Neden 29 Ekim?

Cumhuriyetimizin 100. Yılını gören bir nesil olarak insana en yakışan yönetim şekli olan Cumhuriyet Bayramını da coşku içerisinde kutladık.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı olan 2023 yılı başladığından bu yana çeşitli kurum ve kuruluşlar, siyaset kurumu 100. Yılı kutlamanın heyecanını yaşadılar.

Bir Cumhuriyet kenti olan Eskişehir de kendine yakışır bir şekilde Atatürk’ün Türk milletine armağan ettiği Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini sürdürürken, en güzel şekilde kutlamaları da gerçekleştirdi.

Bayramın başladığı 28 Ekim günü Vilayet Meydanı cıvıl cıvıldı.

Resmi törenin ardından çeşitli kuruluşlar çelenklerini koyarak Ata’larına saygılarını sundular.

***

29 Ekim günü coşku bir başkaydı.

Resmi dairelerin yanı sıra birçok konut bayraklarla donatılmıştı.

Esnaf dükkanlarını yine Türk Bayraklarıyla süslemişti.

Okullarda öğrenciler düzenledikleri gösterilerle Cumhuriyet coşkusunu yaşadılar.

***

Peki neden 29 Ekim;

Atatürk, bu tarihte ilan etmesinin nedenini 1925 yılında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları esnasında Ankara'da 10 gün boyunca misafir ettiği Fahrettin Altay Paşa'ya açıklamıştır. Fahrettin Altay, 9 Eylül'de İzmir'e giren süvari kolordusu komutanıydı.

Anlattıklarına kulak verelim: Atatürk hep "mazlum bir millet" derdi. Cumhuriyet'in ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir gün Çankaya'da sofra dağıldıktan sonra, "Paşam, benim dikkatimi çekmiştir. Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi. Adana'daki karargâhınızdan Başkent'e (İstanbul'a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman geçti, Cumhuriyet'imizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi' diye sordum."

***

Bunun üzerine Atatürk şunları söylüyor: Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükûmet teslimiyeti kabul etmişti. Hükûmet sarayın, saray da İtilaf Devletleri'nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat, ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir, Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }