğin ağır bastığını aile kavramının öneminin yitirildiğini konuşurken bu konuya “Yabancıların sazıyla bizim türkülerimiz söylenmiyor” yaklaşımını sundu. “Biz duygularımızı tanımayan bastıran bir toplumuz, çocuklara nasihat vermeyin sohbet edin çünkü nasihat mermere sıkılan bir kuş gibidir. Çocuklara ders çalışın demeyin aranızı açar çocuklarınıza hayal kurdurun.” derken de ne güzel rehberlik ediyor ebeveynlere.
Yazımı, kendisinin bir hayat dersi ile bitiriyorum. Eğer bunu çözersek dünyada tüm sorunlar çözülür: “Bir insan kendisiyle kavgalıysa etrafında barışacak kimse olmuyor bir insan kendiyle barışıksa etrafında kavga edecek kimse kalmıyor” İnsanın kendisiyle barışması yolunda başlangıç noktasını kendini sevmek kabul edersek kendini sevme hakkında da açıklamalarda bulundu Alişan bey. Bu kısmını merak edenleri Kanal 26 Youtube kanalında Hayat Okulu programını izlemeye davet ediyorum sizleri.
Eğitimci yazar Alişan Kapaklıkaya yaşadığı acı tecrübelere rağmen hayata umut penceresinden bakmayı ihmal etmiyor. Kendi şarkısını söyleme kararı aldığında onun için yazılmış sözleri biraz değiştirmiş ve şarkının bestesini kendi yapmış sonuçta ortaya çıkan şarkı ise öyle özgün ki dinlemeye bayıldık.