Çin, dünyanın fabrikası…

   Dünyada en sevdiğim kültürlerden birisi Çin kültürüdür. Uzak Doğu’nun mistik havası, kendisine hep hayran bırakmıştır beni. Çocukken tek kanallı televizyon yayınında, yolu bir şekilde Amerika’ya düşmüş Kung Fu ustasının hayat felsefesini ve adalet arayışını, şiddet karşısındaki sakinliğini izlerken, gözümü hiç kırpmazdım. Sokakta çocuklar, ustanın hareketlerini taklit ederken, ben dizide anlatılan Shaolin felsefesini hayatıma uyarlamaya çalışırdım, çocuk aklımla. 
     Bu hafta konumuz Çin ekonomisi. Neden ona ‘dünyanın fabrikası’ deniyor? Pandemi sonrası bu fabrikada neler aksadı? Çin Komünist Partisi son dönemde hangi önlemleri aldı? Bunları masaya yatıracağız.
     Bu hafta Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 75. yıl dönümü kutlamaları vardı. ‘Ulusal Gün’, tüm ülkede çeşitli etkinliklerle kutlandı. Coşku, enerj, üretim, AR-GE ve işte büyük Çin ekonomisi. Pandemi öncesi yakaladığı müthiş ivmeyi, pandemi sonrası bir türlü yakalayamadı. Amerika ile girişilen ticaret savaşları ve Çin’in en büyük inşaat şirketi Evergrande’nin iflasıyla başlayan emlak krizi de planları bozdu. “Çin’in ekonomisi zayıfladıysa, bize ne?” deyip geçmeyin. Globalleşen dünyada artık tüm çarklar birlikte dönüyor. Çin’de bu çarkların en önemlilerinden birisi. Bu ülke, “Çin Modeli” ile dünyaya örnek olmuş, bir ekonomik modeli ortaya koymuş, başlatmış ve başarmış 1.5 milyara yaklaşan nüfusuyla, bir dev. 
     Bu yazının kalan bölümünde Çin’e Asya penceresinden bakacağız. Bu pencereyi bize açan kişi, Asya’da risk sermayesi fon yöneticisi Sertaç Yeltekin. Kendisi uzun zamandır Singapur’da yaşıyor ve konuya en hakim isimlerden birisi. Sertaç Bey’i Ekotürk’te çalıştığım dönemde tanıdım. Yayınlarda, kendisi, zihin açıcı konulara değinmiş ve ilgiyle izlenmiş bir konuğumuz olmuştu. Çin yazısını planlarken, kısa bir röportaj için hemen kendisini aradım. Profesyonel hayattaki yoğunluğu çok fazla olmasına rağmen bana vaktini ayırdı. Öncelikle kendisine çok teşekkür ediyorum.  
   

 Sertaç Yeltekin’e ilk olarak, ‘Dünyanın fabrikası’ ünvanını alan Çin’in, dünya ekonomisi için neden önemli olduğunu sordum.
“Birleşik Krallık, Hindistan, Japonya, Almanya GSMH büyüklüğünü toplasak Çin ekonomisinin büyüklüğüne ulaşamıyorlar”
Sertaç Yeltekin: “Çin ekonomisi dünyanın en büyük ikinci ekonomisi, ABD'nin ardından. Birleşik Krallık, Hindistan, Japonya, Almanya GSMH büyüklüğünü toplasak Çin ekonomisinin büyüklüğüne ulaşamıyorlar. Çin emtia, hammadde ve yiyecek ithalatında da en büyük iki ekonomiden biri. Nüfus 1,4 milyar ve dünya nüfusunun yüzde 18'i orada yaşıyor. Rakamlar çok büyük.”
