Kişisel gelişimin ustalarından psikolog ve akademisyen rahmetli Doğan CÜCELOĞLU , bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve ;
--bu ekmeğe basabilecek birisi var mı ? diye sormuş salondakilere. Hiç ses çıkmamış tabii.
Cüceloğlu ;
--sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim , diye devam etmiş. Salondan yine çıt yok.
Fiyatı arttırarak 5000 dolara kadar yükseltmiş. Bu sırada salonda bulunanlardan birisi ;
--hocam isterseniz 500 bin dolar ver , yine bize o ekmeği çiğnetemezsin , boşuna uğraşma ! , demiş…
Doğan hoca salona dönmüş ve eklemiş ,
--işte bunun adına eğitim’de “DEĞERLER” eğitimi derler , demiş.
Ne kadar enteresan değil mi ?
Para vererek ekmek çiğnetebileceğiniz insan sayısı yok denecek kadar azken , günümüzde bedavaya “YALAN SÖYLEYEN , BAŞKALARININ HAKKINA TEVESSÜL EDEN , DEDİKODU YAPAN , ADALETİ AYAKLAR ALTINA ALAN , RÜŞVET ALMADAN İŞ YAPMAYAN….” insan sayısının bu kadar çok olması garip değil mi.?
Biz hangi ara bu hale geldik.?
Bir zamanlar toplumun değer yargılarını anlatan onlarca kelimeler uçuşurdu dilimizde…
--Komşusu açken tok yatan bizden değildir,
--Kul hakkı yemek inananlar için en büyük günahlardandır,
--Yine inananlar için (Nisa.58) , “Allah size , emanetleri mutlaka ehline vermenizi emrediyor”
--Hz.Ömer’in , “ Adalet mülkün temelidir” sözü vb…
Halk tarafından kabul edilen yukarıdaki gibi , gerek kutsal gerekse de herkesin diline pelesenk olmuş ve içerisinde olumlu davranışları barındıran daha bir çok örnek verebiliriz.
Aslında baktığınızda halk olarak özellikle felaketlerde et ile tırnak gibi birbirimize sıkı sıkıya sarılmasını çok iyi beceriyoruz.
Bunun en yakın tecrübesini 6 şubat depreminde verdik. Hatırlasanıza deprem bölgesine yardım yağdı. İnsanlar oturdukları yerde bir şeyler yapabilme gayretinin içerisinde adeta yardım seli olup yağdılar…
Her ne kadar daha bir kısmının toplanamadığını söylense de !!!! , TRT’de milyarlarca TL yardım toplanmadı mı…?
Ya da , dağlarda , kırsalda vatanın bölünmez bütünlüğü için teröristlerle mücadele ederken vatan toprağına düşüp şehit olan bir askerimiz olduğunda hep beraber sokaklara düşüp “ŞEHİTLER ÖLMEZ BU VATAN BÖLÜNMEZ” diyerek avazı çıktığı kadar sesini yedi düvele duyuran yine bu vatanın evlatları değil mi.?
Bir Milli maç olduğunda ellerimize bayrakları alıp caddeleri , mahalleleri bayram yerine çeviren yine bizler değil miyiz.?
Halk olarak artık bir takım önemli kurumlara karşı güvenimizi yitiriyoruz. Yani işin özü “BİZ” olma kültürünü yavaş yavaş kaybediyoruz.
Bu çok tehlikeli bir durum. Kısa vadede belki rahatsız edici bir konu gibi gözükmese de orta vadede vatandaşın DEVLET’ine karşı güvenini kaybetmesine neden olacağı kanaatindeyim.
Adaletin , liyakatin , güvenliğin , düzensiz göçmen politikalarının , yolsuzlukların , yaşam koşullarının , yani topyekün kötü gidişin önlenememesi , zamanla halk üzerinde önlenemez bir deformasyona yol açtığı aşikardır.
Özellikle geleceğimiz dediğimiz gençlerimizin Devletine olan güvenlerinin sarsılarak , çareyi gelişmiş ülkelerde arayarak teker teker vatanlarını terk etmeleri , öyle “GİDERLERSE GİTSİNLER” diyecek kadar basit bir söylem değildir kanımca.
Tepeden tırnağa yenilenmeye , reforma ihtiyacımız var. Kaybolan güvenin , değerlerimizin tekrar eskisi gibi tesis edilmesi için önce en tepedeki !!!! kurumların üstlerine düşenleri yerine getirmeleri kaçınılmaz.
Bu o kadar da zor değil aslında…!
Birkaç adımda bakın görün her yer gül bahçesine döner.
Tekrar “BİZ” olmak için önce “DEVLET BABA”…
Zaten “BİZ” im kültürümüzde önce “ EVİN BABASI” örnek olmaz mı.?
Evin çocukları açken “EVİN BABASI” rahat ve şatafatlı hayat sürebilir mi.?