ABD VE İSRAİL TANRISAL BİR GÜÇ MÜ?

Suriye’de Esad rejimi devrildi.

Muhalif unsurların bütünün tek bir problemi çözmeye odaklandığı şu süreçte amaca ulaşıldı.

Süreç başladığı andan itibaren birçok yorum yapılmaya başlandı yetmedi eli kanlı Esad’ın devrilmesinden sonra da yorumlar yapılıyor.

Özellikle yapılan bu yorumların önemli bir çoğunluğu yaşananlardan çıkan sonucun  ABD-İsrail birlikteliğine hizmet ettiği söyleniyor.

Aslında yoruma epey açık olan bu durumdan çıkartılacak ilk sonuç şu olmalı ki;

ABD ve İsrail psikolojik olarak her yerde üstünler.

Dünyada onların dilediklerinin dışında hiçbir şeyin tesadüfi olamayacağını belirten analizlerin doğruluk payı sorgulanabilir olsa da bu düşüncelere zemin hazırlayan start noktası yanlış.

Dünden bugüne, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları da dahil olmak üzere, buradan en karlı çıkanlar devletlerden çok ABD’de merkezileştirilmiş yapılar oldu. 

CFR gibi oluşumlar ABD’nin Dış İşleri Bakanlığı’na muadil olmuş, seçilen başkanların neredeyse tamamı CFR’da üye olan isimler olmuştur. 

Dünya savaşına girmeme garantisi vererek seçilen ve ardından yoğun bir propaganda ile halkı savaşa sokmaya ikna eden Wilson ve CFR ilişkisi pek tabii derindir.

Tüm süreçler sinsice kurgulanmış, planlanmış ve titizlikle işletilmiş pek çok süreci referans alırsak bugünkü Suriye politikasının yalnızca ABD ve İsrail’e hizmet ettiğini düşünebiliriz.

Fakat olası pek çok senaryo var.

Peki neden bu yorumlar yapılıyor?

HTŞ  yüzünden.

Zira terör örgütü listesinde bulunan HTŞ’den ABD’nin rahatsız olmaması kafaları karıştırıyor.

Bu kafa karışıklığı yanlış da değil fakat süreç yeni yeni şekilleniyor.

Suriye’nin bir kısmının PKK/YPG’ye peşkeş çekilmiş olması Türkiye’nin zararına bir süreç değil miydi?

Esad buna izin vermemiş miydi?

ABD’nin de varlığına, Rusya’nın da varlığına ses etmeyen Esad değil miydi?

Milyonlarca insana zulüm eden ve  göç etmesine sebep olup dünyadaki sosyolojik dengeyi mahveden Esad değil miydi?

IŞİD bahane edilerek YPG’ye alan politikalara müsaade eden Esad değil miydi?

Şimdi tüm bu süreçler Türkiye’nin işine yarıyor muydu da bugün yaşanılanlar İsrail’in ve ABD’nin işine geliyor.

ABD ve İsrail ‘e tanrısal bir güçmüş gibi yaklaşım sergilemek zaten bu ülkelerin kafadan maça önde başladığı anlamına geliyor.

Fakat dünyada tek kutuplu merkez gün geçtikçe kırılganlaşmaya başladı.

Suriye BM üyesi bir devlet olarak fiili bir şekilde ne ABD ne de İsrail tarafından işgal edilemezdi.

Esad’ın yokluğunda oluşacak yeni sistem dünyaya nasıl bir imaj çizecek?..

Bunu yaşayarak göreceğiz.

Demokratik ve hatta kapsayıcı, adil ve dünyaya entegre edilebilir bir rejimin kurulması Suriye imajını dünyada değiştirecektir.

HTŞ ile birlikte terörize edilen başka bir devlet sürecinin kurulma ihtimalinde ise oyunun hamuruna doğrudan müdahale edilebilir.

Fakat mevcut süreçte oluşan boşluk ve istikrarsızlık yani kriz, herkes tarafından fırsata dönüştürülmeye çalışılacak.

Yani uzun lafın kısası, ABD ve İsrail’e tanrısal bir güçmüş muamelesini yakıştırarak yapılacak her yorum ve analiz, salt bir objektifliği içinde barındırmayacaktır.

Zira, Suriye’deki bu gelişmeler PKK/YPG’ye büyük bir zemin açıp büyük İsrail’in kurulmasına neden olacaksa, Türkiye’de sırtını PKK/YPG’ye yaslayanlar neden feryat figan isyan ediyor?
 

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }