Çocukların Dijital Kabusu: Siber Zorbalık

Dijital çağ, çocuklarımıza bilgiye erişim, sosyalleşme ve eğlence gibi birçok olanak sağlar. Ancak internetin sunduğu bu geniş fırsatların yanında karanlık bir yön de var: siber zorbalık. Çocuklar, dijital platformlarda kötü niyetli davranışların hedefi olduklarında, bu durum duygusal ve sosyal hayatlarını derinden etkileyebilir. Siber zorbalık, tehdit, alay, hakaret veya kişisel bilgilerin rızasız paylaşımı gibi pek çok biçimde karşımıza çıkar ve çocuklar genellikle bu durumu dile getirmekten çekinir. 

Siber zorbalık mağduriyetini anlamak her zaman kolay olmayabilir. Çocukların hissettiklerini paylaşmaktan kaçınması veya yaşadıklarını normalleştirmesi, bu durumu fark etmeyi zorlaştırır. Ancak bazı davranışlar ebeveynler için yol gösterici olabilir. Örneğin, bir çocuğun telefon ya da bilgisayar kullanmadan önce ve sonra huzursuz görünmesi, aniden dijital cihazlardan uzaklaşması ya da tam tersine aşırı kullanmaya başlaması dikkat çekici işaretlerdir. Bunun yanı sıra, internetteki paylaşımları sürekli kontrol etme eğilimi, ani duygu durum değişiklikleri, derslere karşı ilgisizlik, okul notlarında düşüş ve arkadaş çevresindeki ani değişiklikler de ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktalar arasında yer alır. Çocuklarda baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler ve kaygı artışı gibi fiziksel olmayan belirtiler de gözlemlenebilir.

Bu noktada, ailelerin çocuklarını siber zorbalıktan koruma sorumluluğu devreye girer. İlk adım, açık ve güvene dayalı bir iletişim kurmaktır. Çocukların yaşadığı duyguları yargılamadan dinlemek, onların yalnız olmadığını hissettirmek ve zorbalıkla karşılaştıklarında neler yapabileceklerini öğretmek, ebeveynlerin yapabileceği en önemli şeylerden biridir. İnternet kullanımına yönelik kurallar koyarken, bu süreci çocukla birlikte planlamak önemlidir. Çocuğun yaşına uygun sosyal medya platformlarını belirlemek, kullanım sürelerini sınırlamak ve güvenli internet kullanımı hakkında bilgi vermek, alınabilecek önlemler arasında yer alır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, çocuğun mahremiyetine saygı göstermektir. Telefonunu izinsiz karıştırmak, sürekli mesajlarını okumaya çalışmak gibi davranışlar, çocuğun aileye olan güvenini zedeler ve paylaşım oranını azaltır.

Ailelerin yanı sıra okullara da bu konuda büyük sorumluluk düşüyor. Okullarda uygulanan sosyal duygusal öğrenme programları, çocukların empati, öfke kontrolü ve sağlıklı iletişim becerilerini geliştirmelerine katkı sağlar. Aynı zamanda zorbalığa karşı müdahale programlarının geliştirilmesi ve hem çocukların hem de ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi, etkili sonuçlar doğurabilir. Çocukların dijital dünyada güvenli bir şekilde var olabilmeleri için okul ve aile iş birliği içinde çalışmalıdır.

Siber zorbalıkla mücadelede esas olan, çocukların duygusal sağlığını korumaktır. Çocuklarımızın dijital dünyada yalnız olmadığını hissettirmeli, onların yanında olduğumuzu her fırsatta göstermeliyiz. Açık iletişim, destekleyici bir tutum ve bilinçli adımlarla siber zorbalığın etkilerini en aza indirmek mümkün. Çünkü çocuklarımız, dijital dünyada yalnızca izlenmek değil, anlaşılmak istiyor. Onlara bu güveni sağladığımızda, dijital kabuslarının yerini güvenli bir çevrim içi deneyim alacaktır.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }