Ay karanlıkta parlar...

Ben bu yola çıkarken her şeyi göze almıştım ama insanların bu kadar kötü olabileceğini göz ardı etmişim...
İnanın, karşılaştığım tüm kötü niyetleri bile göğsümde yumuşatıp kimseden hak talep etmedim. Ben üzmeyi değil, üzülmeyi göze alarak sadece sevdiğim ve üzerine yıllardır emek verdiğim işi kimsenin canını yakmadan yaptım. Bugüne kadar da kimse bana ‘Sen bizi haksız yere vurdun’ diyemez. Ne gördüysem ne düşündüysem olduğu gibi paylaştım siz kıymetli okurlarım ve izleyenlerimle. Hatta bazen karşımdaki kişinin büyük hatalarına rağmen etik değerleri o kadar ön plana çıkardım ki ailelerine, akrabalarına, arkadaşlarına karşı düşebileceği duruma kadar duygudaşlık kurarak bazı şeyleri hafiflettim.
Siyasetin ve politik çatışmaların sıklıkla yaşandığı Ankara'da hem okurken hem aktif olarak çalışıyordum ve orada geçirdiğim yaklaşık 6 yıllık süreçte çoğu olaya şahit olduğumu sanmıştım. Ama hep biliyordum ki öğreneceklerim asla bitmeyecekti. Bu durumu da canım memleketim Eskişehir'e dönüp Cihan Yıldırım (Kaptan), Hakkı Kutlu (Gogol), Meltem Karakaş, Soner Yüksel... gibi bire bir konuşma şansı yakaladığım isimlerle çok daha iyi anladım. Meslek büyüklerim, ustalarım, normalde ulusalın kıskanacağı nizamda yaptıkları çalışmalarıyla bana anlattıkları ve gösterdikleriyle muhtemelen işime kattıkları tecrübenin farkında bile değillerdi. Çok zorluk yaşamış ve çok şeye şahit olmuşlardı... Şimdi ise bana hasbelkader söyledikleri onlara göre artık çok da önemli olmayan cümleler benim sürekli zihnimde dönüyor. 
Yaşanılan olaydan sonra Hakkı abim bana şöyle bir cümle söyledi: 'İşte kardeşim, sen şimdi büyüdün' 
Bu cümlenin kalbimde yarattığı etkiyi size anlatmam mümkün değil. Üzüldüm çünkü büyümek zorunda kalmıştım ama öyle bir gurur duydum ki abime cevap veremeden gözlerim dolu dolu gözlerinin içine bakabildim sadece.
Eskişehir'de çalışmaya başladığım günden bu yana yaptığım işlere, zaman diliminin seçim dönemi ile çakışması sebebiyle çoğu siyasetçi de şahittir. Çünkü hem çalıştığım kuruma destek olmak hem de kendimi insanlara tanıtıp alıştırmam gerekiyordu. Çoğu basın danışmanları benden illallah etmişti artık. Habire birilerine ulaşmaya çalışıp gerek özel haber gerek röportaj için ayaklarım patlayana kadar peşlerinden koştum. Mecaz yapmıyorum, gerçekten ayaklarım patlamıştı. Fotoğraflarım bile var... Tıpkı röportaja gittiğim her siyasetçiyle çektirdiğim fotoğraflar gibi onun da kanıtı var... Tam da bu sebeple emeğime ve çabama şahit olan bütün siyasetçiler bana çok destek oldu. AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Demokrat Parti ve İYİ Parti... taraf fark etmeden yanımda oldular. Üstelik aralarında dönem dönem eleştirdiğim isimler de vardı. Bu kişiler, 'gerçek siyasetçiler' olduğundan eleştirilerimin yapıcı olduğunun bilincindeydiler. Ve büyük bi olgunlukla karşıladılar. 
Bu olay nezdinde bana destek olan herkese çok teşekkür ederim. 
Ve...
Kimse sanmasın ki duracağım... Zaman zaman tırnaklarımı kaybederek ellerimle yonttuğum kalemimi kimsenin kırmasına izin vermeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun dimdik yürüyeceğim. Devam edeceğim çünkü biliyorum ki 'hak' yolunda yürüyenin engeli çok olur. Beni daha da güçlendirerek yürüten her kötü insana YİNE YAZIM ARACILIĞIYLA teşekkür ederim.
Unutmayın, Ay karanlıkta parlar.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }