Bu yazımı öğretmenler günü münasebetiyle ilkokul birinci sınıftaki öğretmenim merhum Yunus Özalp’a ithafen yazıyorum. Ona “Öğretmen Kara Yonuz” derlerdi. Ruhu şad olsun. İlkokulu köyümde kendimden yaşça büyük çocuklarla okudum. 1955 Yılı, Seyitgazi’nin Karaören köyünde doğdum. 1960-1961 Eğitim, öğretim yılı birinci sınıfa kayıtsız gittim. Sınıfta uykuya daldığım zamanlar oldu. Öğretmenin tahammülü, hoşgörüsü, okula aidiyet duygusu oluşturma özenini takdire şayan buluyorum. Bu durum pedagojik eğitim kaynaklı olmalı.
İlkokula niçin kayıtsız gittiğimi hâlâ anlamış değilim. Aile öngörüsü mü yaksa çevredeki çocuklara özen mi bilemedim. Her ne ise adıma iyi olmuş. Köyümde herkes, bana “Yonuz Emral” diye hitap ederdi. Adımın Yunus Emre olduğunu 1961-62 eğitim, öğretim yılı ilkokul birinci sınıfa resmen gittiğim gün öğrendim. Sınıfta yapılan ilk yoklamada öğretmen: “Yunus Emre GÜLLÜ” dediğinde tüm çocuklar “Öyle biri yok!” diye, bağırdık. O zaman Yunus Öğretmen, bana: “Yunus Emre Güllü sensin. Senin asıl adın Yunus Emre. İlkokul numaranda 36” dedi.
Okul kaydım köy kütüğünden yapılmış olmalı. Okulda bana “Yunus Emre” denildikçe, halkta Yunus Emre demeye başladı. Anlaşıldığı veçhe okul, öğretmen, okumak ve yazmak insan hayatı için ne kadar değerli. Hâlâ köyümün yaşlılarından “Yonuz Emral” diyenler olur. İlkokula kayıtsız gittiğim yılın sömestri tatilinde karne verilmediğinde epeyce ağladım. Çocuklar başıma toplaşıp beni teselliye çalıştılar. Ağladığımda çocukların o tutumu bana mazlumun yanında olmayı, derdi olanın derdiyle dertlenmeyi, düşenin elinden tutmayı hatırlatır. O günden sonra ağlayanın sorunuyla ilgilenmeyi önemserim.
Ağlayan çocukta olsa, sıkıntıdan ağlar. Marifet ağlayanı susturmak değil derdine derman olmaktır. Adaletten gaye devletin bekası, milletin bahtiyarlığı için mazlumu mağduriyetten kurtarmak, suçluya hakkınca ceza vermektir. Karnemin olmayışına aile bireylerim gülerek: “Karnen olmadığına değil okula aldıklarına sevin” dediler. Ertesi yıl sınıfın gözde öğrencilerinden oldum. Öğretmenimiz sınıf tahtasını boyamak istediğinde para verip beni Kara Kuddusi’nin bakkal dükkânına 15 yumurta ile bir paket siyah viktorya kumaş boyası almaya gönderdi. Bu alışverişi maksada uygun yapmam her zaman özgüven ve medeni cesaretime örneğim oldu.
Türk köylüsü, Türk dili literatürü dışında bazı isim ve kelimeleri yöresel dille kullanır. Bu durum Türk köylüsünün dil kültür zenginliğidir. Kelimeler de doğar, gelişir ve ölürler. Bazı köylerde Yunus’a Yonuz, Ömer’e Omar, İsmail’e Ismeyıl tarzında hitap ederler. Afyonkarahisar’a Gareser, Şehir’e Şeher, Ankara’ya Angara, İstanbul’a İstanbol denildiği gibi.
İnsan için okuyup yazmak sosyoekonomik güçtür. Cehaletin panzehri okumak ve yazmaktır. Okumak ve yazmak insanın ufkunu açar. Neyi ne zaman bilmesi gerektiğine katkı yapar. İletişim doğruluğu sağlar. İnsana bu değerleri kazandıran öğretmendir. Dinsel açıdan okumak ve yazmak dua ve ibadettir. İkra’ suresinde Allah’ın ilk emri olan “Oku!” dur. Devamında “…İnsana kalem ile öğretti… Sakın okumaktan vazgeçme.” ayetleri uyarı ve ibadet emridir. Tâ-Hâ suresinde Allah: “De ki:-Ey Rabbim ilmimi artır.” ayetinin gayesi bilimi işaret, dua ve ibadettir.
Köyümden, kentimden ve ülkemden yetişmiş öğretmenler ile kendini eğitim, öğretim hizmetine adamış tüm dünya öğretmenlerinin “Öğretmenler Günü” kutlu olsun! Öğretmene, yakışan değeri verenlere selam olsun! Bir toplumun ilkel ya da medeni oluşu öğretmene takındığı tavırdan bellidir. Öğretmenine saygısı olmayanın annesine, babasına dahi saygısı olmaz. Saygısız toplumlarda huzur, güven, uzlaşı, hoşgörü olur mu? Okul, ailenin büyütülmüş hali olarak toplum nezdinde kabul görmedikçe o toplum birbirine kin ve nefretle yaşar.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!
Yunus Emre GÜLLÜ -25 KASIM 2023 / Milli irade