Ali Yüksel, 1946’da Eskişehir’in Çifteler ilçesine bağlı Körhasan köyünde doğmuş. Duayen, rol-model bir insan… İlkokul, orta ve liseyi Eskişehir’de okumuş. Evvelden ahirini planlayan akıllıya söze ne hacet… İş hayatını askeri okula gitmekle belirlemiş. Çalışma hayatında iş ahlakını üst düzeyde tutmuş. Sadakat ve vefaya özen göstermiş. TSK ’inden emekli olmuş. Aktif güreş yapmış. Milli kokartlı hakem olmayı başarmış. Mazlumun yanında olmuş, mağdurun elinden tutmuş gönüllere güzellik işleyen bir nakkaş…
İlk okuduğu kitapların birincisi Dünya Para Politikası, ikincisi Kadın Doğum Kontrolü ve üçüncüsü de Yahudi adlı kitap olmuş. Daha sonra yüzlerce kitap okumuş bir kitapsever. Türkçeyi usulü, üslubunca güzel konuşan, meramını yerli yerinde ifade edebilen bir yetenek… Vücut dili denilen hâl dilini feraset ve liyakatince kullanan bir şahsiyet… Çok yönlü yetişmesinde beraber bulunduğu rol model insanları işaret ediyor. 1993 Yılından beri tanıdığım Ali Yüksel toplum yararına rol model insanların yetişmesine katkı sağlamayı kendisine görev addetmiş. Adap erkâna dikkatliyle örnek bir insan...
Ali Yüksel çocukken abisinin: “El sofrasına el uzattığında lokmaların küçük olsun.” tembihinden etkilenmiş. Bu tembih, herkese şamil değil mi? Abisi, onun öyle davrandığından ya da davranacağından değil davranılması gereken tarzı küçük yaştaki kardeşe tembihi üzerine vazife bilmiş. Kâğıtsız, kalemsiz denilen eğitim bu tür davranışlardır. Ali Yüksel: “Dedem: “Oğlum, karşıdaki insanı tanıman için sana bir ölçü. Bir vesile aranızda bölüştürülmesi gereken ekmeğin taksimini ona bırak. Payın büyüğünü sana verirse o kişiden ayrılma. Azını sana verirse ondan uzaklaş. O, seni birkaç lokmaya satabilir.” derdi.” diyor.
İşverenin vefası, iş görenin sadakati iş ahlakının mihenk taşıdır. Mayasında sadakat ve vefa olmayan işin iş ahlakı neye yarar? Ali Yüksel lafı sözü dinlenen, sofrası açık müşfik bir değer. Sohbetimiz sırasında hikmetten söz açıldığında hikmeti: “Hikmet bir işi tam zamanında, tam yerinde, tam yapmaktır.” şeklinde ifade etti. Çalışma hayatıyla alakalı iş ahlakını dile getirirken kıssadan hisse misaliyle anlattığı ibretli hikâye manidar. Bu güzide hikâye iş dünyasına sadakat ve vefa bağlamında iyi bir kıstas…
Toplumsal yaşamda yaralı ya da zararlı işler yapmak konusunda insanın yaratılışındaki hikmeti, hikmetinden sual olunmayan Allah Hud suresi 7 ile Mülk suresi 2’de insanlığa hitaben: “…Hanginizin daha yararlı işler yaptığınızı denemek için hayatı ve ölümü yarattığını...” beyan buyurmuş. Ne hazin ki, malum ve meçhul nedenlerden ötürü pek çok insan şerde yarışanlar güruhunda yer almayı kendisine yakıştırabiliyor. Toplumsal fayda sağlamak gayretinde olanlara ne mutlu! Toplumsal huzura, uzlaşıya, barışa katkı verenler elbet ilahi takdire mazhar olacaklar. Herkesin yaptığı sonunda kendisinedir.
Ali Yüksel, şu veciz hikâyesinde : “Bir inşaat ustası, çalıştığı müteahhidin işinde zafiyet göstermeden çalışmış. Yeri gelmiş amele, yeri gelmiş usta yeri de gelmiş müteahhit gözüyle işini yapmış. İşlerini hep alıcı gözüyle ikmal etmiş. Yıllar sonra emekli olmuş. Emekliye ayrılırken patrona artık çalışmayacağını minnetle bildirmiş. Patron: “Ustam! Emek ve sadakatin için müteşekkirim. Bize katkın çok... Senden son kez bir isteğim var. İşte arsa. Bu arsaya villa gibi bir bina yap. Binayı yaptıktan sonra dilediğini yap.” demiş.
Usta, patronun istediği binayı yapmış. Ne hikmetse öncekilere gösterdiği ihtimamı gösterememiş. İnşaat tamam olduğunda inşaatın anahtarlarını götürüp patrona: “Efendim, istediğiniz binayı yaptım. Anahtarları teslim.” dediğinde, patron: “Bu anahtarlar bize değil sana lazım! Bu bina bizim, sana hediyemizdir.” demiş. İş görende sadakat, işverende vefa olduğunda iş ilişkisinde cefa olur mu? İşveren ve iş görenlerin kulağına küpe olacak ders değil mi?
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi gibi bazı STK’larda sosyal sorumluluk projelerinde görev almış Ali Yüksel: “Sosyal sorumluluk projelerinin en önemli öğesi sevmek ve sevilmek ilkesidir. Sevmenin boyutunu seven bilir ama sevilen sevildiğinin dozunu bilemediği gibi devamından da emin olamaz.” dedi.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!
Yunus Emre GÜLLÜ - 06 NİSAN 2024 / Milli irade