Doğup büyüdüğümüz ya da yaşadığımız yeri bize şairler yazdıkları şiirlerle, yazarlar anılarıyla, romanlarıyla, ressamlar resimleriyle, fotoğrafçılar fotoğraflarıyla sevdirirler. Araştırmacı yazarlarda yaşadığımız yerin dününü, bizden önce yaşayanların yaşadıklarını araştırıp anlatırlar. Böylece yaşadığımız yeri tanırız. O zaman yaşadığımız yeri tanıdımız kadar bizim olur. Bizde onun bir parçası oluruz. Kent bilinçi, hemşerilik dediğimiz de budur aslında.
Eskişehir üzerine yazılmış şiirler, yazarların anıları, ressamların resimleri şimdiye kadar bir araya getirilmemiş. Eskişehir üzerine kitaplarda hep çevre incelemesi denilen kısa bilgilerle tarihi, coğrafyası, nüfus hareketi, idari yapısı gibi bilgiler veren kitaplardır. Onlarda iki elin parmaklarıyla sayılabilinecek kadar azdır.
Eskişehir araştırmaları, Eskişehir’de üniversitelerimizin kurulması ve orada tarih bölümlerinin açılmasıyla başladı. Bu gün çok sayıda kitaplık oluşturacak kadar Eskişehir araştırmaları kitapları yazılıp yayınlanmaktadır. Bu araştırmacılarımızdan birisi de Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin Tarih Bölümü mezunu tarihçimiz Çağhan Sarı. Onu Rıdvan Aras ile beraber yayınladıkları “Gel Dosta Gidelim Gönül” adlı Yunus Emre’nin mezarı ve nakilleri kitabıyla tanıdık.
Çağhan Sarı Eskişehir’in üretken tarih araştırmacılarımızdan. Şimdi onun “Eskişehir’in Demokrasi Serüveni (1946-1960)” kitabını okuyorum. 274 sayfalık kitap. Kitabın sonunda günün gazete küpürleri, fotoğrafları gibi eklerde yapılmış. Çağhan Sarı bu detaylı ele aldığı kitabında Eskişehir’in demokrasi serüvenine girmeden önce Eskişehir’in eski çağlardan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar tarihsel sürecini de anlatmış.
1946, Cumhuriyetimizin kuruluşunda çok partili demokrasiye geçisimizdir ve 1946 seçimleriyle demokrasi serüvenimiz başlar. 1960 yılında 27 Mayıs askeri müdahalesiyle lekelenerek ve dönemin Başbakanı, Dış İşleri Bakanı, Maliye Bakanı idam edilerek acılarla kapanır. Bu kitapta yakın tarihimizden önemli bir kesiti, partilerini görüyoruz. Hatta 1946’da başlayan bugüne gelen ülkemizdeki ayrışmayı da görüyoruz.
Çağhan Sarı 1989 yılında İstanbul’da doğdu. 2013 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Aynı üniversitede Pedagojik Formasyon Sertifika Programını tamamladı. 2014 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim dalında Tezli Yüksek lisans programına başladı.2019 yılında Prof.Dr. Bülent Bakar’ın danışmanlığında “Eskişehir’de Siyasi Hayat 81946-1960)” başlıklı Yüksek Lisans teziyle bilim uzmanı oldu. Halen Özel Acarkent Doğa IB Anadolu Lisesinde Tarih öğretmenliği yapıyor.
Şairlik emek ister
Ülkemizde şiir yazma doğal yeteneğimiz. Aziz Nesin’in “Her dört kişiden beşimiz şair” dediği gibi, her yaşta insanımız şiir yazıyor. Ben buna her sokağımızda, hatta her apartmanımızda bir şiir yazanımız ya da şairimiz vardır diyorum.
Sık sık yazılarımda, konuşmalarımda şiir yazanla şairi ayırıyorum. Çünkü şair olmak için günümüzde donanımlı olmak gerekiyor. Şiir yazan ise bir heves kendisinde yetenek görüp duygularını, gözlemlerini kağıta dökendir. Çoğuda bir zaman sonra hevesini alıp vaz geçip şiiri bırakanlardır. Aralarında defterler dolusu yazanlar vardır. Şiir sanatı nedir, kültürünü nedir? Demeden, öyle ki “Etkilenmemek için hiçbir şairin şiirini okumuyorum” bile diyenlerdir.
Şiir yazıp da şair olmak isteyenin evinde, bir tane bir tane satın aldığı şiir üzerine yazılmış kitapları, ünlü şairlerin şiir kitapları, şairlerle yapılmış röportaj (Konuşma) kitapları, şairleri tanıtan inceleme kitapları, antolojiler olması, onları bir şeyler öğrenmek için okuması gerekir. Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun dediği gibi o kitaplarla “Çalışacaksın oğlu çalışacaksın” sonra da denemeler yapacaksın! Yoksa şairler gökten zembille inmemişlerdir. Yaşadığın şehrin, ülkenin sonra da dünyanın şairlerini tanıyacaksın! Sadece adlarını değil, en az birkaç şiirini okumuş olmalısın!.. Hatta hakkında yazılmış yazıları da. Neden ünlü, büyük şair olduklarını görmek için.
Nerede bulacaksın bunları? Çağımızda zor değil aradığına ulaşmak…
Bir de ulusal dergi dediğimiz, ülkemizin en bilinen, yıllardır yayınını sürdüren, ünlü şairlerin yayınladığı ve ülkenin önde gelen şairlerin şiirlerinin, yazılarının yer aldığı dergilerden en az birini her ay abone gibi satın alıp okuyacaksın!.. Sonra yazdığın her şiirini dergilere göndereceksin. Önceleri yakın çevrende yayınlananlara sonra da ünlü dergilere göndereceksin…
Her yayınlanan şiirin, yayınlandıktan sonra daha iyisini yazma isteğin olmalı.
Bütün bunlardan önce yaşadığın şehirde şiir çevresinin içersinde olmalısın, onlarla tanış olmalısın. Şairlik günümüzde ince uzun yolculuktur…