Bu büyük rakamları oluşturan derinlikli ve büyük ekonomi, tüm dünyada olduğu gibi kovid-19 sonrası yavaşladı. 2024 yılının ikinci çeyreğinde önceki döneme kıyasla %4,7 büyüdü. Ancak bu büyüme beklentilerin altında kaldı. Ayrıca, 2023'ün ilk çeyreğinden beri görülen ‘en yavaş büyüme’ olarak kayıtlara geçti. Bakın ‘dünyanın farbrikası’ yavaşlarsa, dünyayı ileri taşıyan lokomotif de yavaşlıyor. Başta Avrupa olmak üzere ülke ekonomilerinde resesyon, yani gerileme etkisi hissedilirken, Çin ‘de neler oluyor Sertaç Bey’e ikinci soru olarak sordum
Sertaç Yeltekin: ‘’Kovid sürecinde Çin ekonomisi yorgunluk belirtileri gösterdi, eski performansının altında büyüdü. Özellikle GSMH'in yüzde 30'una hakim olan gayrimenkul piyasası büyük bir krize girdi ve ekonomi daralmayla birlikte 1978'den beri alışılan  yüzde 9 büyüme oranlarının çok altında büyümeye  başladı. Son dönemde özellikle gayrimenkul piyasasında geri dönüşü olmayan krediler yeniden yapılandı, faizler yükseldi ve spekülatif yatırım araçlarının önüne geçildi. Aynı büyüme oranları yakalanır mı, yoksa daha olgun ekonomiler gibi büyüme oranları düşer mi? İzlemek gerek.’’
1978’den bu yana yüzde 9 büyümek! İşte kendine hayran bırakan, örnek alınmaya çalışılan “Çin Ekonomik Modeli’nin en önemli ayağı bu, büyüme, büyüme, büyüme…Tabi böyle büyük bir ekonominiz varsa, küresel bir güç olarak rakipleriniz de olacak. Hem ekonomi, hem siyasi hem de askeri anlamda en büyük rakip Amerika Birleşik Devletleri. Yıl 2018, Başkan Trump, Çin’in fabrikasının tıkır tıkır çalışmasından ve ticaret açığının aleyhlerine dönmesinden rahatsız olur. Bir dizi önlem alır. Çin’e karşı ticaret tarifeleri ve kısıtlamalar gelir. Çinli şirketlere ve yöneticilerine yaptırımlar uygulanır. En büyük teknoloji şireketlerinden olan Huawei, deyim yerindeyse ülkeden kovulur. Ve üçüncü ülkelerde ABD’li şirketlerle çalışması engellenir. İki ülkenin de ‘ticaret savaşları’ denen bilek güreşi de böylece başlar…Şimdi ABD’nin önünde seçim var ve ‘ticaret savaşlarının’ mucidi Donald Trump yeniden başkan adayı. Sertaç Bey’e Kamala Harris veya Trump seçilirse, her iki senaryoda yeni bir ‘ticaret savaşı’ gelir mi? sorusunu sordum.
“Yeni bir ticaret savaşı ABD’ye zarar verir”
Sertaç Yeltekin: ‘’Çin ve diğer gelişmiş ekonomilerin artık bir ayrışma (decoupling) sürecine girdiği aşikar. Ancak ben ne Trump ne Harris'in bir ticaret savaşına kalkışacağını sanmıyorum. Böyle bir savaş ABD'ye büyük bir zarar verir. Tüketici fiyatları artar ve bunu politik olarak kimse benimsemez.’’
Evet, ABD, enflasyonla mücadelesine ve istihdam piyasasını dengede tutmaya odaklanmışken yeni bir ticaret savaşı akıllıca olmaz.
Çin, sadece kendi coğrafyasında değil, Afrika gibi coğrafyalarda da söz sahibi olmaya çalışıyor. Kara-kuru Afrika’da ne buluyor da nüfuzunu derinleştirmeye çalışıyor? Üstelik, Çin’in bu Afrika manevraları, ABD ve Rusya’nın da dikkatini çekti.. Asya’da risk sermayesi fon yöneticisi Sertaç Yeltekin’e bu soruyu da sordum. Aldığım cevap beni hiç şaşırtmadı.
Seratç Yeltekin: Çin, Afrika'nın en büyük ikinci ticaret ortağı - toplam 300 milyar dolar ticaret hacmi ve Afrika için önemli bir rakam bu. Çin için Afrika ticareti sadece yüzde 4.7 oranında toplam uluslararası ticaret sıralamasında. Çin Afrika'ya 175 milyar dolar mal satarken, Afrika'dan özellikle emtia ve tarım ürünlerinden oluşan 110 milyar dolar mal alıyor. Çin, Afrika'da nüfuzunu giderek artıracak, özellikle tarım ürünlerinde.
Gelecekte ticaret savaşları yerine ‘Afrika nüfuz savaşları’nı yaşayacağımız büyük bir ihtimal gibi görünüyor. Zira, dev bir ekonominiz varsa, Afrika’nın bakir kaynakları, tarım ürünleri ve madenleri size çok cazip gelir. Çin, kara kıtaya 175 milyar dolarlık mal satarken, 110 milyar dolarlık mal alıyor. 65 milyar dolarlık ticaret fazlasıyla ve giderek artan hacimle, Çin bu pazarı kimseye kaptırmak istemeyecektir. 
Küresel finans merkezleri sıralamasında Hong Kong, Singapur'u geride bıraktı
Geçen hafta, küresel finans merkezleri sıralamasında Hong Kong, Singapur'u geride bırakarak üçüncü oldu, New York ve Londra ilk iki sırayı korudu. Bu sıralama değişimini Singapur’da yaşayan Sertaç Bey’e sormasak olmazdı. Ne oldu da Çin’in bir parçası olan Hong Kong, Singapur’u geride bıraktı?
Sertaç Yeltekin: Hong Kong'un finans merkezleri içinde ilk üç sırayı koruması Çin devletinin HK'u odaklı uluslararası  finans merkez politikasına devam etmesinden kaynaklanıyor. Çin'e yönelik  finans işlemleri hala HK'dan yapılıyor. Aynı zamanda HK orada faaliyet gösteren şirketlere, yatırım kurumlarına, sermaye sahiplerine çok cazip vergi muafiyetleri getiriyor. Bir de bankacilik ve fon yönetimi altyapısı ve mevzuatı çok güçlü HK'da. Bu da HK'un sıralamalarda en yüksek sıralarda kalacagina işaret ediyor.
Gördüğünüz gibi Çin’in ekonomik etkisi her yerde. Rusya’nın Ukrayna ile savaşa tutuşması ve arkasından gelen Rus ticaretine, şirketlerine, kişilerine ve para birimi rupleye bir dizi yaptırımın etkisi hissedilirken, can simidi olarak yine Çin karşımıza çıkıyor. Rusya, Merkez Bankası'nın verilerine göre, 13 Haziran'da bankalara swap işlemleri kapsamında 174,2 milyar ruble karşılığı 14,2 milyar yuan sağladı. ABD yaptırımlarına karşı Ocak 2013’te başlayan uygulama ile Çin yuanı döviz rezervlerini yenilemek isteyen Rus bankalarının kullanabileceği tek para birimi haline geldi. 
Çin’in ekonomik anlamda gelecek planlarında yeniden her yıl yüzde 9 büyüme var mıdır bilinmez ama, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) bir dizi aldığı ekonomik tedbiri hatırlatarak yazımızı bitirelim. ÇKP, geçtiğimiz günlerde emlak piyasasını yeniden canlandırmak amacıyla konut alım kısıtlamalarını gevşetileceği, iporekli konut satışı faizlerinin makul seviyelere düşürüleceğinin sinyalini verdi. Bunun dışında Çin en büyük devlet bankalarına 142 milyar dolara kadar sermaye enjekte etmeyi planlıyor. Önümüzdeki günler de mutlaka başka adımlar da gelecektir.
Bunlar olumlu sinyaller, dünyanın fabrikası çalışsın ki ülke ekonomileri de bu zor zamanlardan kurtulmak için bir çıpa bulsun.

    

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }