Dünya, bir dönemin sonuna yaklaşıyor. Pandeminin getirdiği ağır ekonomik koşullar yavaş yavaş geride kalıyor. Kapanma ile birlikte, ticaretin sekteye uğraması, tedarik zincirindeki kopmalar, mal ve hizmet üretiminin durması, ekonomik sistemdeki bozulmalar sonucunda dünyanın enflasyon duvarına toslaması, pandeminin bize yaşattıkları oldu. Ülkelerin ekonomi yönetimlerinin aldığı kararlar ve merkez bankalarının faiz politikaları…, hepsini tecrübe ettik. Ders kitaplarında yer alacak bir dönem sona erdi. Faiz artırımlarından sonra, büyük merkez bankaları peş peşe faiz indirimlerini açıkladılar. Bunda ilk adımı atan (BoC) Kanada Merkez Bankası oldu. Onu İngiliz Merkez Bankası takip etti ve takibi ki Amerikan Merkez Bankası FED de nihayet politika faizi indiriminde yerini aldı. Avrupa Merkez Bankası da dahil, faiz indirimleriyle birlikte, yaptıkları açıklamalarda temkini elden bırakmadıklar. Enflasyon düşmeye devam ettiği sürece faiz indirimleri gelecektir.
Faiz politikasında ayrışan iki merkez bankası göze çarpıyor. Birisi BoJ, yani Japonya Merkez Bankası, diğeri de TCMB. BoJ diğer merkez bankalarının aksi istikametinde, mart ayında faiz artırım kararı aldı. Bunun amacını da zayıflayan para birimi yeni tekrar eski günlerine döndürmek olarak açıkladılar. Bizim merkez bankamız TCMB ise politika faizini 8 aydır üst üste %50’de sabit tutuyor. Yaşadığımız yüksek enflasyon ortamı TCMB’nin faiz kararını doğrudan etkiliyor. Öngörüler TCMB’nin bu ay ya da, 2025’in ilk aylarında bir faiz indirimine gidebileceği yönünde. Biliyorsunuz 2024 yılı için, son enflasyon raporunda beklentiler, yukarı yönlü revize edilmişti. TCMB’nin 2024 yılının ilk enflasyon raporunda beklenti %34 olarak açıklanmışken son raporda bu oran %44 olarak yukarı yönlü revize edildi. Önümüzdeki aylarda gerçekleşecek enflasyon, faiz indirimi kararında net bir yön tayini açısından çok önemli.
Kimse bu kadar yüksek enflasyonla yaşayamaz. Biz de yaşamayız, Ve enflasyon mutlaka öyle ya da böyle düşecektir. Sabit gelirlilerin ücretlerinde, çarşı-pazar fiyatlamalarında önemli sıkıntılar yaratan bu beladan mutlaka kurtulmalıyız. Enflasyonun getirdiği yüksek faiz ortamı, işin bir başka boyutunu da ortaya koyuyor. Yatırıma istihdama, ticarete akması gereken para, yüksek faiz nedeniyle bankalara park etmiş durumda. Üreticinin ve tüketicinin finansmana erişimi zorlaşıp pahalı hale geldiğinde, sanayi üretim rakamlarında, ticaret rakamlarımda, istihdamda hedefler ötelenir. Nitekim, Türkiye, 2024 yılının (3Ç) üçüncü çeyreğinde, bir önceki yıla göre %2,1 oranında büyüme kaydetti. Bu köşelerde hep bahsettim Türkiye, GSYH, büyüme oranı yıllık olarak %5’in altında kalmamalı. Bu performansı hep tutturmalı.
TCMB’den bir faiz indirimi gelecek, burada zamanlaması çok önemli. Faiz indiriminden sonra mevduatta olan TL ve dövizin bir kısmı yeniden tüketime dönebilir. Hedeflenen enflasyonda yeniden yukarı yönlü revizyona gitmemek için, uygun zamana karar verilecektir. Peki TCMB’nin adımları tek başına enflasyondan kurtulmak için yeteli mi? Elbette hayır. Para politikasının yanında, siyasetin, reel sektörün bireylerin üstüne düşenler var. Bu sıralamada bireyleri en son sıraya bilerek koydum. Enflasyonla etkin bir mücadele için, siyaset üzerine düşeni yapıyor diyelim. Reel sektör, mal ve hizmet üretiminde ürün fiyatlandırması yaparken gerçekçi rakamların üstünde planlama yapar ve bu da tüketiciye yansırsa TCMB’nin de, ekonomi yönetiminin de planlarına sekte vurur. Asgari ücrete zam oranı belli olmadan, tahmini bir artış oranını mal ve hizmet fiyatlandırmasına yansıtmak doğru değil. Bu şekilde davranan işletmeler mutlaka tespit edilip gerekli cezalandırılmalar yapılmalı.
Pandemi öncesi dünyada yaşanan bol para dönemi artık geride kaldı. Hiç kimse o günlere bir dönüş beklemesin. Birçok merkez bankasının bilançoları, 2020 yılı öncesi rakamları tekrar görmeyecek. Dünyada para bulmak zorlaştı, maliyetli hale geldi. Bu ülkeler içinde geçerli, bireyler için de geçerli. Bu boyuttan dönüş olmayacak. Ülkemizde bireylerin kredi borç stokuna baktığımızda negatif bir durum söz konusu. Enflasyonist ortamda, “bugün aldım, yarın bu fiyata bulamam” psikolojisi içinde çoğumuz, tüketici kredisi kullanarak, kredi kartından harcayarak, tasarrufları bozarak mal alımına gittik. Bu da enflasyonu biraz daha körükledi. İstatistiklere baktığımızda bireysel tasarrufları az olan bir ülkeyiz. Olmayan parayı da harcayarak gelecek günleri bugünden harcamış olduk, hem de yüksek maliyetle. Ve bu maliyete hep birlikte katlanacağız. Aman harcamalara dikkat!. Tekrar ediyorum, bol para dönemi sona erdi. Büyüklerimizin dediği gibi “ayaklarını yorganına göre uzat” dönemi çoktan başladı. Faizler düşse bile, ki düşecektir, finansal anlamda eski günler çok geride kaldı.