Uzun bir süre tartışma konusu olan bu durum tarafların birbirilerini sorumlu tuttuğu bir perspektifle ilerledi. Belediye, topu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne atıyordu.
Müdürlük ise yıkılması gereken yerlerle ilgili zaten tespit çalışmalarını yapmış, belediyeye ilgili yazıyı da göndermişti. CHP İl Başkanı bu konuyla ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nü göreve davet edip, sorumluluğunu yerine getirmeyenleri istifaya davet etmişti.
Kısaca CHP İl Başkanı da dahil olmak üzere CHP’liler bu kaçak yapılarla ilgili süreçte yıkım yetkisinin kendilerinde olmadığını söyleyip siyaset yapıyorlardı.
Yapılan siyaset yalnızca mevzuat siyasetinin de ötesinde biraz da iç bürokratik yapıların da siyaset sürecini tanzim etse de günün sonunda ilgili alandaki kaçak yapıların yıkım işlemine Odunpazarı Belediyesi başladı.
Özellikle belediyenin bu süreçteki yetki alanını bütünüyle başka bir kuruma yüklemesi salt bir siyaset değil gibi görünüyor.
Demek ki buradaki sorumluluk Odunpazarı Belediyesi’ne aitmiş.
Madem Odunpazarı Belediyesi bu kaçak villaları kendisi yıkacaktı. O halde neden kamuoyunda gereksiz tartışmaların zeminini hazırladı?
Ya da daha doğru soruyu soralım…
Belediye yetkiyi neden “üstlenmek” istemedi.
Belki de belediyenin kendi iç siyasetinde buradaki kaçak villalarda kaçak dövüş siyaseti izlemesi gerekiyordu.
Kim bilir!
****
Avrupa mı bize muhtaç, biz mi Avrupa’ya?
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg veda konuşmasında Türkiye’nin rolünden bahsetti.
“Avrupa’nın Güneyi’nin Türkiye olmadan korunmasız olduğunu” söyleyen Stoltenberg, Türkiye’nin stratejik önemine dikkat çekti.
Evet, bu durum Türkiye’nin elindeki ciddi bir koz olarak görülmesi gerekirken Avrupa Birliği’ne katılma ihtiyacı yalnızca acizlikten başka bir şey değil.
CHP Genel Başkanı Özgür Özelin bir konuşmasında Avrupa’ya katılıp oranın ekonomisi gibi kuvvetli bir noktaya geleceğimizden bahsetmesi, nereden bakılsa tutarsızlık.
Nereden bakılsa Türkiye’yi idrak edememezlik.
Sanki biz Avrupa’ya muhtaçmışız gibi çizilen imajlar büyük bir basiret eksikliği.
Elimizde tüm dünyanın da kabul ettiği düzeyde stratejik ve konvansiyonel etkimiz varken, Avrupa Birliği’nin gün geçtikçe dağılmaya daha da yaklaştığı günlerde Avrupa hayallerini yeniden piyasaya sürmenin hiçbir mantıksal açıklaması olamaz.
BRICS gibi ve gelecek dönemlerdeki dünya konjonktürünü daha farklı bir yapılandırmaya sokabilecek oluşumların niteliğinden bahsetmektense ya da elimizdeki avantajlı durumlarla denkleme dahil olan değil denklemi kuran bir ülke olmaktansa hala kısır Avrupa hayallerini siyaseten satmaya çalışmak modası geçmiş yıllarda kaldı.
Tüm dünyanın farkında olduğu bir konudan bizim muhalefetimiz fazlaca uzak.