Ülkenin en büyük ikinci partisinde kurultay rüzgarları esiyor. Şu sıralar il kongreleri ile meşgul tüm partililer. İzmir’de seçim yapıldı ve yumruklaşmalar gölgesinde yeni il başkanı seçildi. Ankara’da sırasını savdı ve delegeler kendi öz iradelerini (!!!!!) kullanarak seçimlerini yaptılar.
Geçtiğimiz hafta sonunda ise en büyük delege sayısına sahip İstanbul’da seçimler yapıldı ve değişimci olarak nitelendirilen İmamoğlu’nun da desteklediği aday yarışı önde bitirdi.
Sıradan ortalama bir vatandaş olarak bütün bu seçim döneminde meydana gelen büyük çekişmeleri , bağırış , çağırış , yumruklaşmalar ve delegeler ile ilgili yapılan bel altı çalışmaları gözlemlediğimde yaşadığım hayal kırıklığını gizleyemedim.
Bütün bu yaşanan süreçte ekranlarda partililerin hazırlamış oldukları il il hangi adayın önde olduklarını gösteren Türkiye haritalarını gördük. Değişimciler mi önde , yoksa genel merkez mi..?
Yahu insanlar artık bu kısır iç çekişmelerden mutsuz , sıkılmış ve umutsuz bir şekilde olan biteni seyrediyor.
Bu haliyle CHP’nin , kendi seçmenleri de dahil asla başarılı olamayacağını , hatta sahip olduklarını da yitirebileceklerini düşünüyorlar.
Ez cümle , CHP ve teşkilatları şu kongrelerde gösterdiği çabayı genel seçimlerde gösterseydi inanın bana yarışı açık ara önde bitirirdi…
Kemal KILIÇDAROĞLU’nun etrafındaki yöneticiler ve parti yetkilileri , il kongreleri için göstermiş oldukları çabaları genel seçimler için gösterselerdi şimdi Türkiye’nin durumu bambaşka olabilirdi.
Bir yurttaş olarak , bir seçmen olarak gelinen bu noktada en tepedeki muhalefet partisinin ve onun bileşenlerinin yaratmış oldukları bu atmosferden ziyadesi ile rahatsızlık duyduğumu söylemek istiyorum.
CHP her geçen gün Türkiye’nin geleceği adına bırakın “UMUT” olmayı , umutsuzluğun öteki adı oldu seçmenler ve onlara inananlar için…
Değişim , değişim diyerek insanların ağızlarına bir parmak bal çalan memleketin en büyük muhalefet partisi , kendi elleri ile değişimin kapısını bir daha açılmamak üzere kapattığının farkında bile değil.
Yanı başımızdaki Yunanistan’a bakalım. Ana muhalefet partisi Sosyalist “SYRİZA” adlı partinin kurucu lideri , 49 yaşındaki Aleksis TSİPRAS seçimlerde ikinci parti olmasına rağmen , başarısız olunca çekip gitti. Yerine parti üyeleri daha genç olan 35 yaşındaki Stefanos KASELAKİS’i seçtiler.
CHP’nin lideri KILIÇDAROĞLU , Tsiprastan daha da başarısız olmasına rağmen gitmem de gitmem diyor. Bu gitmeyişine de “Gemiyi limana ben çıkaracağım” diye enteresan bir kulp taktı…
Aslında Kılıçdaroğlu’nun ne gemiyi , ne limanı , ne de mevcut fırtınayı önemsemediğini düşünüyorum. Onun tek derdi 31 Mart 2024 yılında yapılacak olan yerel seçimlere yine partisinin başında olarak gitmek.
Daha geçenlerde parti meclisinde yaptığı açıklamada , il başkanlıklarının seçimlerini kastederek , “ben hiçbir adaya yakın değilim” dedi. “Kongreler birer bataklık” dedi. “Ben bu işlere karışmıyorum, benim dışımda gelişmeler” dedi.
Hafta sonu yapılan İstanbul il başkanlığı seçimlerinde yaşanan manzaralar , olayların hiç de Kemal KILIÇDAROĞLU ’nun dediği gibi olmadığını gösteriyordu.
Hem kimseyi desteklemiyorum diyeceksin hem de desteklediğin kişinin “İl Başkanı” seçilebilmesi için dört genel başkan yardımcını kongreye göndereceksin ve sonrasında da ben tarafsızım diyeceksin…!
Buna benzer tarafsız !!!! davranışların aynısını Ankara İl Başkanlığı seçimleri dahil hemen hemen bütün illerde gördük.
İl başkanlıklarının seçimlerindeki (başta Ankara ve İstanbul olmak üzere) listelere göz attığınızda , belediye çalışanlarının birinci derecedeki akrabaları mı dersiniz , il yönetiminde bulunan yöneticilerin akrabaları mı dersiniz , parti milletvekillerinin yakınları mı dersiniz , sanki bir aile partisi gibi hazırlanmış listelerin çoğu…
Amaç hepsinde aynı.
Bütün ipler benim elimde olsun. Ben nereyi işaret edersem delegeler oraya gitsin…!
Ondan sonra da çıkıp başta iktidar partisi AK PARTİ ve diğer Cumhur İttifakındaki partileri eleştireceksin ve hani LİYAKAT diyeceksin..!!!
Hiç mi aklı başında bir partili çıkıp da , “yahu bu yaptığınız nedir kardeşim , doğru değil” diye iki çift laf etmiyor.
Yarın bir gün seçimlerde sandıklar önünüze geldiğinde , o sandıklara sizlerin seçtiği delegeler mi sadece oy verecekler.
Bu kafayla giderseniz elinizdeki sahip olduklarınızı da kaybedersiniz.
Sizin amacınız , Türkiye’nin kaybolmaya başlayan Cumhuriyetin kazanımlarını tekrar eskisi gibi vücuda getirmek ya da İKTİDAR olmak değil.
Sizin amacınız sadece ve sadece sahip olduğunuz “MUHALEFETTE’ki İKTİDARINIZI” başkalarına kaptırmamak…!!!