Toplumda sıkça duyduğumuz bir slogan var: “Çocuk susar, sen susma!” Bu ifade, özellikle çocuk istismarı ve ihmali konusunda farkındalık yaratmak için kullanılıyor. Elbette ki çocukların maruz kaldığı olumsuz durumlarda sessiz kalmamak, harekete geçmek önemli. Ancak bu cümlenin bize düşündürmesi gereken başka bir şey daha var: Çocuk gerçekten susar mı?
Çocuk aslında susmaz. Çocuk konuşur. Susarak konuşur. Çizerek konuşur. Ağlayarak konuşur. Önemli olan bu sessiz ifadeleri görebilmek ve anlayabilmektir. Yetişkinler gibi kelimelerle konuşmasalar da onların kendilerine özgü bir dil geliştirdiklerini görmezden gelemeyiz. Sorun şu ki, biz yetişkinler bu “sessiz” dili çoğu zaman duyamıyor, göremiyor veya anlamlandıramıyoruz.
Sessizliğin Dili: Gözlem ve Anlayış
Bir çocuğun suskunluğunu sadece “normal” bir durum olarak görmek, bazen büyük bir iletişim kopukluğunun göstergesi olabilir. Mesela, her zamanki gibi neşeyle oyun oynayan bir çocuğun aniden içine kapanması, resimlerinde koyu renkler ve agresif figürler kullanmaya başlaması, sevdiği şeylere ilgisini kaybetmesi… Tüm bunlar çocuğun bir şekilde bize “Bir şeyler yolunda değil” demesidir. Ama biz bu işaretleri yeterince ciddiye alıyor muyuz?
Bir çocuğun resim defterine göz atarken ne görürsünüz? Sadece bir ev ve birkaç çöp adam mı? Yoksa o çizimlerin ardında saklanan duyguları mı? Belki o ev, güvenli bir liman değil; belki çocuğun çizdiği küçük bir figür yalnızlığı anlatıyor. Renklerin seçimi, figürlerin boyutları, hatta resimdeki boş alanlar bile çocuğun iç dünyasına açılan bir pencere olabilir.
Uzman Olmadan da Anlayabiliriz
Elbette ki bir çocuğun davranışlarını yorumlamak profesyonel bir bakış açısı gerektirebilir. Ancak bir çocuğu anlamak için illa ki bir uzman olmanız gerekmez. Öncelikle yapmanız gereken şey, gözlemlemek ve farkında olmaktır. Çocuklarla vakit geçirirken onların söylediklerine değil, söyleyemediklerine de dikkat etmek önemlidir.
Bir çocuk, sık sık karnının ağrıdığından şikayet ediyorsa, belki de fiziksel bir rahatsızlığı yoktur; belki de yaşadığı bir stres ya da kaygının fiziksel bir yansımasıdır. Oyun oynarken sürekli kavga eden figürler yaratıyorsa, bu onun çevresindeki çatışmalardan etkilendiğinin bir işareti olabilir.
Empati ve Güven: İletişimin Anahtarı
Bir çocuğun kendini ifade edebilmesi için en önemli şey, güvende hissettiği bir ortamdır. Çocuklar, kendilerini anlayan ve dinleyen yetişkinlere daha açık olurlar. Onlara soru sormadan, yargılamadan sadece dinlemek bile bazen en büyük adımdır.
Çocuğunuz, kardeşiniz, öğrenciniz ya da komşunuzun çocuğu… Kim olursa olsun, bir çocuğun davranışlarındaki değişiklikleri fark etmek için öncelikle onun dünyasına saygı duymak ve anlamaya çalışmak gerekir. Sorunları dile getirmek kadar, onları fark etmek ve doğru şekilde yaklaşmak da önemlidir.
Son Söz: Çocuklar Bize Anlatıyor, Peki Biz Dinliyor muyuz?
“Çocuk susar, sen susma” ifadesi aslında bir çağrı: Çocukların sessizliğine kulak verin. Ama unutmayalım ki çocuklar hiçbir zaman tamamen susmazlar. Onlar, kendi dilleriyle konuşur. Bize düşen görev, o dili öğrenmek ve onların dünyasına kulak vermektir. Çocukların dünyasına kulak vermek bazen kelimelerle değil, gözlemle başlar. Unutmayın, onların ifade biçimlerini görmek ve anlamlandırmak yetişkinler olarak bizlerin sorumluluğu.
Ve belki de sormamız gereken en önemli soru şu: Gerçekten dinliyor muyuz?