Anadolu 3 kıtanın birleştiği, uygarlıkların birbirine geçtiği köprü yerdir. Anadolu topraklarında bizden önce birlerce yıldır insanlar yaşadı, uygarlıklar kuruldu. Uygarlıklar gelip geçti. Bilim insanları, sadece 5 bin yıl içersinde Anadolu’da 280 uygarlığın gelip geçtiğini söylüyorlar. Bu kültürlerin, Sabahattin Eyuboğlu’nun “Dörtyüz atlıyla Orta Asya’dan gelip feteden de biziz, fethedilen de,yerli nüfusu eriten de, eriyen de biziz” dediği gibi birbirine karışarak Anadolu kültürü oluşmuş. Bu kültür bizi mayalamış ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Halkımızın tarihi Anadolu’nun tarihidir. Biz 10 bin yıldır bu ülkedeyiz. Bu ülkede yaşamış olan bütün uygarlıklar bizim uygarlığımızdır” dediği gibi bizler bu uygarlıkların mirascisiyız. Selçuklunun, Osmanlının mirascısı olduğumuz kadar Friglerinde mirascısıyız. Frig kralı Midas, Yunus Emre’miz, Nasreddin Hoca’mız kadar bizimdir.
Kral Midas, MÖ750’de Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar topraklarının bulunduğu yerde, taş yonmadan, dokumacılığa, seramikden müziğe, edebiyata kadar yaratıcılığın en gelişmişsini yaratmış Frig uygarlığının kralıdır ve “her tuttuğu altın olmuş” diye söylenceleriyle efsaneleşmiş adına oyunlar,romanlar yazılmış, filmler yapılmıştır.
Eskişehir’deki değerlerden biri olarak Kral Midas’a Eskişehir Sanat Derneği bir edebiyat etkinliği olarak ona Öykü Günleri etkinliği düzenleyerek gerek Eskişehir’e gerekse ülke edebiyatına bir öykü etkinliği kazandırmış oldu. 10-12 Kasım günleri yapılan bu etkinliğin en önemli yanlarından biri ülke çapında öykü yazarlarımızın katıldığı 4.Kral Midas Öykü Yarışması idi ve öykü yazarlarına Eskişehir’de buluşma ve Öyküyü konuştukları, bilgi ve deneyimlerini paylaştığı ortam oldu.
4.Kral Midas Öykü Günleri’nde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof.dr. Şahika Karaca ve yazar Gürcan Banger’in konuşmacı oldukları “Öyküyü Konuşalım” Paneli. Onur Konuğu olarak öykü yazarı Kader Menteş Bolat ve moderatör olarak Gürcan Banger’in söyleşisi gerek Eskişehir’de yaşayan gerekse yarışmaya katılmış konuk olarak gelmiş öykücüler açısından doyurucu konuşmalar, öykü sanatının boyutlarını tanımada kazanımlar vermişti. Etkinlikler çerçevesinde düzenlenen Öykü Yarışması’nda Birincilik ödülünü Leyla Mehmetoğlu Geridönmez, İkincilik Ödülünü Armağan Can, Üçüncülük Ödülünü Mustafa Fatih Boz, Mansiyonları: İlhan Erden, Evrim Sabur, Naki Aydoğan paylaştılar.
Eskişehir Sanat Derneği’nin Kral Midas Öykü Günleri etkinliğinden başka 2004 yılında başlattığı Eskişehir Öykü Günleri, Sabri Oytan Öğretmenler Öykü Yarışması, Neşet Tınaztepe Öykü Yarışması, Dorlion Öykü Yarışması, Lise Öğrencileri Öykü Yarışması, İlk ve Orta Okul Öğrencileri Anı Yazma Yarışmaları var.
Anmak tanımak ve tanıtmaktır
Anmak, hiç üzerinde durmadığımız bir tanıma ve tanıtma olayıdır. Anmak; ah, vah çekmek olmadığı gibi uçup gidecek laflar da etmek değildir. Çünkü anmak geride anlatılacak bir şeyler, iz bırakmış, insana insanlığa yol, yordam göstermiş, hizmet etmiş kişiye yapılan özeldir ve de gelecek kuşaklarla tanıştırmak, gelecek kuşaklara teslim etmektir. Bizim kültürümüzde anmak ve saygı göstermek vardır. Örneğin mezarına büyük önem vererek de yapılır. Seyyit Battal Gazi’nin mezarı normalden çok büyük yapılmıştır. Yunus Emre’nin de unutulmaması ve hep anılması için ülkenin 15 kadar yerinde makamları yapılmıştır. Ülkeyi düşmanlardan kurtalıp, çağdaş devlet kurmuş Gazi Mustafa Kemal Atatürk için de Anıt Kabir yapılmıştır.
Anmak, önce tanımak ve tanıtmaktır diyoruz. Tanımadan nasıl tanıtılacaktır. Onun için kurumlar gereklidir. Onunla beraber tabi arşivler gereklidir. Bir de akademik çevrenin dışında, gör ideolojilere saplanmamış, kendisini geliştirmiş gönüllü araştırmacılara gereksinim vardır.
Ülkemizde böyle bir sistem var mı? Ben ne Atatürk için, ne Yunus Emre gibi ve diğer şairlerimize, sanatçılarımıza hatta tüm değerlerimize böyle bir sistem, kurum, arşiv ve araştırma çalışmaları göremedim. Kısaca tanıma herkese göre, tanıtma da ona göre gidiyor.
Eskişehir’de Atatürk için, Yunus Emre için arşivi ve çalışma ekibi olan bir kurum var mı? Ben görmedim, duymadım. Düşünen var mı? Herkes neler düşünüyor, neler yapıyor ama böyle kurumları akıllarına gelmiyor. Örneğin resimden tahta boyamaya kadar kurslar var da araştırmacığı özendirecek, yöntemlerini öğretecek kurslar yok. Çünkü bunlar ciddi işlerdir. Siz hiç Avusturya’dan Eskişehir’e getirilen, sıradan bir şairin tanıtım sergisinin getilirdiğini duydunuz mu, gördünüz mü? İşte o sergi; şehirlerinde yaşamış bir şairi tanıma, tanıtma için oluşturulmuş gönüllülerle çalışan bir kurumun arşivinden hazırlanmış sergi idi. Kim desteklemiş onları ? O da şehirlerinin belediyesi…
Belediyelerimizin sık sık kardeş şehirlerini duyarız. Sık sık da gidip gelmeler yapılır. Niçin kardeş şehirdirler? Sadece turistik gezilerı, caddeleri medanları görmek için midir?..