Eskişehir' de görenlerin ürperdiği resim

Merhabalar Sevgili dostlar.
Geçen haftaki yazımızda şehrin muhtelif yerlerinde belediyeye ait binaların tuvaletlerinin kıbleye doğru olduğunu görmüş ve bu durumun hem Türk kültür ve medeniyetine hem de İslam tasavvuruna aykırılığından bahsetmiştik. Umarım burada gereken tadilat yapılır.
Bir şehrin binalarının mimarisinin,  parklarının, yollarının, sosyal donatılarının anlattığı şey aslında o coğrafyada yaşayan insanların, dilinin, zarafetinin, huyunun, kültürünün anlattıklarıdır. Diline yabancılaşan insanlar, kültürüne de yaşadıkları şehire de yabancılaşırlar ve bu yabancılaşma zaman içerisinde kozmopolitik bir yapıya dönüşü. Sokakların, parkların, okulların temizliği, bakımlılığı hem o şehirde yaşayan insanların kültürü hem de idaresinin liyakat sahibi, sorumluluk sahibi olup olmadıklarını da gösterir bizlere. 
Bu hafta turumuzu sizlerle gerçekleştirirken;  ben muhtemelen çok uzaklarda olacağım.
Sizlere bu hafta yazım; Batı Karadeniz'den, milattan önce binli yıllarda ‘’Paflogonyalıların’’ yaşadığı ve uzun yıllar Paflonya diye anılan coğrafyanın bir bölümü Safranbolu'dan yazıyorum. Efendim bendeniz eğitimine uzun süre ara verdikten sonra Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde okumaya başladım. Hafta içi git-gellerle biraz Safranbolulu olduk diyebilirim. Kısacası şunu söylemeliyim; şehir ve medeniyet köşesi yazarken bu konulara ülkemizde en çok katkı sağlayan Sadettin Ökten Bey'in isminin verildiği bir seminer salonunu görmekten ayrıca mutlu oldum üniversitede. Bu münevver kişiliğin adının, okuduğum okulda yaşatılıyor olması beni çok mutlu etti. Ayrıca Dekan Yardımcısı Prof.Dr Mustafa İnce'nin zarafetini de anmadan geçemeyeceğim.
Safranbolu’ da sahibi Eskişehirli bir konak…
Biraz da kaldığım yerden bahsedeyim sizlere. Kaldığım konak 1860 yılında yapılmış, Anıtlar Kurulu’na bağlı, 7 odalı, ismi Paflogonya Konak Otel. Buranın sahibi Eskişehir'in iş adamlarından Burak kök'e ait. Yolunuz düşerse efendim Eskişehirli bu dostun konağında kalmanızı dilerim.
Evet şimdi Eskişehir’e dönelim ve turumuza başlayalım artık.
Bu hafta sizlerle şehrin duvarlarında gelişi güzel, alelade kimler tarafından yazıldığı belli olmayan duvar yazılarından bahsedeceğim. 
İnsanlık tarihi var olduğu günden bu güne; birbirleri ile iletişim kurmanın farklı yollarını denemişler. Kimi zaman ipliklere düğüm atarak haberleşmişler, kimi zaman borulara vurarak. Kimi mağara duvarlarına resimler yazarak, kimileri devasa tabletlere kazıyarak. İdari gücün toplumlara aksetmesinin yegane yolu olmuş duvara kazınan semboller.
Göktürkler’in devlet kurma sürecine dayanan, Orhun Yazıtları Türklerin sadece kılıçlarıyla değil, aynı zamanda dilleriyle de tarih sahnesinde etkili olduklarının . bir kanıtı olmuş. Kül Tigin ve Bilge Kağan’ın hükümdarlıkları döneminde dikilmiş üç adet büyük anıttan oluşan yazıtlar, Kültigin Anıtı, Bilge Kağan Anıtı ve Tonyukuk Anıtı isimlerini taşıyor. Bu yazıtlar, Türk dilinde yazılmış ve Türk kültürünün çeşitli yönlerini yansıtan metinlerlerden oluşuyor. Selam olsun atalara ve Turan ellere o vakit.
İnsanlar dillerini, resime, yazıya dökmeye başladığı andan beri de çeşitli metaryaller kullanmışlar, kimi zaman paçavralara, otlardan oluşan sıkıştırılmış kağıda benzer formlara ama en çok da duvarlara…

İnsanlık tarihine de ışık tutan bu eylemler zaman içerisinde yaşanılan yüzyılın gerçeklerine, toplumsal olaylara göre de kullanılmaya devam edilmiş. Öyle ki; binlerce yıllık yazıtların, çeşmelerin, külliyelerin üzerine sprey boya ile adını yada aşkını yazar hale gelmiş insanoğlu!!!
Amerikan çocukları tarafından gerçekleştirilen, Türk Devletinin mukaddes ordusu içine yerleşmiş bir takım rütbeli sözde subayların 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirmesinin öncesinde ise; politik yazılara malzeme olmuş duvarlar. Öyle ki; bulunduğunuz lokasyonun kimler tarafından kontrol edildiğini anlamanıza yardımcı olacak bir emare olarak yerini almış duvarlarda sloganlar.
Kimi zaman ‘’Türkeş!i gördüğün yerde vur’’ talimatı kazınmış duvarlara, kimi zaman da Bahçelevler mahallesinde ‘’Boykot var’’ yazarken 19 yaşındaki Nihat Aksu’nu  şehit edilmesi ile sonuçlanmış.
O gün Bahçelievler, Bağlar, Yıldıztepe’de ideolojik sloganların yazıldığı duvarlar şimdilerde de boş kalmıyor. Kısmen ideolojik olmakla birlikte cinsel içerikli,adaba edebe aykırı cümlelerin, isyankar haykırışların anlatıldığı birer yazı tahtasına dönmiüş durumda duvarlar. Resimlerle de anlatan var derdini. Kimi zaman özene bezene yapılan rengarenk resimler kimi zaman da alelacele yapıldığı belli olan, yapanın da tam olarak ne anlatmak istediğini bilmediği anlaşılan karalamalar.
Bunlardan biri de hafta içi sosyal medya hesaplarımda paylaştığım ve çok fazla tekrar gönderi ve yorum alan Esogü yakınlarında, tramvayın son durağında bulunan elektrik trafosundaki itici, korku ve şiddet uyandıran, alnında bir haç işareti olan insan yüzü idi. Neyse ki paylaşım sonrasında burası boyanarak temizlenmiş.
Duvarlara izinle resimler yapılabilir, kontrol edildikten sonra insanlar buralara resimler yapabilir. Ama gelişi güzel din, kültür, ahlak kurallarına uymadan yapılan her resim medeniyetimize zarar verdiği gibi insanları da tedirgin etmekte. Cinayetler, ayinler, gençleri sapkınlıklara iten, teşvik eden sembollere asla müsaade edilmemeli.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızda ‘Cumhuriyet ve Sanat’ temalı ilk Graffiti Şenliği  Adalar’da gerçeklecek. Bu tür etkinlikler insanların faaliyetlerini yasal zemine taşıması açısından önemli. 
Efendim uzaktan düzenlediğimiz turun sonuna geldik. İnşallah haftaya bugün daha kapsamlı bir turla sizlerle olacağım. Kalın sağlıcakla.
 

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }