Bazı rakamlar vardır; yalnızca istatistik değildir. Onlar bir fikri, bir duruşu, bir vicdanı temsil eder. Tepebaşı Belediyesi’nin tam 1 milyon 34 bin 759 kişiye ulaşan yemek ve beslenme desteği, işte tam olarak böyle bir rakam.
Bu rakamda sadece yemek yok. Bu rakamın içinde, geceleri karnı doymuş bir üniversite öğrencisinin huzuru, sabah derse aç girmeyen bir çocuğun enerjisi, mahalle iftarlarında aynı sofraya oturmuş binlerce insanın yüzündeki tebessüm var. Kısacası bu rakam, Tepebaşı’nın vicdanını gösteriyor.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da sık sık “Biz büyük bir aileyiz” diyor. İşte bu aile olma hali, en çok da sofrada belli oluyor. Sofrayı büyütmek, sofraya bir tabak daha koymak, sofraya herkesi davet etmek… Tepebaşı’nın sosyal belediyecilik anlayışı tam da burada hayat buluyor.
Gelişim çağındaki çocukların sağlıklı beslenmesi, sadece bugünü değil yarını da inşa etmek demektir. Tepebaşı Belediyesi bu sorumluluğun bilincinde. İlkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan on binlerce sandviç, bir bütçenin değil bir vicdanın eseri.
Üniversite gençliği, bu ülkenin umudu. Ve umut, aç kalmamalı. Sabahları çorbasını içmiş, akşam yemeğini düşünmeden dersine odaklanmış bir öğrenci; işte olması gereken tam da bu. Tepebaşı Belediyesi bunu sağlıyor. 185 bini aşkın öğrenciye ulaşan bu hizmet, yalnızca bir sosyal yardım değil, aynı zamanda gençliğe verilen değerin de açık göstergesi.
Ve iftar sofraları… 820 binin üzerinde insanın oturduğu o uzun sofralar, sadece yemek yenen yerler değil. Onlar aynı zamanda birliğin, paylaşmanın, komşuluğun yeniden kurulduğu mekânlar. Tepebaşı, bu sofralarla kent kültürüne de değer katıyor.
Eskişehir’de belediyecilik sadece asfalt dökmek, kaldırım yapmak değil. Bu şehirde belediyecilik; sofraya oturmak, çocuklara sandviç uzatmak, öğrencinin yemeğini dert edinmektir.
Sosyal belediyecilik, bolca vicdan ve azim ister. Tepebaşı Belediyesi, her iki konuda da fazlasıyla örnek.