Meydana gelen depremler başta Kahramanmaraş ve Hatay olmak üzere Diyarbakır, Adana ve Elazığ üçgeni içerisinde 11 ilimizde etkili oldu, deprem sırasında maalesef on binlerce vatandaşımız hayata veda etti. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyoruz.
Deprem, yeryuvarının yaşanabilir bir gezegen olabilmesi için gerekli olan Jeolojik süreçlerin kontrolünde olan doğal bir olaydır. İnsanoğlu var olmadan milyarlarca yıl önceden günümüze değin iç ve dış dinamikleri ile uyum içerisinde yaşanabilir bir gezegen olan Dünya’nın doğasını anlamadan onun üzerinde yaşamak isteyen insanoğlu, depremi afete çevirerek onu suçlamaya devam etmektedir. Asırlardır depremlerin gölgesinde yaşamış, buna rağmen bir daha hiç deprem olmayacakmış gibi gelişi güzel büyümeye devam eden kentlerimiz, büyük depremler ve bedelini ödeyen hayattan koparılan insanlarımız… Tarihsel dönemde de aynı durum, 27 Aralık 1939 Erzincan Depremi (Ms:7.9), 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi (Mw:7,5), 23 Ekim 2011 Van Depremi (Mw:7.2) ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri (Mw: 7.7 ve 7.6) de aynı durumları hep beraber yaşadık. Yerbilimlerinin en önemli prensibi, “Geçmiş Geleceğin Anahtarıdır” sözü, geçmişte meydana gelen jeolojik süreçlerin gelecekte de meydana geleceğini söyler, geçmişi araştırarak geleceği öngörebilirsiniz der. Dolayısıyla, deprem ve afet gerçeğini artık hepimizin tereddütsüz olarak önemsemesi ve deprem zararlarını minimuma indirebilmek adına çok disiplinli çalışmaların yapılması en önemli konulardan birisidir. Doğal olan depremdir, doğal olmayan ise afettir. Depremleri önlemek mümkün değildir, ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkündür ve bizim elimizdedir. Günümüz bilgi düzeyi depremlerin olacağı yerleri ve yaratacakları etkiyi büyük bir doğrulukla tayin etmeye imkân tanımaktadır. Son yaşadığımız Kahramanmaraş depremleri bizlere, kentsel dönüşümün binadan değil zeminden başlaması gerektiğini bir kez daha göstermiştir.
Eskişehir Özelinde Deprem Riski
Eskişehir İli nüfus ve sanayileşme açısından ülkemizin en önemli büyük şehirleri arasında yerini almaktadır. Sunduğu doğal ve ekonomik zenginlik Eskişehir İli’ni göç alan bir kent konumuna getirmiştir. Bu anlamda nüfusu yıllara göre sürekli artış eğiliminde olan İl merkezi nüfusu, 2024 yılı sonu itibariyle 1 milyona dayanmış durumdadır. Eskişehir İli, kalabalık nüfusunun yanı sıra, ülkemizin sanayileşme anlamında başı çeken lokomotiflerinden bir tanesidir. Marmara, İç Anadolu ve İç Ege Bölgeleri arasındaki geçiş özelliğindeki konumu ile ekonomik anlamda bir çekim merkezi halini almıştır. Nüfus ve sanayi odağında ortaya çıkan durum tespiti deprem riski anlamında Eskişehir Fay Zonu’nun üzerine Kurulu olan Eskişehir ve çevresinin yerleşime uygunluk açısından yeniden değerlendirilmesini zorunluluk haline getirmektedir.
Son yıllarda uzmanlar tarafından yapılan analiz ve yorumlar Türkiye Diri Fay Haritası’nda belirtilen fay aktivitesinin gerçekliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Eskişehir merkez ve İnönü gibi birçok yerleşim alanı doğrudan Eskişehir Fay Zonu üzerinde ya da taşıma gücü düşük alüvyal zeminlerin üzerine yerleşmiş iken, son zamanlarda ortaya konulan bilimsel veriler sanayi bölgelerinin de benzer tehdit altında olduğunu göstermektedir. İlgili faylar boyunca en önemli risk, doğrudan yerleşim alanlarını, sanayi ve mühendislik yapılarını katetmelerinden dolayı, büyük depremler sırasında oluşacak yüzey kırıklarına bağlı gelişecek hasarlardır. Bu anlamda günümüzde halen daha tartışmalı olan fay kollarının imar planlarına esas ölçeklerde yerleri net olarak belirlenmeli, bu fayların deprem davranışları (ne büyüklükte deprem üretecekleri, deprem tekrarlanma periyodları ve bir sonraki depremin gerçekleşme zamanı gibi olası senaryolar) bilimsel yöntemlerle ortaya konulmalıdır.
Eskişehir özelinde bir diğer önemli problem ise kent merkezinin üzerinde yerleştiği zayıf zeminin depremler sırasında oluşturacağı yüksek risktir. Yalnızca kent merkezini kateden faylara bağlı değil uzak kaynaklı depremler sırasında da olumsuz davranış sergileme olasılığı oldukça yüksek olan zemin davranışı, net olarak anlaşılmalı ve gerekli zemin iyileştirmeye yönelik önlemler alınarak planlama devam ettirilmelidir. Sonuç olarak, 6 Şubat 2023 depremlerindeki gibi on binlerce can kaybı ve milyarlarca dolarlık ekonomik kayıplarla bir daha karşılaşmamak için, afete dirençli bir Eskişehir için, hep beraber bilimin ışığında yürümeliyiz.
Aynı Acıların Bir Daha Yaşanmaması Dileğiyle...