“NE OTURURSUN DIŞ KAPIDA GÖR İÇERİDE NELER GEZER”

İki aydır Yunus Emre’den şiir okumamıştım. Birkaç gün önce “Ne Oturursun Dış Kapıda Gör İçeride Neler Gezer. “ adlı şiirini okudum. Şiiri okurken Kur’an ayetlerinden Hud suresi 112’inci ayeti ile Nisa suresinin 135’inci ayeti aklıma geldi. Elbet bu iki ayetin gayesi insana kötülüklerle iyiliklerin durumunu açıklamak... Her şey insan odaklı… Yunus’un şiirlerinde ana tema da insanın dikkatini doğrulara çekmek olmuş.

Bir dost kısa süre önce Japonya’ya gitmiş. O: “Oradaki konuşmalar olumsuzluk değil olumluluk üzere yapılıyor. Örneğin  “Doğruyu söyle. Ne gördünse onu anlat.” gibi.“  yalan söyleme vb. şeklindeki olumsuzluk içeren söylemler lügatlarında işlek değil.” dedi. Böyle bir durum eğitim ve kültür anlayışıyla alâkalıdır. Kalkınmış hangi topluma bakarsanız bakın eğitim ve kültürel bağlamda ileri düzey toplumlardır. Ön yargı ve bağnazlıkları aşmış toplumlardır.

Eğitimli ve kültürlü insanlar ufku açık, takıntısız, sosyal çevresiyle barışık insanlardır. Lafın özeti, eğitimli ve kültürlü insanlar erdemli insanlardır. Erdemli insanlar birbiriyle didişmek yerine dayanışıp engelleri birlikte aşmayı yeğlerler. Eğitim ve kültürü ön planda tutarlar. İlkeleri dürüst davranış ve doğru sözdür. Gelelim Yunus Emre’nin şu dizelerine: “Ne oturursun dış kapıda gör içeride neler gezer. Aç gözlülük saf bağlamış fitne düzer/ Var dediğim yerlerde dur hıkd u hasedi ateşe vur. Samimiyet göster cümleyi vur Yunus yolu yavlak durur.” yaşadığı devrîn koşullarında o öyle demiş. Günümüzde de böyle değil mi?

Dış görünüşe aldanmamak lazım... Bazı muhteşem görünüşlü iç yapılarda muzırlık kol gezer. Bazı virane görünümlü iç âlemlerde bal-kaymak tadıyla doludur. İnsanı yanıltanda dışla için çelişik durumudur. Kur’an sözü Hakk’a inanmış insan içindir. Hak, evrensel bir kavramdır. Hak, herkese söz konusudur. Kur’an’ın ana gayesi hakların hak sahiplerine teslim edilmesidir. Kur’an, hiç kimseye eğri-büğrü ol demiyor. Doğrudan “emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” diyor. Hangi durumda? Bütün münasebetlerde... Kur’an’ın buyruklarına uyan Müslüman özde ve sözde dosdoğru olmaya mecbur. 

Bir yanda Kur’an’a inandım deyip diğer taraftan da Kur’an ahlâkına zıt davranmak Kur’an da nasıl bir vasıfla tanımlandığını Müslümanın doğru tefekkür etmesi lazım! Hud suresinin “…Emrolunduğun gibi dosdoğru ol… Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” 112’inci ayeti hayatın hakikatini anlatır. İsteyen anlar, isteyen anlamaz. Kimse, kimseyi anlamaya zorlayamaz.  Bir başkasına zorla da anlatılamaz. Ancak kişi kendisini zorlar ve isterse anlar.

Davranış berraklığı için Müslüman kendisini Kur’an aydınlığında arınmaya zorlar. Müslümanın belleğinde, elinde, dilinde, işinde ve aşında pislik olur mu? Nisa suresi 135’inci ayette Allah: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti hassasiyetle ayakta tutan kimseler olun…” buyuruyor.  Doğru şahitliğin yerine yalan ve iftira meziyet görülmüşse vay o zaman insanın ahvaline! Kur’an nuruyla aydınlanmış özü, sözü ve gözü ne kirletebilir ki?

Kur’an nuruyla aydınlanmak onun kültürüyle yoğrulmak, eğitimiyle bezenmek ve anlayışıyla bilinçlenmektir. Durum Müslüman için ne denli iç açıcı? Pek çok Müslüman mekruhla müfsit, farzla müstahap, helalle haram arasındaki farkı anlamış değil. Anlamaya da ne kadar istekli olduğu belli değil? İstekleri doğru sorgulamak lazım... Müslüman kendisine neyin ne kadar lazım olduğunu bilmekle mükellef…Tevbe suresi ayet 119’da Allah: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun!” buyruğuna Müslüman ayak uydurmakla sorumlu değil mi?

Japon aklı doğru sözlü olmayı hayatına ihdas etmişse, insanlığın bu durumdan örnek alıp onur duyması gerekmez mi? Evrensel ilkelere muhalefet ne denli doğru bir harekettir. Müslüman için çıkar ilişkileri ne kadar ileri boyutta olursa olsun haklar söz konusu olduğunda hukukun üstünlüğü mihenk taşı rolünde ise endişeye mahal yoktur. Müslümanın doğrulukta herkesten önce, öncü ve örnek olması gerekmez mi?

Doğruluktan sapkınlık güvensizlik doğurur. Güvensizlik husumete yol açar. Husumet, kinleşmeyi körükler. Kinleşme başlayınca özün, gözün ve sözün ayarı kaçar. Müslüman dilini, elini, ayağını, aklını ve sair azalarını doğru ayarla kullanmak zorunda… Müslümanın davranışlarına kirlilik yakışmaz. Kur’an’a göre Müslüman iç ve dış yapısını kirden arındırmaya zorunda... Müslüman haramlarla arasına mesafe koymak mecbur…

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ / 30 HAZİRAN 2022 / Milli irade

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }